“Yıllardan sonra, yollardan sonra, şarkılar söylüyor çocuklar.
Yıllardan sonra, yollardan sonra, yeniden yan yana onlar.
Ne geçmiş tükendi ne yarınlar, hayat yeniler bizleri.”
Çocuklar şarkılarını söylediler, hem de çok güzel söylediler. Genç insanların mücadele sahnesinde yeniden devleştiklerine tanık olduk, Dev-Genç misali. Gençleri bazı yönlerden eleştirmeye çalışanlara nazire gibiydi ortaya koydukları kapışma. İşçi sınıfının genç evlatları “biz buyuz işte” dediler herkese. Canını dişine takarak onlar, teori ve siyasete can verdiler. Okunu atıp yayını asmış olanları sigaya çektiler. Onların şahsında kitlelerin seçimden sonra ikinci kez sahneye çıktığını söyleyebiliriz. Hepsini o ışıltılı gözlerinden öpüyorum.
Demek ki insanlığın devrimci ruhu yenilmemiş, geri çekilmemiş. Demek ki geçmiş ve yarınlar tükenmemiş.
Bunları 1 Mayıs’taki Taksim’e ilerleme çabası için söylüyorum.
İlerleyeceğimiz yoldaki küçücük işaretlere çok iyi bakmalıyız. Analizin malzemesi insana bir kamyon gibi çarpmaz. Lenin, Rusya’daki Sovyet oluşumlarının önemini, halktan insanların bir idari meselenin çözümü için artık oraya mektup yazıyor olmalarından anlıyordu. Uzun zamandır Taksim’i gündeme alamıyorduk. Bu defa Taksim’e gitme iradesini, kitlesel olarak bir alanda tutunmayı sağlayarak ortaya koyabildik. Daha önceki denemeler, az sayıdaki insandan oluşan grupların kısa sürede gözaltına alınması şeklinde kalabiliyordu. Bu bir konumlanma savaşıdır ve ortaya çıkan konumlanma bir başarıdır. Bu konuda sendikaların ve CHP’nin tutumları esas teşkil etmez. Biz doğrudan toplumun davranışlarını ele alıp, onu inceleriz. Sendikaların konuyu Taksim’den açmış olmaları ve Taksim’in hedeflendiği alanda CHP’nin de yer alması, önceki zamanlara oranla bir farklılıktır.
Seçimin olumlu sonuçlar ortaya çıkarması ve AKP’nin birinci parti olma pozisyonunu kaybetmesi bütün bunların olabilmesinin nesnel zeminidir. Sahnenin perdesini açan toplumun oy verme refleksiyle dengeleri değiştirmesidir. Devreye giren kitlelerin oy verme düzeyindeki bilinçli refleksidir. Bu da bir sürece yön verme şeklidir durağan zamanlarda, dikkate alınması gerekir.
Tek, tek, tek diye bağıran; tek adam rejimini yürüten AKP bu sefer teklemiştir. Bu önemli bir fırsattır ve bu fırsat iyi kullanılabilirse çorap söküğü gibi çözülürler.
Tencerenin etkisi olur mu olmaz mı tartışmaları da bitmiş oldu. İktisadi koşullara verilen sınıfsal tepki elbette belirleyicidir. AKP’nin teklemiş olması sınıfsal tepkilerin toplamının bir sonucudur. Halkımız hep kimliklerine göre davranıyor, bilinçli olmuyor diyen aydınlarımızın ve gazetecilerimizin bu şiddetle dikkatini çekmeli. Buyurunuz size sınıfsal tepki. Toplum sadece AKP’li, MHP’li ve İYİ Partili olmaya göre davranmadı sonuç olarak. Kendi sınıfsal ve rasyonel ele alışlarına göre hareket ettiler. Toplumdan ümidini sıklıkla kaybedip, oturma odasına çekilenler için söylüyorum.
Böyle olması için bir sebep var mıydı peki?
İşte onu anlatmaya çalışıyorum. Tabii ki vardı. Bu ülkede açlık, yoksulluk yaşanıyor ve faşizm tehlikesi var. Toplum bunu görüyor, iliklerinde, kemiklerinde hissediyor.
Halkımız açlık çekiyor, halkımız yoksulluk çekiyor, halkımız işsizlik yaşıyor.
Halkımız ekmek kuyruklarında bekliyor, halkımız dağılan pazar yerlerinden sebze meyve topluyor, halkımız marketlerden son kullanma tarihi geçmiş gıdaları alıyor. Bunların ölçülmesi bile gerekmez, ayan beyan ortada. Asgari ücret, açıklanan açlık sınırının altında. Geçmişin işçileri olan emeklilerin maaşı ise içler acısı. Bu ülkede ıstakoz yiyenlerle, et yemeyi unutmuş milyonlar arasında sınıfsal bir mesele var. Bu karşı karşıya geliş bize bir görev yüklüyor. Sosyalist partinin merkez komitesi olmak, tali konulardan şikâyet etme kademesinde olmak değildir.
Sınıf meselesi var ve bu meseleye karşı çözümler üretme görevi var üzerimizde.
Açlık ve yoksulluk var, halkımızın ihtiyaçları karşılanmıyor. Buna cevap olarak diyoruz ki: Halkımızın temel ihtiyaçlarını, kamu hizmeti olarak karşılayacağız. Kamu mülkiyetini ve kamu kaynaklarını kullanarak ürün ve hizmet üreteceğiz. Toplumun yararı, iyiliği ve çıkarı buradadır.
- Açlık ve yoksulluğa karşı, emekçilere ve emeklilere derhal zam.
- Halkın ihtiyaçları için, kamu hizmeti ve tam refah.
- İşsizliğe karşı, 6 saatlik işgünü ve tam istihdam.
- Faşizme karşı, gücünü halk örgütlerinden alan parlamento ve tam demokrasi.
- Emperyalizme karşı, enternasyonalizm ve tam bağımsızlık.
- Kürt meselesinde çözümsüzlüğe karşı, barış ve kardeşlik mücadelesi veriyoruz.
Bu altı mücadele konusunu birleştirip tek vücut ve tek yumruk olabilirsek, tek adam rejimine son verebiliriz. İşçi sınıfının, ezilen halkların, kadınların, LGBTQ+’ların ve gençlerin örgütlü mücadelesi bunu başarabilir. Partimiz, Emekçi Hareket Partisi, bu programı yaratmak ve hayata geçirmek için ateşi körükleyen bir çaba sarf ediyor. Güncel ve somut politik programı bulunanlarla bulunmayanlar bir tutulmamalı. Her seferinde, suyu getirenlerle testiyi kıranlar aynı görülmemeli artık.
Bir kıyaslamaya davet ediyorum.