Devlet ve zihniyeti, kurumsallaşan tecavüzün kendisidir… İktidarlaşan erkek ve devletleşen iktidar a’dan z’ye kendi zihniyetleri dışındaki tüm halklara, bireylere sistematik bütünlüklü ve sürekli bir saldırı-tecavüz halindedir
Zelal Yerlikaya*
Sonda söyleyeceğimizi başta söyleyelim; devlet ve zihniyeti, kurumsallaşan tecavüzün kendisidir.
Sosyal bilimler bakımından tecavüzün kavramsal ve kuramsal zeminde bir inceleme alanı haline gelmesi, tüm zamanlarda toplumsal önem ve kıymet arz ettiği gibi, hak ettiği sosyal farkındalığı, zihinsel dönüşümü ve tarihsel realitesini açığa çıkaramayarak eksikliğini korumuştur. Bu bağlamda tecavüz ve tecavüz kültürünün kaynağında yatan anlayışı irdelemek/anlamak sosyal bilimlere ve toplumsal gerçekliğe yapılabilecek en hassas katkıdır.
Tecavüz-devlet bağı
Ahlaksızlığın, işgalin, irade gaspının, savaşın, katliamın, insan olmaktan ve canlı olmaktan doğan tüm haklara saldıran iktidar-erkek-devlet organizasyonunun modernitesi ve zihniyetinin tecavüz kültürüyle ideolojik/politik/tarihsel bağını derinden görmek önemlidir. Ataerkil devlet zihniyetinin lehine kırılan tarihsel an tüm kötü zihniyetlerin ve kültürlerin başlangıcı olmak ile meşhurdur. Bu anlayış tüm evrensel varlıkların, canlıların, oluşumların ataerk zihniyeti altında bir nesne, bir hakikat olduğuna inandırmıştır kendisini.
Demokratik modernite
Bilakis maddi ve manevi tarih milyonlarca yıl toplumun kadın öncülüğünde demokratik, ekolojik, cinsiyet özgürlüğü modernitesine odaklanan ve bunun ideolojik-politik-psikolojik mantığında motive olan zihniyetin sisteminde “var” olmuştur. Bu “var olma” formunun sonucu olarak ortaya çıkan toplumsal zihniyet ve buna bağlı yaşam, tüm kötülüklerden uzak kalmıştır. İyilik, adalet, özgürlük ve ahlak ile inşa olan zaman-mekan-varlık sömürüyü, iktidarı, gaspı, savaşı ve bunları somutlaştırdığı tecavüzü toplum dışı ilan etmiş ve lanetlemiştir. Gasp ve iktidar zihniyeti içinde olan topluluk mensupları ahlaki hukuk ile yargılanmış ve sosyal tecrit denilebilecek yaptırım ile toplumdan atılmışlardır.
Yukarıda da vurguladığımız gibi bu yaşam formu demokratik kültürü ve toplumsal iyiliği inanarak, benimseyerek yaşamıştır. Zira, birey içinde bulunduğu gerçeklere ya da yalanlara inanarak bir zihniyete kavuşur, anlam kazanır ve inşa olur. Zihniyet dediğimiz maddi-manevi oluşum bütünsel kodlara ve algılara odaklıdır. Bir zihniyet yapısı hangi sosyokültürel kodlar ile inşa edilmiş ise yaşamın tüm gelişim ve sorunlarına da o düzeyde yansıma yapar. Dolayısıyla tecavüzü salt bir beden-cinsel saldırı olarak ele almak iktidar/devlet/erkek feraseti ile inşa edilen komple zihniyeti aklamak olur!
Sistematik tecavüz
İktidarlaşan erkek ve devletleşen iktidar a’dan z’ye kendi zihniyetleri dışındaki tüm halklara, bireylere sistematik bütünlüklü ve sürekli bir saldırı-tecavüz halindedir. Daha trajik ve sorun teşkil eden bio iktidar diye de tanımlanabilecek genelde toplumu özelde erkeği komple bir tecavüz-iktidar zihniyetinde inşa etme mühendisliğidir. Anlayan ve gören gözler ile baktığımızda çıplak bir şekilde görüyoruz ki milliyetçi-ırkçı-devletçi olan mantık aynı zamanda cinsiyetçidir ve cinsiyetçilik zihniyetini yoğun yaşayan toplumsal tabakalardır. Cinsiyetçi ve faşist olmayan bir zihniyet tecavüzcü de olamaz. Beş bin yıllık hegemonik ataerkil devlet kültürünün inşa ettiği zihniyet yansıması ilk tecavüzü kadın şahsında ‘doğaya’ ve halkların iradesine saldırarak start vermektedir. Elbette ki tarihe ve tüm topluma kadının artık “kölelerin kölesi” olduğu ilanı yapılır ve kabul ettirilir.
Sümer rahipleri
Tarihsel bir gerçeklik olarak da Sümer şaman rahiplerinin zihniyetiyle Ziggurat’ta kadının bedenine yapılan saldırıdan önce iradesine el konulmuş ve yaşam öncülüğü, psikolojik üstünlüğü ortadan kaldırılmıştır. Cinsel ve bedensel saldırı tecavüz zihniyetinin sistemleşmesi ile yani zirve görmesi ile yoğunlaşmış normalleşmiş ve sıradanlaşmıştır. Bedenin kutsiyeti ve dokunulmazlığı tüm tarihlerde aynı manaya sahip olmasına rağmen tüm savaşlar kazanıldıktan sonra ilk saldırı kadın bedenine gelişmektedir. Vatana ve iradeye tecavüzden sonra bedene tecavüz kaçınılmazdır. Vatan ve iradeye saldıran tecavüz ve tecavüz zihniyeti durdurulmadan, ortadan kalkmadan bedene tecavüzü durdurmak imkansız bir gerçekliktir. Devlet mekanizması ve zihniyeti en fazla kendisi karşısında direnen özgür kadınları tecavüz politikası hedefine oturtması sıradan olmayan bir durumdur.
Bu bir politika
Ezcümle; bu zihniyet yaşadığımız bölge gerçekliği özelinde iradesini savunan Kürt ulusuna, kadın özgürlük çizgisine ve direnen kadın zihniyetine sistematik bir tecavüz saldırısı gerçekleştirmektedir. Bir kere daha tarihsel olarak tecavüz zihniyetinin kültürleşmesi ve devletleşmesini demokratik anaerkil özgür toplum zihniyetinin kırılması ile ortaya çıkarıldığını ve bugünlerde Kürdistan’da komple tarihin tekerrür ettirilmek istediğini görmekteyiz.
Genelde Ortadoğu’da ve Türkiye’de olmak üzere özelde Kürdistan’da halklara ve kadınlara yönelik işgal, katliam, şiddet, taciz, tecavüz devletler eliyle bilinçli bir politika temelinde yürütülmektedir. Diplomatik, ekonomik, askeri, politik, toplumsal olarak çöküş yaşamakta olan devlet ve zihniyeti gizlice yürüttüğü tecavüz ve savaşı aleni bir boyutta yürütmektedir.
Saldırıların toplumsallık kazanması devlet ve iktidar zihniyetinin kendisine yakın sosyal ve siyasal tabakaların bireyleri tarafından komple bir benimseme ile çığırından çıkarılmaktadır. Sadece geçen hafta Batman’da yaşanan trajik tecavüz ne ilk ne de son bir saldırı olacağa benziyor!
Devletin uzman mesajı
Kürdistan’ın şehirlerinde yaşanan tecavüz ve kayyım zoruyla irade tecavüzü yapan zihniyet arasında hiçbir fark yoktur. Eşbaşkanlığa yapılan politik saldırı ile kadın bedenine yapılan sosyal saldırıyı birbirinden uzak ele almamak gerekiyor, kaynağında tecavüz zihniyeti bulunmaktadır.
Kürt halkına, iradesine ve kadınlarına yapılan tüm saldırı mantığı aynı devlet zihniyetinin sonucudur. Dikkat edelim kayyım tecavüzüne paralel eşbaşkanlık hedef gösterilerek çocuğa, kadına tecavüz zirve yaptırıldı.
Devlet ve hukuk mekanizması Batman’daki uzman çavuşta da (tecavüzde uzman) görüldüğü gibi serbest bırakılarak diğer tüm devlet kadrolarına, tecavüzcü erkeğe “arkandayız” mesajı veriliyor. Milliyetçi ve devletçi kitleye de bunun mubah olduğu gösterilmeye çalışılıyor. Zira bunun bir özel savaş yöntemi olarak kullanıldığı gerçeği tüm topluma benimsetilmek isteniyor. Bu tecavüz kültürü ve saldırısını onaylamayan herkes “terörist ve vatan haini” ilan ediliyor.
Direniş kültürü
Dikkatlerden kaçmayan tecavüzcü Orhan’ın “Ben bunu birçok kişiye yaptım, kimse bana karışamaz. DEVLET ARKAMDA” özgüveni, İpek gibi birçok genç kadına aynı saldırının yapıldığını açığa çıkarmaktadır. Peki bu mağdurlar nerede? Toplum neden bunları görmüyor? Hem saldırı hem korkutma yöntemini bir arada sürdürerek komple tecavüz mağduru bir toplum gerçekliğini yaratmak stratejik olarak uygulanmaktadır. Son zamanlarda Şırnak, Mardin, Batman vd. kentlerde yaşanan saldırıların tesadüfi olmadığını her geçen gün daha derin anlamakta ve görmekteyiz.
Dolayısıyla devlet-iktidar tecavüz kültürü karşısında bilinçli direniş kültürü geliştirmekten başka hiçbir çıkar yolu görünmemektedir. Öldürülen toplumsal refleksler sisteme yansıtılmadan çocuk, kadın ve siyasi tecavüzün son bulmasını ummak acı bir ifadeyle kendini aldatmaktan öteye gidemeyeceği aşikardır.
Tarihsel derinlikten gelen kadın ve halk özgürlük bilinci/zihniyetiyle mücadele direnişlerin en anlamlısı olacaktır.
*HDP PM üyesi