Türkiye’ye gelen 36 kişilik ‘Tecride Karşı Uluslararası Delegasyon’ heyetinde yer alan Dr. Joey J. Moses ve avukat Francisca Pérez, Kürt halkının mücadelesine ve tecritte hem uluslararası güçlerin hem de CPT’nin rolüne dikkati çekti
İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan ağırlaştırılmış tecride karşı Kürt halkının yanı sıra ulsulararası hak savunucuları da harekete geçmiş durumda.
Tecride karşı dünyanın 7 farklı ülkesinden gazeteci, hukukçu, siyasetçi ve akademisyenlerin de aralarında olduğu 36 kişilik ‘Tecride Karşı Uluslararası Delegasyon’ heyeti 24 Ocak’ta Türkiye’ye gelerek, 28 Ocak’a kadar temaslarda bulundu. Amed, İstanbul ve Ankara’da temaslarda bulunan heyet üyeleri arasında Dr. Joey J. Moses ve avukat Francisca Pérez de bulunuyor.
Aynı zamanda Ulusal Demokratik Avukatlar Derneği üyelerinden biri olan Moses, Abdullah Öcalan’a dönük tecrit ve Türkiye’deki temaslarına dair MA’dan Mehmet Aslan’a değerlendirmelerde bulundu.
Güney Afrika ile Kürt halkının mücadelesi benzer
Moses, Güney Afrika halkının mücadelesi ile Kürt halkının mücadelesinin birbiriyle benzerlik gösterdiğine işaret ederek, “Bizim örneğimizde olduğu gibi Kürt halkı da kültürünü koruma ve dilini yaşatma mücadelesi veriyor. Başka bir benzerlik ise, Kürt halkının önderleri de Güney Afrika’nın önderleri gibi sürekli tutuklamalar ve cezaevine maruz bırakılıyor” dedi.
Kürtlerin Güney Afrika halkı gibi silahlanarak, özgürlük mücadelesi vermeye mecbur bırakıldığına dikkati çeken Moses, “Bizim de ulusal özgürlük ordumuz vardı. Güney Afrika’da olduğu gibi burada kim rejime karşıysa ve kim haklarını savunuyorsa ‘terörist’ olarak adlandırılıyor. PKK Lideri Abdullah Öcalan’a da bu şekilde yaklaşılıyor. Uluslararası camia bu grupları ‘terörist organizasyon’ olarak görüyor. Aynı şekilde Güney Afrika’da da Türkiye’de de devletler, bu grupları böyle görüyor. Buradaki algıyı değiştirmek için kampanyalar oluşturmak ve bizim bir ‘terörist örgüt’ değil savunma örgütü olduğumuzu savunmak temel olan şeydir” diye konuştu.
Ne yapılmalı?
Yaratılan algının tersine çevrilmesi gerektiğini belirten Moses, “Uluslararası organizasyonlar, Kürtlerin sorunlarını düşünmeyi akıllarına bile getirmiyor ve gündemlerine almıyorlar. Eğer onlar burada bizim duyduklarımızı duysalardı ve gördüklerimizi görselerdi bu durum böyle olmayacaktı. Bunların bilinmesini sağlamamız gerekiyor. Biz apartheid (ırksal ayrımcılığı savunan rejim) rejiminin yanlışlığını anlatmak ve bir anti apartheid kampanyası örgütlemek oldu. Sadece bir öneri olarak söylüyorum. Sizin koşullarınızda geçerli olmayabilir bu durum ama belki Kürtlerin de uygulanan politikaların aslında tam tersi olduğunu anlatması işe yarayabilir.”
Savaş herkese karşı
Kürtler üzerindeki baskı politikalarına dikkati çeken Moses, “Bu savaş sadece Kürtlere karşı değil. İktidarı desteklemeyen herkese karşı açık bir savaş politikası olduğunu görüyorum. Cezaevindeki izolasyon koşulları da, tüm topluma uygulanan tecrit de, yalnızlaştırma politikaları da bu yüzden birbirleri ile aynı. Liderle (Öcalan) halkın iletişimini kopartmaya çalışıyor. Bu şekilde bunu yönetebileceklerini ve halkları yıldırabileceklerini düşünüyorlar” ifadelerini kullandı.
‘Herkese anlatacağım’
Hem ulusal anlamda hem de uluslararası anlamda tecrit politikalarının ne olduğu ve boyutunun ne olduğunun bilinmesi gerektiğini belirten Moses, “Bu anlamda döndüğümde burada gördüğüm ve öğrendiğim her şeyi, çalıştığım organizasyonlara, tanıdığım kişilere anlatacağım. Örgütlenmelerimde bu bilgiyi yaygınlaştıracağım ve tecridin, tecrit politikalarının boyutunun ne durumda olduğunu altını çize çize herkese anlatacağım. Burada olduğum süre boyunca yaptığım görüşmelerde ve tanıştığım herkesten aldığım his şu; Bütün olanlara rağmen Kürt halkı ve Türkiye’deki devrimci güçler, umutlu ve mücadele ediyor. Bu bana ilham verdi. Dilerim ki Kürt halkı ve Türkiye’deki tüm devrimci demokrat hareketler, hak ettikleri demokrasiye erişebilirler ve bu tecrit politikaları son bulur.”
Perez: Fiziki özgürlüğü sağlanmalı
Heyet üyelerinden avukat Francisca Pérez de Abdullah Öcalan’a uygulanan ağır tecrit koşullarının insan haklarına aykırı olduğunu vurguladı. Jinnews’ten Marta Sömek’e konuşan Pérez, Birleşmiş Milletler (BM) üyesi tüm ülkelerin insan haklarına saygı duymak ve uygulamak zorunda olduğunun altını çizdi.
CPT işkencelere ortak
Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT), İmralı Cezaevi’ne yaptığı ziyaretin ardından hiçbir açıklama yapmamasını eleştiren Pérez, “CPT bir yandan kendi işlevlerine tam bir saygısızlık gösteriyor ve yaratılma amacını yerine getirmiyor. Diğer yandan ise bilgi eksikliği nedeniyle siyasi taraf tutmanın Türkiye’nin Abdullah Öcalan’a yaptığı hukuksuz ve insanlık dışı muameleyi koruduğunu ve böyle yaparak işkencelere ortak olduğunu gösteriyor” değerlendirmesinde bulundu.
‘Durumundan endişe duyuyoruz’
Abdullah Öcalan’ın durumu başta olmak üzere cezaevlerindeki tutukluların durumundan endişe duyduklarını ifade eden Pérez, “Demokratik ilkeler ve en temel insan haklarına saygı çerçevesinde hiç kimse bu koşullara tabi olmamalıdır. Bir devletin demokratik ya da demokratik olmayan karakterini gösteren özellikler olan cezaevlerinin durumu da bunun iyi bir göstergesidir” dedi.
PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan ağırlaştırılmış tecridin sonlandırılması ve fiziki özgürlüğünün sağlanması gerektiğini vurgulayan Pérez, “Türkiye’yi ne pahasına olursa olsun fiili durumu değiştirmeye zorlamak ve bu konuyu CPT’nin her üyesinin siyasi gündemine sokmak gerek” diye konuştu.
HABER MERKEZİ