Tecride Karşı Uluslararası Delegasyon Heyetinde yer alan avukat Miriam Frieding, uluslararası kurumların sessizliğini eleştirerek, ‘Avrupa Birliği gerekeni yapmalıdır ama hiçbir şey olmuyor. Bu tecride karşı savaşan ve adalet talep eden insanlara rağmen harekete geçilmiyor’ dedi
İmralı Cezaevi’nde ağır tecrit koşulları altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ve aynı cezaevinde bulunan tutsaklar Veysi Aktaş, Ömer Hayri Konar ile Hamili Yıldırım’dan 25 Mart 2021 tarihinden bu yana haber alınamıyor. En son 7 Ağustos 2019 tarihinde avukatları ile görüşebilen Abdullah Öcalan ile görüşmek için hem uluslararası alandan hem de Türkiye’den binlerce başvuru yapıldı. Yapılan başvurulara yanıt verilmezken, art arda verilen “disiplin cezaları” ile görüşmeler engelleniyor. Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT), Eylül 2022’de İmralı Adası’nı ziyaret ettiğini duyurmuş ama tüm soru, eylem ve ısrarlara rağmen Abdullah Öcalan ile görüşüp görüşmediğini açıklamamıştı.
Amed’de baskının büyüklüğünü gördük
Ocak ayında Türkiye’ye gelen Tecride Karşı Uluslararası Delegasyon Heyeti’nde yer alan ve Amed’e giden grubun içinde yer alan Avukat Miriam Frieding, bu ziyaretlere ve CPT’ye ilişkin JINNEWS’ten Melek Avcı’ya konuştu. Frieding, kendilerinin Amed’e gittiğini ve burada şok edici durumlarla karşılaştıklarını söyleyerek, “Amed’de tüm topluma yönelik baskının beklediğimizden daha büyük olduğunu görebiliyorduk. Aslında genel olarak Sayın Öcalan’ın neden İmralı’da tecrit edildiğini ve bunun toplum için ne ifade ettiğini daha iyi anlamak için gelmiştim. Gördüğüm ise cezaevi koşullarının gerçekten çok kötü olmasıydı. Bunun tüm toplum için bir baskı sembolü olduğunu anladım” dedi.
2 yıldır hiç haber yok
İmralı’ya ve tutuklulara yönelik muamelenin iyi olmadığını daha öncede bildiğini söyleyen Frieding, tecridin sadece İmralı’da olmadığı gerçeğini yakından gördüklerini ifade etti. Frieding, “2 yıldır Sayın Öcalan’ın hayatta olup olmadığı bilgisi dahi verilmiyor, yani elbette hayatta olduğunu düşünüyoruz ama kendisiyle herhangi bir temasımızın olmadığına dikkat çekmek istiyorum. Bu gerçekten büyük bir sorun ama dediğim gibi sadece O ve İmralı’daki diğer tutsaklar için değil artık bunun olağan bir sistem ve davranış haline dönüşmüş olduğunu gördük. Türkiye’deki mahkûmların durumunun genel itibariyle şok edici olduğunu söyleyebilirim” diye konuştu.
Uluslararası kurumlar sessiz
İmralı’nın tamamen izole edilmiş olduğunu kaydeden Frieding, “Türkiye’nin CPT’nin bu raporu yayınlamasına izin vermemesi ve mağdur bir tavırla reddetmesi söz konusu. Bu Avrupa’da da büyük sorun haline gelmiş durumda. Avrupa Birliği gerekeni yapmalıdır ama hiçbir şey olmuyor. Bu tecride karşı savaşan ve adalet talep eden insanlara rağmen harekete geçilmiyor. Diğer ülkelere ve uluslararası alana baktığımızda bu tecride karşı hiçbir şey olmuyor. Sayın Öcalan’ın başına gelen ağır tecrit diğer insanlara da uygulanıyor. Geldiğimizde bizim beklemediğimiz durum buydu ama deneyimlediğimiz bunun diğer tüm tutsaklara da uygulanıyor olmasıydı. Tutsakların aileleriyle hiçbir iletişimi yok. Ve biliyoruz ki bu insanların cezaevinde tutulma sebepleri gerçek değil, hepsine propaganda suçlaması yapılıyor” diye konuştu.
AB elinden gelenin fazlasını yapmalı
Bir Avrupa Birliği Kurumu olan CPT’nin Türkiye karşısında taviz vermesi ve Avrupa’nın Türkiye’ye karşı sessiz kalmasına ilişkin Frieding, “ Almanya veya Avrupa Birliğinin, tek önceliğinin iyi ilişkiler geliştirmek olduğunu ve insan hakları, insanların içinde bulunduğu koşullar ve Türkiye’deki demokrasinin öncelikleri olmadığını söyleyebilirim. Bizim için gerçekten önemli olan soru, Demokrasinin her Avrupa ülkesinde işletilmesi ve güçlü demokrasilere sahip olmaları bizi ilgilendiriyor mu? Eğer Avrupa Birliği’nin gerçekten ilgilendiği buysa elinden gelenin fazlasını yapmalıdır” sözlerini kullandı.
CPT bilgi vermek zorunda
Türkiye istemese dahi CPT’nin bu raporu kamuoyuyla paylaşması gerektiğinin altını çizen Frieding, “Türkiye gibi bir ülkenin önce onaylaması gerektiğine dair bir sözleşme olsa dahi bu raporu bize vermeleri gerek. Bu durumda CPT’nin bu maddesi ve kuralı değiştirilmelidir. Türkiye’nin bilgi vermeye niyeti olmadığını görüyoruz. Bilgi almaya ihtiyacımız var; orada ne gördüler, neler yaşadılar? Bunu bilmek hakkımız” diye konuştu.
HABER MERKEZİ