PKK Lideri Abdullah Öcalan 21 yıldır tek kişilik bir hücrede tutuluyor. Son derece ağır, hukuksuz ve anlayışsız uygulamalara tabi tutuluyor. Sayın Öcalan kendi koşullarını gündemleştirmeyi hep en alt düzeyde tuttu. Temel gündemi hep Kürt sorununun barışçıl -demokratik çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi üstüne oldu. Devlet ve iktidarın yaklaşımı ise fiziki koşullarını ağırlaştırma, çözüme yönelik yaklaşımını ve çabalarını geçiştirme ve boşa çıkarma temelinde oldu. İktidar işi öyle bir noktaya vardırdı ki, bırakalım çözümde buluşmayı, yasal demokratik haklarını kullanmasına dahi müsaade etmedi, etmiyor. Ailesiyle 5 yıl, avukatlarıyla 8 yıl görüşme yapmasına engel koydu.
İktidarın Sayın Öcalan’a yönelik baskı politikası ve Kürt sorununda şiddet ve yıkım politikasına yönelmesi, Türkiye’nin genelinde otoriter ve baskıcı uygulamaları, Kürt halkında ve Türkiye toplumu üzerinde bıraktığı tahribat son derece ağırdır. İktidar ayakta kalmak ve ömrünü uzatmak için; kendisine biat etmeyen herkesin nefesini kesme, kendi dışında herkesi nefessiz bırakma anlayışıyla hareket etmekte. İktidar partisi öyle bir noktaya gelmiş ki kendi kurucularının en yumuşak eleştirilerine dahi tahammül etmiyor.
İktidar içerde olduğu gibi dışarıya yönelik de çözümsüzlüğü esas almakta, bölgeye ve komşu ülkelere yönelik saldırgan bir politikayı öne çıkararak Türkiye’yi büyük çıkmazlarla karşı karşıya bıraktı. İç ve dış politikada, iç ve dış dinamiklerle bu kadar uyumsuzluğa giren bir iktidar Türkiye’ye ne verebilir, geleceğe yönelik nasıl bir değer bırakabilir ki! İçte ve dışta büyük bir hayal kırıklığı ,tahribat, yıkım, öfke ve güvensizlik dışında ortaya koyduğu nedir?
Sayın Öcalan Türkiye’nin bu yönlü gidişatı önceden sezerek, görerek çözümleyici yaklaşımlarda bulundu. Öcalan başta Kürt sorunu olmak üzere Türkiye’nin temel sorunlarının demokratik temelde çözümü, demokratik uzlaşı ve barışçı temelde çözümü, Türkiye için en sağlam ve en doğru yol olduğu konusunda ısrarını sürekli ortaya koydu.
Sayın Öcalan bu politikalar karşısında insani, vicdani, ahlaki ve düşünsel açıdan büyük bir mücadele ve büyük bir duruş ortaya koydu. Hücre koşulları içinde sorunların daha sağlıklı yollardan çözümü için çok büyük bir emek, çaba ve sağduyu ortaya koydu. İktidar, sayın Öcalan’ın bu yaklaşımını tecride aldı, üzerinde tecrit uyguladı. İktidar 2015 Nisan’da Sayın Öcalan’ın dışarıyla olan iletişimini tümden kesti. 2015’te yeniden başlayan çatışma sürecine ilişkin İktidar, Sayın Öcalan’ın görüşlerinin kamuoyunun bilmesini istemedi. İktidar çeşitli manipülasyonlarla sanki başka çaresinin kalmadığını başka bir yolun bulunmadığı yönünde bir algı oluşturdu ve üzerinde yıkım konseptini devreye soktu. Gerçekte ise iktidar, Sayın Öcalan’ın çözüm konusundaki yapıcı yaklaşımlarını etkisizleştire etkisizleştire yıkım konseptine yöneldi.
Tecride yönelik özet mahiyetinde şunlar belirtilebilinir:
1 -Tecridin toplum vicdanı üzerinde, Kürt halkının duyguları üzerinde, demokratik değerler üzerinde, insan haklarının yok sayılması üzerinde hukuk standartları üzerinde ve toplumsal barış üzerinde yarattığı tahribat son derece ağır bir tahribattır; bu değerleri referans eden korunması, geliştirilmesi yönün de hassasiyet gösteren her duruşun tecride karşı da göstermesi bu değerlerin kendi gerçeği ile alakalı bir durumdur.
2- Sayın Öcalan üzerindeki tecrit uygulaması; Türkiye’nin sorunlarını hafifletmiyor ağırlaştırıyor, azaltmıyor çoğaltıyor, kolaylaştırmıyor zorlaştırıyor. Tecrit; Türkiye’yi güvenli de kılmıyor, saygın da kılmıyor. Türkiye’ye güç de katmıyor moral da kazandırmıyor. Tecride memnun olacak kesim, çözümsüzlük lobisi ve savaş lobisi olur.
3- İktidar, otoriter baskıcı uygulamalarını Kürt sorununun çözümsüzlüğü üzerinde işlevselleştirme imkanını elde ediyor. Kürt sorunu konusunda Sayın Öcalan’ın kamuoyuna yansıyacak değerlendirme ve bakış tarzı hem iktidarın sorun üzerinde oluşturduğu manipülasyonu boşa çıkarmada önemli etkisi olacağı gibi savaş ve çatışma dışı bir zemine güç ve güven kazandıracaktır. İktidarın esas endişesinin bu olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de demokratik zeminin, çatışma dışı ortamın güçlenmesini isteyen herkesin hedefine tecridi koyması halinde bahsedilen zeminin güçlenmesine anlamlı bir katkı sunmuş olacaktır.
4- Sayın Öcalan en ağır uygulamalara en baskıcı uygulamalara karşı güçlü bir duruşun özgürlükçü bir duruşun bir direnişin en temel bir örneğidir. Sayın Öcalan’ın duruşunu tekrar tekrar anlamak gerekir. Sayın Öcalan’ın duruşunu daha güçlü bir biçimde sahiplenme ve tecride karşı mücadeleyi sürekli kılmakla üzerindeki insanlık dışı saldırı durdurulabilinir