İnsanlık tarihinin başlangıcında Pandora’nın kutusunun açılmasıyla birlikte yeryüzüne saçılan kötülük ve mevzubahis kötülükten nemalanarak egemen olan kör karanlığa karşı, insanlık ailesi binlerce yıldır büyük bir savaşım ve direnişin içerisinde bulunmakta. İnsanlığı kurtaracak ve kötülüğün bu karanlık dehlizlerinden çıkaracak, aydınlıkta buluşturacak biricik yol: bu umudun büyütülmesi, Zeus ve Titan’ların kininden, gazabından sakınılmasıdır. Dirilten ve özgürleştiren umut ile körelten ve hapseden karanlığın amansız bir savaşım halinde olduğu bu kadim toprakların bir sakini olarak sizi “daha çocuk olmaya fırsat bulmadan kahraman olan” (1) çocukların hikayesiyle bilinmeyen sulara taşımaya çalışacağız. Bilinmeyen, duyulmayan ve görülmeyen çocukların hikayesi…
Tam da bu satırda elimizdeki kalemi terleten Frantz Fanon olsaydı “Yeryüzü Lanetlileri”nin hikayesi diye yazardı. Kuşku götürmez. Her ne kadar cezaevinde, Türkiye’nin 82. ilinde olsak da duvarların öte yakasında umuda yapılan yakıcı, yıkıcı ve yok edici saldırının ayırdındayız, naçizane..
Umudun hikayesini anlamak için gözlere çekilen kara perdeden vareste olmak kadar, sözüm ona güçlülerin yarattığı zalimane barnum etkisinden kurtulmak da olmazsa olmaz bir şart. Çünkü bu çocuklar bilinmesin, duyulmasın, görülmesin diye sil baştan bir sistem oluşturuldu, tüm toplumun genleriyle oynandı. Çünkü bu çocukların mühürlü hikayesine dokunmak, mayınlı arazide körebe oynamak kadar tehlikelidir. Her bir sözünüzü kuyumcu kantarından geçirmek zorunda kalabilirsiniz.
Neme lazım! Şimdi yüksek müsadenizle, insanlık ve onun bina ettiği tekmil değerlere düşman olan yok etme ve yadsıma ferasetinin özgür yaşam ısrarının nişanesi olan umuda, Umut’lara saldırısının son iki yıldaki örgüsüne bakalım; Bu saldırı örgüsünün ipini 11 Ekim 2016’ya kadar sökelim. Gever’de (2) bu kara günde yaşanan patlamada Umut (Ayvalık) hayata gözlerini yumdu. Umut henüz tazeydi, körpeydi, hayatının baharında bile değildi. Zira alnını yıldızlara değdiren o patlama O’nu canından ettiğinde Umut, yalnızca 10 yaşındaydı. Kimdi bu Umut kıyıcıları? “Bunlar engerek çıyanlardır. Bunlar ekmeğimize ve aşımıza göz koyanlardır”! (3) Sahi umut fakirin ekmeğiydi değil mi? Umut fakirin hem canı, hem sanı…
Tarihin örgüsünü çok fazla söktüysek, o dem bir yıl sonrasına gelelim: 30 Eylül 2017’ye. Patlamanın adresi, malumunuz, yine Gever. Yeni inşa edilen bir mahalle karakolunun birkaç metre ötesi. Oyun oynadığı esnada gerçekleşen patlamada yaşamını yitiren çocuk, bu kez yalnızca 5 yaşında. Ve ne acı ve dokunaklı bir ‘Tesadüftür’ ki – tesadüf farz ediyoruz- çocuğun ismi yine Umut (Kozay). Buralarda diri ve canlıkalmış olacak ki zebaniler bu kez daha yeni yeni yeşerirken kırdı, biçti Umut’u.
Peki “Ne zaman umudunu çalmayacak kimse kimsenin? (4) Umudunu almayacak kimse kimsenin?” Son olacağını umut ederek bu kez sancılı bölgeden Şırnak’ın İdil ilçesine gidelim. Aylar öncesinde polis aracının çarpması sonucu ağır yaralanan Umut (Özalp), 23 Eylül 2018 günü hayata tutunamayarak aramızdan ayrıldı. ‘Tesadüf’ müdür bilinmez, Umut bu kez daha ufaktı, henüz 4 yaşındaydı! Umut’ların sadece adı aynı değil, soyları da aynı esasında. Siz bakmayın Ayvalık, Kozay ve Özalp yazdığına hepsi de Kürt, Kürdün umudu… Peki kıra kıra Umut biter mi, sorarım size? “Umuda kurşun sıksa da zulüm, unutma/Umuda kurşun işlemez.” (5) Bir yanda kurşunlanan, karartılan, tırpanlanan, biçilen umut; karşısında küllerinden doğan, dirilen, ayak direyen, büyüyen umut.. Ne ki Umut’ları peyderpey daha küçük yaşta hedef olmasına rağmen, Kürtler bu isimdeki inat ve ısrarlarını bir Sisyphus döngüsü misali sürdürüyor. Zafere umut, karamsarlığa neşter niyetine! Sözün özü, Kürtler “Tırnaklarını bir umuda geçirmişler, son çentiğine kadar hayata tutunuyorlar.”
(6) Peki, kendi topraklarında hopecide’e (umut kıyımı) uğrayan Umut’lar, bir dahaki sefere beşikte iken mi kurşunlanacak?”
1-Dünyayı sarsan 10 gün- John Reed
2-Hakkari’nin Yüksekova ilçesi (Kürtçe)
3-Ahmed Arif
4-Nazım Hikmet Ran
5-Nazım Hikmet Ran
6-Kayda Geçmiş- Ece Temelkuran