Sayın Abdullah Öcalan’dan 3 yıla yakındır hiçbir haber alınamıyor. AKP iktidarı Sayın Öcalan’a yönelik tüm insanlık normlarını, hak ve hukuk normlarını ayaklar altına alan bir uygulama içerisinde ve bu yönlü bir uygulamayı yıllardır sürdürüyor.
Tecride eksenli geliştirilen hukuksuzluğun, geliştirilen hak gaspının, adım adım Türkiye’nin tümüne hakim kılınmaya çalışıldığı ve bu yönde hayli de yol alındığını söylemek abartı sayılmaz. Ve bu temelde bir politikayı giderek kurumlaşan bir faşizmle ve faşizmin sergilediği ırkçılıkla, şoven milliyetçilikle, Kürt düşmanlığı, demokrasi düşmanlığı ile ancak kendini idame edebiliyor. AKP iktidarı ve aparatlarının temel angajmanı budur.
AKP iktidarı ve iktidarın çeşitli aparatları, Kırk Haramiler gibi toplumun başına çullanıp her geçen zaman içinde toplumu daha yoğun biçimde nefessiz bırakmakta ve geleceğini daha da karartmakta.
İktidar tecridi Kürt sorununda çözümsüzlüğü derinleştirme, Kürt halkına karşı savaş konseptini sürdürür kılma ve kendi diktatörlüğünü sürdürmede, kendisi için tecridi can simidi olarak görmekte ve tecridi bir süreklilik içinde sürdürmedeki amaç da budur.
AKP iktidarı İmralı’da Öcalan’a yönelik yıllara, on yıllara varan insanlık dışı uygulamayı sürdürebiliyor, bunu Kürt sorununda çözümsüzlüğün sürmesi üzerinden küresel ve bölgesel güçlerin kendi kirli çıkarları ekseninde AKP iktidarına sundukları destek sayesinde mümkün olabiliyor.
Avrupa Konseyi’nin, AİHM’in ve CPT’nin son derece ağır bir işkence türü olan ve tüm insani ve hukuki değerleri, mutabakat ve sözleşmeleri yok sayma üzerinde sürdürülen İmralı tecridine karşı çok sıradan tepkilerden öte bir yaklaşımları şimdiye kadar olmadı. Kürt halkının ve kamuoyunun tepkilerini ve vicdanlarının sesini duymazdan gelmeleri söz konusu kirli çıkarlar konseptinin üzerinde oluşturduğu ağırlıktan kaynaklı olsa gerek.
Bu kurumların Sayın Öcalan’a yönelik insanlık dışı uygulamaya karşı üç maymunu oynayan tutumlarının farkına varan demokratik kamuoyu, vicdan sahibi insanlar giderek daha yoğun biçimde Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve fiziki özgürlüğünden yana tepkilerini ortaya koyuyorlar. Ve ivme bu yönlü giderek daha kapsamlı bir boyut kazanmakta.
10 Ekim’de “Abdullah Öcalan özgürlük Kürt sorununda siyasi çözüm kampanyası” değerli bir çıkış oldu. Çıkış üzerine gerçekleşen buluşmalardan küresel çapta birçok dinamik Sayın Öcalan’ın duruşu ve paradigmasının insanlık açısında değerini anlama, anlamlandırma ve birlikte özgürlükçü bir gelecek, demokratik bir gelecek ve aydınlık bir gelecek arayışı temelinde eğilimlerini ortaya koydular. Tüm emareler bu eğilimin daha da büyüceğidir. Büyütme yönünde daha güçlü, daha yoğun biçimde odaklanmaya ihtiyaç var.
Türkiye’nin 104 cezaevinde Sayın Öcalan üzerindeki tecridin sonlandırılması ve özgürlüğünün sağlanması ve Kürt sorununda siyasi çözümün sağlanması temelinde Kürt siyasi tutsakların çok ağır koşullar altında başlattıkları açlık grevi hepimize daha fazla sorumluluk yüklemekte.