Türkiye ve bölgedeki cezaevlerinde bulunan tutukluların, gruplar halinde PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması için 27 Kasım’da başlattığı süresiz-dönüşümlü açlık grevi eylemi 17. gününde. Elazığ Kadın Cezaevi’nde de 6 tutuklunun aynı amaçla başlattığı süresiz-dönüşümsüz açlık grevi 41. Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in açlık grevi ise 36. gününe girdi. Türkiye’nin 117 cezaevinde şu anda 600’ü aşkın tutuklu, açlık grevi eylemlerini baskı ve engellemelere rağmen sürdürüyor. Konuya ilişkin Özgürlükçü Hukukçular Platformu (ÖHP) yöneticisi Avukat Bünyamin Şeker, Türkiye’de siyasetin ve çözümün tıkanan bir noktada olduğuna dikkat çekti. Cezaevlerindeki açlık grevinin, Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılmasına yönelik tek bir taleple 27 Kasım’da başladığını belirten Şeker, tutukluların meşru taleplerinin yerine getirilmesi gerektiğini söyledi. Şeker, Öcalan’ın 2011 yılından bu yana avukatlarıyla görüştürülmediği, 2015 yılından beri de kendisinden herhangi bir haber alınamadığını ve üzerindeki tecridin başlayan açlık grevlerinden bağımsız ele alınamayacağını söyledi.
Tutukluların talebi
2012 yılındaki açlık grevlerinden sonra başlayan çözüm sürecinin bitmesiyle Türkiye’nin yeniden bir kaosa büründüğünü aktaran Şeker, “Hem Leyla Güven hem de Elazığ Cezaevi’nde kadın tutukluların başlatmış olduğu açlık grevi, süresiz-dönüşümsüz olarak başladı. Sonrasında 26 Kasım itibariyle cezaevlerinden yapılan açıklamalarla, siyasi tutukluların bulunduğu 117 cezaevinde açlık grevleri 27 Kasım’dan bu yana süresiz dönüşümlü başlamış durumda. Başlatılan açlık grevlerinin tek bir gündemi var: Tecridin kaldırılması, Sayın Öcalan’ın avukatlarıyla, vasisi veya siyasi bir heyetle görüştürülmesidir” şeklinde konuştu. Cezaevlerinden yapılan açıklamalarda kararlı bir şekilde açlık grevlerinin yürütüldüğünün anlaşıldığına ve sonraki aşamanın nasıl olacağına yönelik sinyaller verildiğine dikkat çeken Av. Şeker, herhangi bir çözümün geliştirilmediği takdirde cezaevlerinden başlayan süresiz-dönüşümlü açlık grevlerinin bir üst seviyeye taşınabileceğini ifade etti.
Kritik aşama
Özellikle Leyla Güven ve Elazığ’da açlık grevinde olan 6 kadın tutuklunun kritik sürece girdiklerine işaret eden Av. Şeker, “Cezaevlerinde yaptığımız görüşmelerde B12 vitaminlerinin açlık grevlerinde olanlara verilmediği ortaya çıktı. Elazığ’da açlık grevinde olan 6 kadını ziyaret ettik, çok ciddi kilo kaybı ve tansiyonlarının düzensiz bir şekilde seyrettiğini biz de gördük. Çünkü görüşmeden kalkan tutuklunun tansiyondan kaynaklı düşmesine şahit olduk. Vitaminlerinin verilmediğini bize ilettiler. Açlık grevinde olan Emine İnan, hem kemik erimesi hem kas erimesi olan bir tutuklu, 36 kiloya düşmüş. Sevim Ekin 42 kiloda, Gülistan Seçkin, Remziye Karadağ, Kader Peker ve Zeynep Turan açlık grevinde olan diğer isimler. Tansiyon kontrollerinin yapılmadığı, açlık grevindekilerinin alması gerekenlerin kendilerine verilmediğini bize ilettiler. Bu konuda görüşmek istediğimiz cezaevi idaresi talebimizi reddetti” diye konuştu. Cezaevlerindeki açlık grevine girenlerin ilaç ve ihtiyaçları için bir muhatap bulamadıklarının altını çizen Av. Şeker, “Diğer cezaevlerindeki görüşlerimizde de gördüğümüz, açlık grevinde olanların tecrit edildiği, diğer hükümlü veya tutuklulardan ayırılarak tek başına bir odaya alındıkları tarafımıza iletildi” dedi.
600’ü aşkın tutuklu
Av. Şeker, her cezaevinde farklı sayılarda grupların açlık grevinde olduğunu belirterek, Elazığ Kadın Cezaevinde 6 tutuklu süresiz dönüşümsüz, Elazığ 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 18, Elazığ 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ise 21 tutuklunun süresiz dönüşümlü açlık grevinde olduğunu söyledi. Av. Şeker, Türkiye genelinde 117 cezaevinde ortalama 600’den fazla tutuklunun açlık grevi eyleminde olduğunu kaydetti. Açlık grevlerinde olan tutuklulara destek amacıyla dışarıda açlık grevine giren aileleri ve duyarlı kişilerin gözaltına alınmasına da tepki gösteren Şeker, “Elazığ’da 6 kadın, Leyla Güven ve en son 27 Kasım’da tüm cezaevlerinde başlayan açlık grevlerine duyarsız kalmayan ailelerinin ve çevrelerin dışarıda bu talebe destek amacıyla başlatmış oldukları açlık grevine devletin yaklaşımı, Mersin, Hakkari, Diyarbakır, Batman ve Van’da tutuklama oldu. Merkezi bir konseptle grevleri baskılamaya çalışan bir anlayış var. Dışarıya bunu yapanlar cezaevlerine nasıl yaklaşacaklar? Sürecin takipçisiyiz? Bu anlayıştan ve yaklaşımdan vazgeçip daha çözüm odaklı daha diyaloga açık bir şekilde hareket edilmesi gerekiyor” dedi.
‘Ciddi bir uyarı olduğunu herkes bilmeli’
8 Kasım’dan bu yana PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması için süresiz açlık grevinde olan DTK Eşbaşkanı Leyla Güven, cezaevlerinde tek taleple tutukluların başlattığı açlık grevlerine ilişkin gazetemize mesaj gönderdi. Güven’in mesajı şöyle: “27 Kasım’dan bugüne bütün cezaevlerinde başlatılan açlık grevleri var. Siyasi tutsakların eylem talebi benim talebimle aynıdır. Sayın Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecridin kaldırılmasına dönüktür. 10 günlük dönüşümlü açlık grevleriyle bu süreci başlattılar. Fakat açıklamalarında taleplerine cevap verilmezse eylemlerini farklı biçimde sürdüreceklerini dile getirdiler. Bunun çok ciddi bir uyarı olduğunu herkes bilmeli. Özellikle de siyasi tutsakların bu konudaki kararlılıklarını devlet çok daha iyi bilir. Bu işin şakası olmaz. Şu an cezaevlerinde zaten çok ciddi hak ihlalleri yaşanmakta. Onur kırıcı uygulamalar var. Ayakta sayım dayatmalarını kabul etmeyen tutsaklara işkence yapıldığı basına yansıdı. Dolayısıyla tutsaklar kendileri için bir talepte bulunmuyor. Sayın Öcalan üzerindeki tecride tepki olarak eyleme başladılar. Yıllardır cezaevlerinde girdikleri açlık grevlerinden kaynaklı birçok hastalıkla mücadele eden bu arkadaşlarımız çok ciddi bir uyarıda bulunuyor. 10 Aralık İnsan Hakları Günü vesilesiyle bütün duyarlı kesimlere çağrıda bulunmak istiyorum. Zindanlardan yükselen çığlığı zamanında duyun. İş işten geçmeden harekete geçin. Sesimizi, eylemimizi, gücümüzü birleştirelim. Bunun mümkün olduğunun somut örnekleri var. Halkların ortak gücünün Munzur gibi hırçın aktığını biliyoruz. Zindanlarla dayanışmayı büyütelim, tecridi ortadan kaldıralım.”
En ağır tecrit İmralı’da
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası kapsamında şube binalarında “Tecrit ve mahpus hakları” başlığıyla söyleşi düzenledi. Söyleşide konuşan avukat Gülizar Tuncer, Türkiye’deki cezaevlerinde insani olmayan bir sistem ve işleyişin olduğunu söyledi. Tuncer, devletin cezaevlerinde bir şiddet mekanizması olarak örgütlendiğini belirtti. PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecride de değinen Tuncer, “Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesiyle birlikte o dönemin iktidar sahipleri ‘biz idam etmiyoruz idamdan beter bir ceza veriyoruz’ demişlerdi. Gerçekten öyle ölünceye kadar tek başına hücrede tutan bir ceza. Bu ağırlaştırılmış müebbet cezası alındığı zaman cezayı alanların ellerine ‘ölünceye kadar hücrede kalacaksın’ kağıdı verilmesi bile başlı başına olumsuz bir şeydir” dedi. Öcalan’ın mevcut durumda en ağır tecrite maruz kaldığını söyleyen Tuncer, İmralı Cezaevi’nin özel bir konum arz ettiğini belitti. Tuncer, “Bir ada ve ayrı bir yönetmeliği olan bir cezaevidir. Uzun bir süredir avukatları ve ailesi ile görüştürülmüyor. Öcalan ilk getirildiğinde de avukatları görüşme yaptıkları zaman avukatlarının bile ağızlarının içlerini, dişlerinin aralarının aranması durumu yaşanıyordu. Böyle şeyleri gördük biz İmralı’da. Tecridin en ağırı ilk günden bu yana o yüzden İmralı’dır” diye ifade etti.
Sonuç alana kadar…
Tecridin kaldırılması için 10’ar günlük süresiz-dönüşümlü açlık grevinde olan Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi’ndeki tutuklular, avukatları aracılığıyla kamuoyuna mesaj gönderdi. Tutuklular şu ifadelere yer verdi: “Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin son bulması ve özgür-sağlıklı koşullara ulaşması için 27 Kasım’da başlattığımız açlık grevi eylemimiz devam ediyor. Önderliğimiz halkımızın demokratik-özgür koşullara ulaşmasının yegane garantisidir. Bunun için diyoruz ki; Önderliğimiz nefesimizdir. O’nun şahsında halkımız bir bütünen tecrit altına alınıyor. Gerçekleştirdiğimiz eylemin tek hedefi vardır; Önderliğimizin özgürlüğüdür.” Direnişlerinin sonuç alana kadar devam edeceğini belirten tutuklular, taleplerinin karşılanmaması durumunda radikal bir aşamaya geçeceklerini ifade etti.
HABER MERKEZİ