Dilan Dirayet Taşdemir
Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, 16 Mart 2022 tarihinde esas komisyon olarak Adalet Komisyonu’na, tali komisyon olarak Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’na sunuldu.
Teklifte, takdiri indirim nedenlerinin sıralanması, tutuklamada katalog suç düzenlemesi, suçun kadına karşı işlenmesinin nitelikli hal kapsamına alınması, ısrarlı takibin suç olarak TCK’da düzenlenmesi, ısrarlı takibin “uzlaşma” kurumunun uygulanmayacağı suçlar kısmına eklenmesi ve şiddet mağduru kadınlar için avukat görevlendirilmesine ilişkin düzenlemeler yer almaktadır. Yine teklifte sağlıkta şiddet alanında 4 madde, TCK’da revize edilmiş ve Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nda 2 maddede değişiklik yapılmıştır.
AKP iktidarı döneminde yasa yapma tekniği açısından son derece sıkıntılı olan torba yasa formatı ile birbiriyle alakalı alakasız her şey aynı yasa tasarılarına dahil edilerek komisyonlardan geçiriliyor. Böylece itirazların önüne geçilerek tartışmanın önü alınıyor.
Bu yasa tasarısı da Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nda (KEFEK) bir günlük göstermelik bir çalışma yürütülerek maddeler üzerine hiçbir değerlendirme yapılmadan, muhalefetin görüş ve önerileri dikkate alınmadan, herhangi bir sivil toplum örgütünün, kadın örgütlerinin, feministlerin, baroların görüşüne başvurulmadan alelacele Adalet Komisyonu’na havale edildi. Nihayetinde, tüm öneri ve eleştirilerimize rağmen tek bir değişiklik yapılmadan yasa Adalet Komisyonu’ndan geçirildi.
Reform adı altında getirilen bu teklifte de birçok madde aslında mevcut yasalarda var zaten. Örneğin; ısrarlı takip suçu 6284 Sayılı Kanun’da 10 yıldır yer almaktadır. Yine eziyet, işkence suçu TCK 94. Maddesinde “İşkence ve Eziyet” başlıklı bölümde düzenlenmiştir. Kamuoyunda en çok tartışılan “iyi hal indirimleri, haksız tahrik indirimi” ile ilgili TCK 62. maddesinde yapılan “değişiklikle” faillere “pişmanlık” şartı getirilmiş ve faillerin şekli tutum ve davranışlarının indirim nedeni olarak sayılamayacağı düzenlenmiştir. Aynı düzenlemenin devamında takdiri indirim kararlarının gerekçelendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Zira mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olmak zorundadır. Ama bu düzenlemede bu gereksiz ibare dahi eklenmiştir.
Yaygın medya tarafından kamuoyunda kadın cinayetlerinde, çocuk istismarı suçlarında faile “iyi hal indirimleri, haksız tahrik indirimi kaldırılıyor” gibi bir algı yaratılmaya çalışıldı. Oysa teklif maddesinde hâkimin takdir yetkisi tamamen kaldırılmıyor. Sadece “kravat, takım elbise indirimi” olarak tarif edilen şekilsel durumlar için hâkimin takdir indirim yetkisi kullanılmayacağı belirtilmiştir. Örneğin; İzmir’in Bornova ilçesinde üvey çocuğunu istismar eden sanığa “sabıkasının olmaması” nedeniyle cezai indirim uygulanmıştı. Bu örnekte de olduğu gibi hâkim fail erkeğe “iyi hal indirimi” uygulamak istediğinde buna çok rahat kılıf uydurabiliyor ve cezai indirim yapabiliyor. Söz konusu bu son düzenlemede erkek yargı, erkek faillere cezai indirimler yapmaya devam edecektir. Çünkü Türkiye’de kadına ve çocuğa yönelik suçlarda “haksız tahrik, iyi hal” indirimleri uygulanması mevzuat eksikliğinden değil, erkek egemen anlayışın bir sonucudur. Erkek adalet, fail erkek olunca her türlü cezai indirimler yaparken meşru müdafaa için faili öldürmek zorunda kalan kadınlara “haksız tahrik indirimi, iyi hal indirimi” uygulamak bir yana, ağır müebbet hapis cezaları verilmektedir. Ölmemek için öldürmek zorunda kalan Nevin Yıldırım, Çilem Doğan buna en iyi örnektir.
Her gün bir kadının katledildiği, kadına yönelik şiddetin kırım boyutuna geldiği ülkede AKP sadece birkaç yasal düzenleme yaparak, kadına yönelik şiddet ile mücadele ediyormuş algısı yaratmaya çalışıyor. Yasada getirilen değişikliklerin tümü ve daha kapsamlı hali zaten İstanbul Sözleşmesi’nde mevcuttu. İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamayan ve kadınların tüm itirazlarına rağmen sözleşmeyi bir gecede fesheden AKP iktidarının bu konuda samimi olmadığını gelişen kadın itirazına karşın bir adım ileri, iki adım geri taktiğini izlediğini biliyoruz.
AKP iktidarı, kendi dünya görüşü ekseninde yeni rejim inşa girişimini öncelikli olarak kadın kazanımlarını gasp ederek ve kadınların lehine görünen tüm düzenlemeleri yeniden reform adı altında düzenlemeye çalışarak yapıyor. Bunu yaparken ataerkil yapıları yeniden canlandırarak, erkek egemenliğini yaşamın her alanında otorite haline getirerek rıza oluşturmaya çalışıyor. Özellikle; son dönemlerde aile ilişkilerini kadınların konumunu dini referanslar üzerinden tartışmaya açarak oluşturulmaya çalışılan rızaya bir meşruiyet alanı kazandırmak istenmektedir.
Kuşkusuz kadına yönelik şiddetle mücadele çok kapsamlı ve bütünlükçü politikaları hayata geçirmekle mümkün olur. Öncelikle şiddetin beslendiği kaynağı kurutmak gerekir. Kadına ve çocuğa yönelik her türlü şiddet, istismar vakalarını toplumsal cinsiyet eşitsizliği perspektifinden ele almak lazım. Çünkü egemenlik, güç, ezme ve şiddet erkeklikle doğrudan ilintili kavramlardır. Dolayısıyla bu kavramları sorgulayarak, bunların yargılama süreçlerinde erkeklik savunmalarında meşru olmaktan çıkarmakla başlamak lazım. Burada da siyaset kurumu başta olmak üzere, yargıdan Diyanet’e kadar tüm kamu kurumlarının toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda bilinçlendirilmesi, değiştirilip dönüştürülmesi gerekir. Buna bağlı olarak kurumlara yükümlülükler, denetim getiren İstanbul Sözleşmesi’ni tekrar yürürlüğe koyarak kadına yönelik şiddetle mücadele anlam kazanabilir. Öteki türlüsü palyatif çözümlerle günü kurtarmaya dönük göstermelik politik hamlelerdir.
* HDP Ağrı Milletvekili