Önümüzdeki dönem çalışmalara dair bilgi veren DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, PKK Lideri Abdullah Öcalan’da yönelik tecride dair, ‘Önümüzdeki süreçte tecridi kırmak ve Sayın Öcalan’ın özgürlüğü için çok kapsamlı hazırlık içerisine giriyoruz’ dedi
Selman Çiçek
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde mutlak tecrit altında tutulan ve 31 aydır kendisinden haber alınamayan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük 9 Ekim 1998 yılında startı verilen uluslararası komplonun yıl dönümü dolayısıyla Amed’te kitlesel bir eylem ile protesto edilecek. Komplonun hedefledikleri ve Abdullah Öcalan’ın komplo karşısındaki tutumunu Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır ile konuştuk.
- PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik uluslararası komplonun başlangıcının yıl dönümü olan 9 Ekim yaklaşırken, bu komployu nasıl okumak gerekiyor ve komplo ne amaçladı, hedeflerine ulaştı mı?
Özellikle Sayın Öcalan şahsında gerçekleştirilen tecrit 25’inci yılına girdi. Bu komplonun uluslararası boyutu aynı zamanda hem bölgesel güçlerin hem de küresel güçlerin Kürt halkının özgürlük mücadelesini dağıtmak, tasfiye etmek üzerinden öncüsüz kılma amacını ortaya koymaktadır. 99 yılından bu yana Sayın Öcalan üzerinde farklılaşan, zaman zaman değişen, kesintisiz süren bir mutlak tecrit söz konusudur. Uluslararası Komplo sadece Sayın Öcalan’ın uluslararası güçlerin eliyle Türkiye’ye teslim edilmesi ile son bulmuş değil. Esas olarak komplo, çok farklı biçimde İmralı’da 25’inci yılında devam ediyor. Bu güçlerin Kürt halkının özgürlük mücadelesini tasfiye etme ve bu konuda asıl özneyi, dolayısıyla Ortadoğu’da ve Kurdistan’da bu mücadelenin gücü ve dinamiğini denklem dışı bırakma noktasında çaba ve arayışları devam ediyor. Ancak bu çaba, Sayın Öcalan’ın öngörüleri ile boşa çıkmıştır. Küresel bir boyut alan bu tasfiye operasyonuna karşı Sayın Öcalan’ın da kesintisiz bir şekilde komployu boşa çıkarmaya dönük ideolojik, örgütsel ve düşünsel bir duruşu söz konusudur. 2015 yılından bu yana ağırlaştırılmış tecridin bir izolasyon sistemine dönüşmesi, Uluslararası Komplo’nun başarısızlığa uğramasının göstergesidir. Mutlak iletişimsizlik halinde ısrar eden Türkiye ve küresel güçler, tecridi daha da derinleştirmektedir. Bugünkü ağırlaştırılmış tecrit koşullarını bu şekilde ifade edebiliriz. Tecridin derinliği ve tecritte ısrar etmenin arkasındaki gerçeklik, Uluslararası Komplo ile hedeflenmek istenen bütün stratejilerin boşa düştüğüdür. Sayın Öcalan’ın halen önderlik pozisyonunu koruduğu mutlak bir gerçektir.
- Uluslararası Komplo bugün İmralı Adası’nda devam ediyor. Komplonun iki ayağından biri olan tecrit, bugün ağırlaştırılmış bir şekilde devam ediyor. Öcalan’a uygulanan tecrit ne amaçla yapılıyor, bu tecrit hangi mücadele ile kırılır?
Sayın Öcalan’ın uluslararası güçler tarafından Türkiye’ye getirilmesindeki temel hedef, önderi esir alınmış bir halkın özgürlük mücadelesini tasfiye etmekti. Sayın Öcalan 99 yılından beri gerek Kürt halkına gerek ise dünya halklarına sunmuş olduğu Kürt sorununun çözümü ve onurlu barış dinamiğinin hangi zemin üzerine inşa edileceği yönünde sürekli bir hamle arayışı içerisinde olmuştur. Sayın Öcalan’ın toplumla kurduğu her diyalog, temas, düşünce ve öneri komplonun ayaklarını birer birer çözen, boşa çıkaran bir gerçekliğe sahiptir. Bu gerçeklik, Kürt özgürlük mücadelesini tasfiye etmeyi planlayan güçleri ciddi anlamda paniğe sürüklemiştir. Bu paniğin sonucunda yürütülen tecride rağmen Sayın Öcalan’ın öngörüleri İmralı’da daha netleşen ve formüle olmuş bir hal almıştır. Ve gittikçe daha çok kitleselleşen bir hareketin zeminini oluşturmuş, Kürdistan ve dünyada gittikçe ivme kazanmıştır. Bu durum uluslararası güçleri ciddi anlamda kaygıya düşürmüş, harekete geçirmiştir. Tecridin bu noktada daha da ağırlaştırılmış bir sistem haline getirilmesi bu uluslararası güçlerin kaygılarının sonucudur. 2015 yılına kadar devam eden tecrit, yer yer toplumsal mücadele ile kırılmıştır. 2015 yılından sonra ise başta CPT olmak üzere uluslararası güçler ve kurumların sessiz kalması ile birlikte, Türkiye’nin tamamen hukuk ve demokrasi zemininden çıkmasıyla kesintisiz bir tecrit haline dönüşmüştür. Sayın Öcalan’ın demokratik siyaset ve Kürt sorununa barışçıl çözüm üzerindeki rolünün önüne geçilmek için uygulanan bir izolasyon söz konusudur. Bu Kürt halkına karşı topyekün bir savaş ilanıdır. Sayın Öcalan, düşüncelerini toplumla buluşturduğu andan itibaren toplumsal bir çıkış, özgürlük ve demokrasi yönünde bir sıçrama yaşandığı aşikardır. 2015 yılında tecridin daha ağırlaştırılması da bununla alakalıdır. İktidar ve devlet içinde bulunduğu çıkmazı aşmak için tecridi, savaşı daha da derinleştirmekte ve yaymaktadır. Fakat, Sayın Öcalan’ın başta İmralı’da ortaya koyduğu paradigma, uluslararası bir boyut kazanmıştır. Bugün Avrupa’dan Afrika’ya, Ortadoğu’dan Kurdistan ve Türkiye’ye kadar bütün ezilen, özgürlük arayışı içerisinde olan halklar Sayın Öcalan’ın fikirleri ile bir siyasal mücadele yürütme arayışındadır. İşte bu tecrit, Sayın Öcalan’ın tüm dünya mücadelelerine yansıyan stratejik gücüne bir bariyer koyma çabasıdır.
- Uluslararası Komplo’nun ikinci ayağı da Kürt halkına dayatılan savaştır. Bu savaş bugün KDP eliyle de yürütülüyor. Komplonun hedeflerinden biri de Kürtlerin ulusal birliğinin önüne geçmek mi?
Uluslararası Komplo’da elbette KDP’nin rolü vardır. Sayın Öcalan’ın İmralı’ya getirilmesinde elbette KDP’nin belirleyici rolü olmuştur. Kürtler arasındaki ulusal birlik mücadelesi geçmişten günümüze gelmektedir. 21’inci yüzyılda halen hakların, kimlik arayışını aşması gereken bir durum olması gerekiyor. Kürt halkı, yaşadığı coğrafya üzerinde hala özgürlük mücadelesini sürdürme, statüsünü elde etme ve kendi varlığını koruma, tanıma mücadelesi temelleri üzerinden yürütüyor. Kürtlerin dört parça Kurdistan’da verdiği mücadele sonucu elde ettiği kazanımlar var. Rojava’da Öcalan’ın fikirleri ile inşa edilmiş bir devrim var. Güney Kurdistan’da bir statü söz konusudur. Bu kazanımlar geliştikçe, Kürtler Ortadoğu’da bir aktör haline geldikçe Kürtlerin birlik olma, ortak mücadele yürütme gerçekliği her zamankinden daha çok ihtiyaç duyulmaktadır. Ulusal birlik, Kürtler için halen tarihselliğini ve günceliğini korumaktadır. Kürt örgütleri ile tarihten günümüze belli ilişkiler ve ittifaklar oldu. Fakat, özellikle KDP’nin girmiş olduğu pozisyon tartışmaya değer bir gerçekliktir. Özellikle AKP-MHP iktidarı ile kurmuş olduğu ilişki, tamamen Kürdistan özgürlük mücadelesini hedefleyen, daraltan ve var olan kazanımları hedefleyen bir pozisyona girmiştir. Tamamıyla dar, ailesel ve kabilesel çıkarlarını öncelik haline getiren ve bunun üzerinde kendini var eden bir anlayış var. Öncü bir durumda olan Kürt özgürlük hareketine de saldırgan bir tutum içinde olan KDP, Kurdistani, dostane bir ilişki geliştirmek yerine Kürt kazanımlarını hedefleyen bir gerçekliğe bürünmüştür. Dört parça Kürdistan’dan birçok güç ve örgüt, bu birlik çalışması içerisinde yer alırken bu çalışma içerisinde yer almayan tek örgüt KDP’dir. Kürt ulusal birliği, KDP’siz gerçekleştirile bilinir mi? Elbette gerçekleştirilebilinir. Bugün ulusal bir sorun haline gelmiş bir KDP gerçekliği vardır. Bugün, Kurdistani güçler, KDP’nin oturmuş olduğu çizgiyi görerek ulusal birlik çalışmasına farklı bir yön verebilmelidir. Kürtler, bir yüzyılı daha kaybetmek istemiyor. Dolayısıyla Kürtler, var olan kazanımlarını büyütmek, Kürdistan özgürlük mücadelesini de nihai bir noktaya götürmek istiyor. Mesrur Barzani’nin ABD Başkanı’na yazdığı mektup vardı. Çöken ve çözülen bir Barzani yönetimini gördük. Kürt kazanımları, içte KDP eliyle, dışta ise Türkiye ve bölgesel güçler eliyle tasfiye edilmek isteniyor. Kürdistan özgürlük mücadelesi amansız bir mücadele verirken KDP ise, bu kazanımları tasfiye etmek isterken, artık KDP’ye kırmızı kart gösterilmelidir.
- Uluslararası Komplo’yu boşa çıkarmak, tecridi kırmak ve savaşın önüne geçmek için ne gibi politikalar geliştirmeli ve ne gibi eylemsellikler içerisinde olacaksınız?
Tecridin kırılması ve Sayın Öcalan’ın özgürlüğü için Kürt halkı başta olmak üzere, bütünlüklü, birleşik ve ortak mücadele zeminlerini daha fazla büyütmeliyiz. Bizler önümüzdeki süreçte tecridi kırmak ve Sayın Öcalan’ın özgürlüğü için çok kapsamlı hazırlık içerisine giriyoruz. Detaylarını önümüzdeki süreçte kamuoyuna açıklayacağız. Bugün gelinen aşama itibari ile tecrit meselesi ve Sayın Öcalan’ın özgürlüğü, sadece Kürt halkının temel meselesi olmaktan çıkmalıdır. Bu aynı zamanda Türkiye’deki tüm dinamiklerin, demokrasi ve özgürlük isteyen tüm kesimlerin, bir arada ortak bir yaşamın zeminlerini savunan herkesin mücadelesi olması gerekiyor. Tecrit ve savaşın dayatılması ile Türkiye bir uçuruma doğru gidiyor. Kürt sorununda çözümsüzlük bütün sonuçları ile ortadır. Hem Türkiye’deki hem Kurdistan’daki halklar, bunun sonucunu yakıcı bir şekilde yaşamaktadır. Türkiye’de barışın ve çözümün olması için Öcalan’ın aktör olması gerekiyor. Önümüzdeki süreçte, tecridin kırılması için tüm güçlerle çok ciddi hazırlıklar yaptığımızı söyleyebiliriz.