Noam Chomsky, Michael M. Gunter ve Raúl Zibechi, Abdullah Öcalan’a yönelik tecridi gazetemize değerlendirdi
Hüseyin Kalkan – Yadigar Aygün
Türk hükümeti uzun yıllardır PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde tecrit politikaları uyguluyor. Abdullah Öcalan, 22 aydır ailesi ve avukatları ile görüştürülmüyor. Tennessee Teknoloji Üniversitesi’nde Profesör Dr. Michael M. Gunter, Amerikalı dilbilimci, filozof Noam Chomsky, gazeteci ve yazar Raúl Zibechi, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit politikasını, Kürt halkına yönelik savaş politikalarını ve Paris Katliamı’nı gazetemize değerlendirdi.
Tecrit utanç vericidir
Tennessee Teknoloji Üniversitesi’nden Profesör Dr. Michael M. Gunter, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın uzun süredir tecrit altında tutulduğuna dikkati çekerek bunun bir hak ihlali olduğunu söyledi. Tecridin hatalı bir politika olduğunun altını çizen Gunter, “1978-79 akademik yılında Ankara’daki Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde Kıdemli Fulbright öğretim üyesiydim. Türkiye ve Kürt meselesi ile ilk tanışmam burada oldu. O günden beri birçok kez Türkiye’ye gelip gittim fakat pandemiden beri gidip gelemiyorum. Cumhurbaşkanınız Erdoğan’a hayrandım ama tabii ki yıllardır Kürtlerin aleyhine aşırı milliyetçi bir Türk çizgisini izliyor. Büyük ölçüde Türk hükümetinin hatası olan ateşkesin Temmuz 2015’te bozulmasından bu yana Abdullah Öcalan ile iletişim kurulmasına izin vermemesi bence bir utanç. Hatırlayacağınız gibi o dönemde barış için büyük bir umut vardı ve Öcalan burada çok önemli bir rol oynadı ki bu Türk hükümeti ve dolayısıyla Erdoğan tarafından kabul edildi ve hatta takdir de edildi. Öcalan’ın tecrit edilmesiyle ilgili elbette daha iyi bir tarih var. Ancak bugün Türk hükümetinin Öcalan’ı tecrit ederek hatalı bir politika izlediğini düşünüyorum. Türkiye’ye zarar veriyor. Erdoğan sadece yakın siyasi geleceğini düşünüyor ve bu nedenle Kürt meselesinde taviz vermiyormuş gibi görünmek istiyor. Bununla birlikte, Türkiye Cumhurbaşkanı daha ileri bir görüşe sahip olsaydı, Türkiye’ye bırakabileceği çok daha önemli ve olumlu bir mirasın, tüm Kürt nüfusuyla barış olacağını anlamaya başlayabilirdi. Ancak bu, Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması başta olmak üzere pek çok yeni girişimi gerektirmektedir” dedi.
Kimyasal araştırılmalıdır
Türk hükümetinin Federe Kürdistan’da Zap, Avaşîn, Metîna’da kimyasal silah kullandığı bilgisinin araştırılması gerektiğini ve duyurulması gerektiğini söyleyen Gunter, “Bence Türkiye’nin Kürtlere karşı kimyasal silah kullandığı iddiaları daha fazla duyurulmayı ve araştırılmayı hak ediyor fakat, bildiğiniz gibi, uluslararası gündemde başta Ukrayna olmak üzere çok önemli başka birçok konu daha var. Türkiye’nin Rojava’ya yönelik saldırılarına gelince, bence bu bir rezalet. 13 Kasım’da İstiklal Caddesi’ni ilk olarak kim bombaladı? Bu, Türkiye’nin Rojava’yı bombalamasını haklı çıkarmak için yaptığı bir sahte bayrak operasyonuysa asıl sorumluluk kaynağını gizleme ve suçu başka bir tarafa yıkma niyetiyle işlenen bir eylemdir. O zaman Türkiye kendi kendini bombalamalı!” dedi.
Kürtler muazzam adımlar attı
Fransa’nın başkenti Paris’te Strasbourg Saint Denis Mahallesi’nde bulunan Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi’nde Kürt sanatçı Mîr Perwer (Mehmet Şirin Aydın), KCK Yürütme Konseyi üyesi ve Avrupa Kürt Kadın Hareketi’nden (TJK-E) aktivist Emine Kara (Evîn Goyî) ve Abdurrahman Kızıl, Aralık ayında katledildi. Bu katliamı değerlendiren Gunter, “Aralık 2022’de Paris’te üç Kürt aktivistin öldürülmesi ise Ocak 2013’te Paris’te işlenen üç cinayetin tekrarıydı. Türk istihbaratının her iki operasyonun da arkasında olduğuna dair pek çok ikinci dereceden kanıt var. Her iki olaya karşı da güçlü protestolar oldu. Bununla birlikte, Türkiye’nin önemli bir NATO müttefiki olmaya devam etmesi ve Kürtlerin çok daha küçük bir varlık olması nedeniyle yapabileceklerinin bir sınırı var. Ek olarak, çok önemli başka birçok uluslararası sorun var. Tüm bu olumsuz sorunlara rağmen, Kürtlerin son on yıldır kendi kaderini tayin etme yolunda muazzam adımlar attığı ve gelecekte de atmaya devam edeceği net olmalıdır” diye konuştu.
Tecrit Kürt halkına şantajdır
Gazeteci ve Yazar Raúl Zibechi, tecrit politikalarına karşı PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın ve Kürt halkının mücadelesinin ve direnişinin sürdüğünü belirtti. Zibechi, “Öcalan’ın hapsedilmesi ve tecrit altında tutulması tamamen haksızdır. Üzerindeki bu tecridi, direnişi devam ettiği için Kürt halkına yapılan bir şantaj olarak yorumluyorum. Aslında bu, Öcalan’ın rehin muamelesi gördüğü, üstü kapalı iki mesajla bir adam kaçırma olayıdır. Bir, eğer Kürt halkı mücadeleye devam ederse, Türk devleti onlara her şeyi yapabilir, hatta hakları tanınmadığı için onları öldürebilir. İkincisi, bir tür mafya uyarısıdır: Öcalan’a yaptığımızı her Kürt’e, her Kürt kadınına yaparız, onları kaçırırız ve hiçbir savunma yapma inkanları yoktur. Bu bir tür uyarıdır. Dikkat çekici olan şey, bunun işe yaramaması çünkü mücadele devam ediyor” dedi.
‘Erdoğan çaresiz hissediyor’
Zibechi, Paris Katliamı’nın Türk devleti tarafından gerçekleştirildiğini belirterek, “Sözde uluslararası toplumdan pek bir şey beklemiyorum çünkü dünyanın her yerindeki suçlara ortak oluyor. Türk rejimi kendisini güçlü hissediyor çünkü haklı olarak ABD, Avrupa ve Rusya’nın kendisine ihtiyacı olduğuna inanıyor ve uluslararası arenada vazgeçilmez bir aktör olarak oynayabileceğini düşünüyor. İnandığım şey şu ki, Türkiye büyük Avrupa şehirlerinde saldırılar düzenlemeye cüret ediyorsa, bunun nedeni çaresiz hissetmesidir, çünkü Erdoğan zorluklar yaşıyor, özellikle de kendi ülkesinde” diye belirtti.
Halk örgütlenmesi gerekiyor
Dilbilimci, filozof Noam Chomsky, Türk devletinin savaş politikalarına bir an önce son verilmesi için uluslararası toplumun adım atması gerektiğinin altını çizdi. PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin bitirilmesi ve özgürlüğünün sağlanması için daha çok çabaya ihtiyaç olduğunu belirten Chomsky, “Türkiye, Kürtlere yönelik şu ya da bu biçimde sürdürmekte olduğu kanlı saldırıları bir kez daha tırmandırıyor. Şimdi Suriye’de korkunç bir düzeye ulaşan genişletilmiş saldırıyı, Türkiye içindeki Kürtlere yönelik artan baskıyı, Irak Kurdistanı’ndaki yoğun bombalamayı da aynı anda içeriyor. Uluslararası toplum bu vahşeti sona erdirmek için güçlü adımlar atabilir, ancak bunun için ciddi bir halk örgütlenmesi ve aktivizm gerekecek” dedi.