Siyasi iktidar, bir politika olarak geliştirdiği hukukun en ağır şeklini İmralı Ada Hapishanesi’nde uygulamaya koyarken, bir yandan da toplumun tüm kesimlerini de facto hukuk kuralları ile dizayn etme çabasındadır
Nagehan Avçil
Egemenlerin hukuk anlayışına göre hukukun en kısa tanımı; toplumsal düzeni sağlayan kurallar bütünüdür. Görünen veya görünmesini istediği yüzü bu tanımda özetlenirken, gerçekte ise, egemenlerin kendi siyasi çıkar ve menfaatleri için dizayn ettiği kural ve kuralsızlıkların bütünüdür. Bu yüzdendir ki, siyasi çıkar ve menfaatleri için kendi kanunlarını çiğnemekte dahi beis görmez. Ahlaki politik toplum düzeninin olmadığı noktada egemenlerin hukuku, kendi menfaatleri doğrultusunda işlemeye devam edecektir. Bununla birlikte toplumu politika gücünden yoksun bırakmak, bu amaca giden yöntemlerdendir.
İktidar ve devlet aygıtları, yüzyıllardır ahlaki politik düzenden koparılmış toplumları, egemen kıldığı hukuk düzeni ile idaresinde tutma politikasını geliştirmektedir. Bu yüzdendir ki toplumu kendi kurallar ve kuralsızlıkları doğrultusunda mutlak bir kabul edişe yönlendirmektedir.
Bunun en somut örneği İmralı Ada Hapishanesi’nde 24 yıldır süren tecrit koşullarıdır. Kendi kural ve kanunlarını kişi ve mekan kapsamında kuralsız hale getirip, siyasetini hakim kılma anlayışında olan iktidar, ahlaki politik toplum kodlarını da zayıflatarak amacına ulaşmak istemektedir. Hukuku kendi dizayn ettiği bir sindirme aracı olarak kullanarak, toplum üzerinde hakimiyetini, korku üzerinden sürdürmeyi amaçlamaktadır.
28 aydır PKK Lideri sayın Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan mutlak tecride Kürt halkının ve sosyalistlerin ahlaki, siyasi, hukuki ve toplumsal itirazlarının sesinin topluma ulaşmasını engelleme çabasına karşı, sesin beklemediği bir yerden gelmesi ile sarsılmıştır.
Gazeteci Merdan Yanardağ egemene, egemenliği altındaki kuralları uygulamaktan azade olmadığını hatırlattığında, yine aynı kuralsızlık ile hakkında tutuklama kararı verilmiştir. İmralı Ada Hapishanesi’nde işlevsiz kılınan hukuk, tecridin hukuka aykırı olduğunun dile getirilmesi ile iktidarın kullanışlı aparatı olarak devreye girmektedir. İfade edilen esasen hiçbir ayrım gözetilmeksizin Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da yer alan aile ve avukat görüşme hakkının sadece İmralı Ada Hapishanesi’nde uygulanmamasının hukuksuzluğundan ibaretken, hukuksuzluğu kamuoyunda dile getirmek Türk Ceza Kanunu’na göre değil, siyasi iktidarın yazılı olmayan kanunlarına göre ‘suç’ haline getirilmiştir.
Türkiye’de pozitif hukuk kuralları ile değerlendirildiğinde hukuki sistemin kişiye özel olarak işletilmemesine itiraz edilmesinin cezai karşılığının bulunmadığı açıktır. Ancak Türkiye iki ayrı kurallar bütününe göre yönetilmektedir. Yazılı kanunların yanı sıra, iktidarın politikalarına göre yön verdiği de facto olarak kullanılan kurallar.
Her türlü toplumsal ahlaki anlayışa aykırı olarak kurduğu de facto kuralları iktidar gücü ile toplumu hegemonyası altında tutma aracı olarak kullanmaktadır. Bu sebeple kendi politikasına aykırı her duruma karşı de facto kurallarını uygulamaya koymaktadır.
Türkiye’de infaz sistemi: İmralı infaz sistemi-Diğer infaz sistemi
Türkiye’de, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da, hapishanelere ve hapishanelerde tutulanların haklarına ilişkin düzenlemeler yer almaktayken, İmralı Hapishanesi bu kanunun dışında tutularak kişiye özel uygulamalar yürütülmektedir. İmralı Hapishanesi’nde hiçbir hakkın kullanımı mümkün değilken, hakkın ihlaline ilişkin denetleyici bir hukuk mekanizması da mevcut değildir. Esasen kanunların uygulanmasına ilişkin denetleyici ve uygulayıcı olan hukuk sistemi içerisindeki İnfaz Hakimliklerinin ve Savcılıkların da iktidarın politikaları doğrultusunda hareket ettiği eleştirileri bir yana, bu denetleme sistemi de İmralı Hapishanesi’nde hiçbir durumda mevcut değildir.
Bu sebeple dünyada benzeri görülmemiş bir infaz sistemi İmralı Hapishanesi’nde uygulanmaktadır. Hiçbir evrensel ve yerel hukuk kuralının geçerli olmadığı bir sisteme itiraz etmek meşrudur. Siyasi iktidarın bu meşruiyeti gölgeleme çabası ise mümkün değildir. Meşru olan ahlaki politik toplumdan beslenirken, egemenlerin hukuku bu meşruiyete karşı durabilecek güçte değildir.
İmralı tecridinden toplumsal tecride
Siyasi iktidar, bir politika olarak geliştirdiği hukukun en ağır şeklini İmralı Ada Hapishanesi’nde uygulamaya koyarken, bir yandan da toplumun tüm kesimlerini de facto hukuk kuralları ile dizayn etme çabasındadır. İmralı Ada Hapishanesi’nde başlayan tecrit, buradan hapishanelere ve topluma yayılmaktadır. Tüm hapishanelerde uzun süredir uygulanan izolasyon politikası, bunun en belirgin örneklerindendir. Uzun süredir hapishanelerdeki hak ihlallerinin sistematik hale gelmesi İmralı tecrit sisteminden bağımsız değildir. Bununla birlikte toplumun bütününe uygulanmak istenen tecridin en ağır ve mutlak hali İmralı’da uygulanırken, bu ağır işkenceye sessiz kalınması ile tecrit, tüm topluma yayılmak istenmektedir. Zira bir alanda uygulanan hukuksuzluğa sessiz kalınmasından cesaret bulan siyasi iktidar, hukuksuzluklarını tüm toplum üzerinde uygulamaktan geri kalmamaktadır. Tecrit ile birlikte düşünce ve ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, toplantı gösteri yürüyüş hakkı, siyasi faaliyette bulunma hakkı gibi temel haklara ilişkin de, temel politikasına aykırı gelen her yaklaşıma karşı elinde tuttuğu hukuk sopası ile karşılık vermektedir. Bu durum toplumsal bir tecridin de uzun süredir uygulandığını göstermektedir.
İmralı tecridine karşı çıkmamak toplumsal tecridi kabul etmektir. Pozitif hukuk kurallarının dahi uygulanmadığı hukukun kara deliği olarak tanımlanan İmralı İnfaz sisteminin var olduğu yerde hiçbir koşul ve halde hukuk beklentisi mümkün değildir. İmralı tecrit sistemi en önemli toplumsal sorundur. Toplumsal sorunun çözümü noktasında ön açıcı olan aydınların bu soruna dair söz kuramaması toplumsal tecridin sonucudur. En güncel ve toplumsal sorun olan İmralı tecridi, toplumsal barışın önündeki en büyük engelken, toplumsal barışın tesisi için söz kurmak herkesin hakkı ve görevidir.
*Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Üyesi
**Tecrit hakkında konuşmanın suç sayılmaya çalışıldığı bu zamanlarda, ÖHD olarak haftalık yazı yayınladığımız Savunmanın Sözü köşesinde tecrit serisi oluşturmaya karar verdik. ‘Tecrit ve egemenlerin ‘hukuku’ serinin ikinci yazısıdır.