Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmeleri İmralı başta olmak üzere birçok alanda ihlal ettiğini ifade eden İşveç Sol Parti Milletvekili Jessica Karlqvist, Türkiye’de elde ettikleri izlenimleri Mart’ta Avrupa Birliği Parlamentosu’na taşıyacaklarını söyledi
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecride karşı bir araya gelen hukukçu, gazeteci ve akademisyenlerden oluşan ve 7 farklı ülkeden 36 kişilik “Tecride Karşı Uluslararası Delegasyon” Türkiye’ye geldi. 25-27 Ocak tarihleri arasında İstanbul, Ankara ve Amed’te sivil toplum örgütleri ve siyasi partilerle görüşmeler gerçekleştiren heyet 28 Ocak tarihinde İstanbul’da “Tecride Karşı Uluslararası Forum” düzenledi. Taksim’de bulunan bir otelde gerçekleştirilen forumda konuşan delegasyon üyeleri, İmralı tecrit sisteminin işkence yöntemi olduğunu ve bunun tüm toplumu etkilediğini belirterek, İmralı Adası’nın model olarak kullanıldığına dikkat çekti. Forumdan yürütülen tartışmaların ardından ise delegasyon, hazırladığı deklarasyonu açıkladı. Deklarasyonda, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 24 yıldır işkencelerin muhatabı durumunda olduğuna vurgu yapılarak, İmralı sisteminin tümden lağvedilmesi çağrısı yapıldı.
Boynundan çıkmayan puşi
Onlarca kişin katıldığı fotumda en dikkat çeken isim ise İsveç Sol Parti Milletvekili Ann Jessica Therese Karlqvist oldu. Türkiye’de insanların yanlarında bulundurdukları için veya boyunlarına taktiği için gözaltına alınmasına, tutuklanmasına ve aylarca hatta yıllarca tutuklu kalmasına gerekçe yapılan sarı, kırmızı, yeşil renkli puşiyi boynuna takan Karlqvist, forum boyunca da bunu boynundan çıkarmadı. Delegasyonun İstanbul’daki temaslarına öncülük eden Karlqvist, Türkiye’de gördüklerini ve İmralı tecridini gazetemize anlattı.
Boynundaki puşiyi sorduğumuz Karlqvist’e, İsveç’teki Kürt dostlarının 2022 Newroz’unda kendisine verdiğini ve o zamandan bu yana sıklıkla taktığını ifade ediyor. Karlqvist, Türkiye’de tutuklanma gerekçesi olan sarı, kırmızı, yeşil renkli puşiyi İsveç parlamentosunda ise hiç çıkarmadığını belirtiyor.
Mandela-Öcalan benzerliği
Kolunda Nelson Mandela dövmesi taşıyan Karlqvist, Abdullah Öcalan ve Mandela arasındaki benzerliklere dikkat çekiyor. Öcalan ve Mandela’nın halklar için mücadele ettiğini belirten Karlqvist, “İkisi arasında mücadelenin veriliş şekli açısından belki farklılıklar var. Fakat Mandela’nın Güney Afrika’daki Apartheid rejimine karşı yürüttüğü insan hakları mücadelesinin bir benzerini Abdullah Öcalan da burada yürütüyor. Bu açıdan iki lideri de hemen hemen aynı olarak görüyorum” diye konuştu.
Mücadele için geldim
Türkiye’ye gelme amacının Kürtlerin ve Türkiye halklarının verdiği mücadelenin bir parçası olmak olduğunu belirten Karlqvist, “Mücadele uzun zamandır politik hayatımın bir büyük parçası. Aralık ayında Diyarbakır’a gelmiştim. Yeniden buraya geldim, çünkü Kürtlerin mücadelesinden daha çok şey öğrenip geri döndüğümde burada yaşanan mücadeleyi Avrupa ve kendi ülkemin parlamentosunda paylaşmak istiyorum” dedi.
Türkiye suç işliyor
İstanbul’da 3 gün boyunca yoğun temaslarda bulunduklarını ifade eden Karlqvist ziyaretleri boyunca birçok şey öğrendiğini söyledi. Özellikle PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit hakkında yeni bilgiler öğrendiğini dile getiren Karlqvist, “Daha öncesinde Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit hakkında bilgim vardı. Fakat buradaki son ziyaretimde tecrit özelinde birçok detay öğrendim. Yine insan hakları ihlaline dair birçok kesin delilin olduğunu gördüm. Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin(AİHS) 7 ile 11 arasındaki maddelerine aykırıdır ve bu maddeler net bir şekilde ihlal edilmektedir. Bu ihlal oldukça büyük bir suç” diye belirtti. Türkiye’nin suç işlediğinin altını çizen Karlqvist, geri döndüğünde bu durumu gittiği her yerde anlatacağını söyledi.
Sözleşmelere uymuyor
Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmelere uymadığını ve bunlara saygı göstermediğini ifade eden Karlqvist, “Avrupa Birliği’ne üye olmak isteyen Türkiye’nin insan hakları yasalarını ihlal etmesinin Avrupa birliğine giriş sürecini imkansız hale getireceğini düşünüyorum. Erdoğan’ın Türkiye’nin demokrasisinde ve insan hakları alanında adımlar atması gerekiyor. Bunlar olmadan üye olma sürecinin daha çok uzun bekleyeceğinden eminim” ifadelerini kullandı.
Baronun tutumu
İstanbul Barosu dışında ziyaret ettikleri her yerden tecritle ilgili geri bildirimler aldıklarını ifade eden Karlqvist, şöyle devam etti: “Buraya gelirken İstanbul Barosu’ndan da görüşme talebinde bulunduk. Talebimiz son anda kabul edildi. Baroya gittiğimizde ise tecritten tamamıyla habersizlerdi. Baronun bu konudaki yaklaşımı ve analizleri felaketti. Gerçekten çok sinirlenmiştik. Orada bulunan arkadaşlarımıza saygımızdan sessimizi çıkarmadık. Fakat bu durum baronun tecrit noktasında hangi tarafta olduğunu açıkça gösteriyor. Bu durum biz heyet için sinir bozucuydu açıkçası.”
Mücadele sürecek
Türkiye’deki ziyaretlerde edindiği tüm bilgileri ülkesine gittiğinde partisi ve yoldaşlarıyla paylaşacağının altını çizen Karlqvist, “Ayrıca Mart’ta Avrupa Birliği Parlamentosu’nda yapılacak olan büyük bir konferansta burada edindiklerimi paylaşacağım” dedi. Erdoğan rejiminin İsveç’ten Kürtleri Türkiye’ye göndermesini talep ettiğini de hatırlatan Karlqvist, “Bunun yaşanmaması için mücadele ediyorum. Çünkü bu konular benim için oldukça hassas. İlerleyen süreçte de mücadelemizin devam edeceğini söyleyebilirim, çünkü Kürtlerle güçlü ilişkilere sahibiz” şeklinde konuştu.
HABER MERKEZİ