İmralı tecridine gerekçe sunduğu ‘disiplin cezaları’ BM oturumlarında gündem olduğunu belirten avukat Rengin Ergül, Türkiye’den giden yetkililerin soruları yanıtsız bıraktığını belirtirken, avukat Emran Emekçi ise, cezaların soyut ve yasadışı olduğunu kaydetti
İmralı adasında ağırlaşmış tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 41 aydır haber alınamıyor. İmralı’ya gitme yetkisi bulunan Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) ise duruma karşı sessizliğini koruyor. Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması için ise Dünya’da çeşitli merkezlerde kampanyalar düzenleniyor.
İsviçre’nin Cenevre kentinde 8 Temmuz’da başlayan Birleşmiş Milletler (BM) İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Aşağılayıcı Muameleye ya da Cezaya Karşı Komitesi 56’ncı Oturumlarında da PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit gündeme geldi.
ÖHD adına oturumlara katılan avukat Rengin Ergül, BM oturumlarında tecridin gündeme gelmesinin önemine dair Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuştu.
BM’de tecrit gündemi
Komitenin, sivil toplum örgütlerinin aktardığı konulara ilişkin de sorular sorduğunu dile getiren Ergül, öne çıkan sorulardan birinin de İmralı’da uygulanan tecride dair olduğunu vurguladı. Türkiye adına söz alan yetkililerin tecride dair verdiği yanıtlara değinen Ergül, “Türk bürokratlar, Sayın Abdullah Öcalan’ın ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü olduğunu ve bu hükümlülerin yasadaki haklarını sıraladı. Aile ve avukatla görüş hakkı ile ilgili yasadaki düzenlemeyi ifade ettiler. Devamında ise Sayın Öcalan’a verilen son disiplin cezaları sebebiyle aile ve avukat görüş hakkının kısıtlandığını iddia ettiler. Ancak sunumlar bittiğinde komite, disiplin cezasının ne kadar süredir verildiğini ve buna yasanın ne kadar izin verdiğini, disiplin cezalarının uzun süreli olarak sürdürülmesinin Türkiye’deki yasal çerçevesinde ne kadar mümkün olduğunu, bunun gerekçelerini ve detaylarını sordu. Ancak aynı yetkililer, bu sorulara toplantı esnasında yanıt vermedi. Yazılı olarak daha sonra yanıt vereceklerdir, bunu takip edeceğiz” dedi.
Mandela kuralları
BM’nin cezaevlerine ilişkin en temel belgesi olan Nelson Mandela Kuralları’nda, açık bir şekilde disiplin cezalarının bir cezalandırma biçimi olarak verilmesinin yasak olduğunu aktaran Ergül, Türkiye’den yetkililerin oturumlardaki cevaplarının gerçeği yansıtmadığını, uygulamaların işkence ve kötü muamele biçimine dönüştüğünü belirtti.
Aihm kararları
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Abdullah Öcalan’ın şartlı salıverilme koşulu olmaksızın ölünceye kadar hapis cezasına çarptırılmasına dönük verdiği ihlal kararını anımsatan Ergül, AİHM’in Türkiye’yi yasalarını değiştirmeye davet ettiğini anımsattı. Ancak Türkiye’nin herhangi bir adım atmadığını söyleyen Ergül, “AİHM kararlarını uygulanıp uygulanmadığını denetleyen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi var. Komitenin önünde uzun zamandır hem Öcalan 2 kararı, hem Türkiye’nin mahkum edildiği diğer Kaytan, Gurban ve Boltan kararları var. Komite, Eylül 2024 toplantısında bu dosya grubunu gündemine alacak. Ardından buna dair Türkiye’ye çeşitli tavsiyelerde bulunacak, belki de ara kararlar alacak” dedi.
‘Uluslararası mekanizmalar kullanılmalı’
Ergül sözlerini şöyle sonlandırdı: “Hapishanedeki tüm mahpusların ve Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak tecridin, ölünceye kadar hapis cezasının kaldırılması, hasta mahpusların onurlu bir yaşam sürdürmesi ve gelecekteki tarih anlatısının onları bir hikayenin mağduru değil, kahramanı olarak anlatabilmesi için bütün mekanizmaları kullanmamız gerekiyor.”
‘Korsanca yöntemler’
Öte yandan Abdullah Öcalan, son olarak tutsakların açlık grevleri direnişi üzerine 2019 yılında 5 kez avukatlarıyla görüşme gerçekleştirebildi.
Avukatların “korsanca” yöntemlerle devre dışı bırakıldığını ve yaptıkları itirazların kararların kesinleşmesinden sonra işleme konulduğunu söyleyen Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Emran Emekçi de, tecride karşı toplumsal ve siyasal mücadelenin önemine dikkat çekti.
Uluslararası komployla 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirilen Emekçi, müvekkillerinin hukuki işlemlerini takip etmek için UYAP kayıtlarının yapılmadığını ifade etti. Emekçi, “Yani 13 yıldır o istisnai 5 görüşme hariç avukatlarına erişemiyor ve avukatlardan yararlanma hakkını kullanamıyorlar. İçerisinde avukatların olmadığı kararlar şeklen ve içerik olarak asla meşru değildir. Çünkü yasalara dayanmayıp soyut güvenlik gerekçelerine dayanıyor”dedi
Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Birleşmiş Milletler (BM) kararlarını yerine getirmediğini dile getiren Emekçi, AİHM, AYM ve BM başvurularını hatırlattı.
Üstünün hukuku!
“Komplo ve hukuksuzluk bu şekilde birlikte devam ettiriliyor” diyen Emekçi, şunları söyledi: “Arka planda bir uzlaşmanın olduğu, ekonomik diplomatik çıkarların esas alındığı hukuk ve insan haklarının gündemden düşürüldüğünü söyleyebiliriz. Dolayısıyla burada trajik olan şu: Ortada AİHM, BM, Bakanlar Komitesi kararları ve CPT raporu olmasına rağmen hukukun uygulanması gerekirken bunu bile uygulamayıp kendi aralarında pazarlık konusu yapıyorlar. Hukukun üstünlüğü diye bir şey kalmamış, üstünün hukukuna geçilmiş bir dönemi yaşıyoruz.”
CPT’ye tepki
CPT’nin sessizliğini değerlendiren Emekçi, “Avrupa İşkenceyi Önleme Sözleşmesi’nin 10/2’nci maddesinde, ‘Devletler CPT’nin tavsiyelerini yerine getirmiyorsa CPT devletlerin rızasına başvurmadan izleme, ilgili devleti teşhir etme prosedürünü devreye koyabilir ve ilgili devletin rızasını beklemeden raporunu açıklayabilir’ diyor. CPT, 2022 tarihli raporunu aradan 2 yıl geçmesine rağmen hala açıklamadi” dedi.
CPT’nin bir süre önce tavsiyelerine uymayan Azerbaycan hakkında açıklama yaptığını hatırlatan Emekçi, benzer prosedürün Öcalan için de uygulaması gerektiğini vurguladı.
‘Sonucu toplumsal mücadele belirleyecek’
BM’nin iki defa avukat kısıtlama kararının kaldırılması kararı olduğunu hatırlatan Emekçi, “Türkiye uygular veya uygulamaz ama biz tarihe not düşüyoruz. Sonucu belirleyecek olan tabii ki toplumsal ve siyasal mücadeledir ve hak ve özgürlüklere sahip çıkma mücadelesidir ” dedi.
HABER MERKEZİ