Türkiye’de tarım kan kaybederken Bakanlığın sözleşmeli tarımla çiftçiyi şirketlerin marabası yapma planı işliyor. Diğer yandan buğday üretiminde yeterlilik yüzde 79’a düşerken Bakanlık 15 yabancı ülkede tarımsal yatırım çağrısı yapıyor
Yusuf Gürsucu
Türkiye’de tarımsal üretimlerde düşüşler yaşanırken çiftçi yoksulluğun girdabında adeta can çekişiyor. Öte yandan yurttaşlar soğanda olduğu gibi aşırı yükselen fiyatlar nedeniyle temel gıda ihtiyaçlarını karşılayan ürünleri taneyle almak zorunda kalıyor. Tüm bunlar yaşanırken Bakanlık çıkarılan yasayla çiftçiye sözleşmeli tarımı dayatıyor. Buğday ülkesi olan Türkiye’de buğday ihtiyacının ise yüzde 21’i karşılanamıyor. Diğer yandan Bakan Kirişçi, 15 yabancı ülkede tarımsal yatırım yapmaları için sermayeye çağrıda bulunuyor. İktidarın tarım politikaları şirketler yararına işlerken bakanlık bir holding gibi işlev görüyor.
Üretimi geliştireceklermiş!
Tarım ve Orman Bakanı Prof. Dr. Vahit Kirişci bir holding CEO’su edasıyla 15 ülkede “tarımsal üretimi geliştirmek” iddiasında bulunarak sermayeyi tarım sektörünün bilgi ve birikimini bu ülkelere aktarmak amacıyla yatırıma davet ettiği ilan etti. Bakanlığın yaptığı çağrıda, “İklim değişikliği ve uluslararası krizler ülkeleri tarımsal üretim konusunda yeni arayışlara iterken, Tarım ve Orman Bakanlığı da Türk iş insanlarının bilgi birikiminin “kardeş ve gönüldaş” ülkelere aktarılarak gıda arz güvenliğinin sağlanması ve tarımsal üretim ve ihracatın artırılması için önemli bir adım attı” sözleriyle planlarını açıkladı.
Bakanlık rehber olacak
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın “kardeş ve gönüldaş” olarak tanımladığı ülkeler Azerbaycan, Cezayir, Çad, Gürcistan, Kazakistan, Kırgızistan, Macaristan, Moritanya, Özbekistan, Pakistan, Türkmenistan ve Venezuela. Bu ülkelere yönelik olarak yatırım rehberi hazırlandı. Ayrıca Uruguay, Gana ve Sırbistan bu ülkeler içinde bulunuyor. Bu ülkeler için hazırlanan yatırımcı rehberlerinin kısa sürede hazırlanarak yayınlanmasının planlandığı belirtiliyor. Türkiye’de yaptığı rehberlikle tarımı çökertip en temel ihtiyaçları bile ithalata bağlayan AKP iktidarının bakanlığı özel sektör eliyle yürütülecek yurt dışı yatırımlarına rehberlik edeceği belirtiliyor.
Buğdayda yeterlilik yüzde 79!
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2021-2022 sezonu Bitkisel Ürün Denge Tabloları’nı yayımladı. Türkiye’nin ekmeklik buğdayda yeterlilik derecesinin yüzde 79’a gerilediği yayımlanan tabloda açığa çıkarken 2020-2021 döneminde bu oran yüzde 89’du. Toplam tahıl üretiminde en büyük paya sahip olan buğdayın yeterlilik derecesi durum buğdayı dışında yüzde 79 seviyesinde. Yem sanayinin en önemli girdilerini oluşturan arpanın yeterlilik derecesi yüzde 66.8, mısırın yeterlilik derecesi yüzde 76.6, soyanın yeterlilik derecesi ise yüzde 6 olarak olduğu tabloda yer alıyor.
Yeterli olan bir şey yok
Pirinçte ise yeterlilik derecesi yüzde 75,4 olurken kuru baklagillerde yüzde 83.4 olarak gerçekleşti. Yeterlilik dereceleri kırmızı mercimekte yüzde 57 ve yeşil mercimekte yüzde 50.9 oldu. Nohutta ise yüzde 96 seviyesinde. Ayçiçeğinde yeterlilik derecesi yüzde 59.6 ile sınırlı kalırken, şekerde yüzde 95.4 oldu. Kapasite olarak kendi kendine yeterlilik seviyesi aşılan Türkiye’de 2021-2022 yılında çayın yeterlilik derecesi yüzde 97.9 oldu. Bademde yeterlilik derecesi yüzde 82.2 olurken cevizde yüzde 84.6 olarak gerçekleşti.
TÜİK tarafından yayımlanan yeterlilik derecesi, bir bölgenin kullanılabilir üretiminin o bölgenin talebini ya da yurt içi kullanımını ne ölçüde karşılayacak durumda olduğunu gösteriyor. Değerin 100’den küçük olması, üretimin yurt içi talebi tam olarak karşılayamadığını gösteriyor. Bakanlık tüm bu gerçekler ortada dururken, “gönüldaş” ülkeler olarak işaretlediği ülkelerde tarımsal üretimlerde rehber olacakları iddiasıyla aslında sermayeye alan açma çalışmasını sadece süslüyor.
Tohum
Her yıl Tarım İl-İlçe Müdürlükleri ve bazı belediyeler çiftçilere tonlarca tohum dağıtımı yaparken, bu tohumları ihale yoluyla temin edip piyasa fiyatının yarı bedeli ile çiftçiye satılıyor. Tarım Bakanlığı yarı bedelle dağıttığı tohum ise bakanlığa bağlı Bitkisel Üretim ve Tohumculuk biriminin belirlediği tohumlardan oluşuyor. Bu belirleme yapılırken şirketlerin oluşturduğu Türkiye Tohumcular Birliği ‘rehberlik’ ediyor. Dağıtılan tohumları özelliği ise şirketlerin yurt dışından getirdikleri ve patentledikleri tohumlardan oluşuyor olması. Tarım Bakanlığı 50 enstitü ve işletmesinde binlerce yeni tohum çeşidi ıslah ederken tohum dağıtımında bu tohumlar kullanılmıyor.
Dünya tekelleri cirit atıyor
Yerli-yabancı tohum şirketleri, tohumcular birliğinin çatısı altında ve bakanlığın organizasyonuyla tohumda tekelleşme sağlanmış durumda. Bir kamu kurumu olan ve bakanlığa bağlı çalışan Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsünün geliştirdiği yerel Ayçiçeği tohumları çoğaltılmıyor. Bunun yerine erine dünya tohum tekellerinden biri olan Limagrain’in muhtemelen GDO’lu ayçiçeği tohumu bu birlikler eliyle çiftçiye dayatılarak satılıyor. Türkiye’de tohum piyasasını yabancı üç şirket kontrol ediyor. Bu şirketler, Syngenta, Limagrain ve Pioner şirketleri. Türkiye’nin özel ilk tohum şirketlerinden biri olan Limagrain Tohum, Bursa Karacabey’de 30 bin metre karesi kapalı 80 bin metrekare alanda tohum üretimi yapıyor. Trakya Birlik ve Karadeniz Birlik ile ortaklık ilişkisine giren şirket ayçiçeği tohumunda tekelleşmiş durumda.
Her şey şirketler için
En temel gıda ürünlerini bile ithalata bağlayan iktidar, bir yandan sermaye kesimlerini yurt dışında tarımsal üretim yapmaları için çağrıda bulunurken diğer yandan içeride çiftçiyi yine sermaye kesimlerinin kölesi yapma peşinde. Tarım Bakanlığı tarımı desteklemek için 4 başlıktan oluşan eylem planı Meclis’ten geçerek yasallaşmıştı. Plana ya da çıkan yasaya göre, çiftçiler ne ekeceğini belirledikten sonra üretime geçmeden bakanlıktan izin alarak üretim yapacağı ürünü bildirecek. İzin çıkarsa toprağa dönecek, eğer izin çıkmazsa çiftçiye ne ekeceği bakanlık tarafından dikte edilecek.
Tezgâh aynı tezgâh
Bir diğer yasa maddesinde ise destekler sadeleştirilerek çiftçiye üretimden önce ve sonra olmak üzere iki bölümde destek sunulacak. Ekim öncesi yapılacak destek ayni olacak ve bakanlık istediği tohumu, gübreyi üreticiye destek adı altında verecek. Üretim sonunda ise üretime başlanırken belirlenen ücretten ayni verilen desteğin bedeli kesilerek kalan ödenecek. Bu uygulama çiftçiye yapılan bir desteği içermezken tüccarın geçmişten beri uyguladığı çiftçinin sırtından kazanma sürecinin şirketleşmiş halinin yeniden tezgâhlanmasıdır.
Tek patron uygulaması
En önemlisi de sözleşmeli üretimin zorunlu hale getirilmiş olması. Böylelikle çiftçi kendi toprağında şirketlerin marabası olarak çalışırken bu süreçte tarımda belli şirketlerin tekel konumuna getirilmesi sağlanarak tarımsal üretimde çiftçinin, köylünün hiçbir inisiyatifi kalmayacak. Sözleşmeli tarımla birlikte küçük üreticiliği bitirip çiftçiler, köylüler şirketlerin emrine sokularak tarımın tamamen sermaye eline teslim süreci tamamlanacak. Tüm bunlar yapılırken çay, toprak koruma ve arazi kullanımı ile su ve mera kanununda yapılan değişiklikler üretimin her veçhesinde tek patron yani sermaye olacak.
Gıda egemenliği yok ediliyor
Bakanlık bu uygularla “gıda güvenliğini” sağlama iddiasında bulunurken bu iddia halkın gıda ihtiyacını garanti altına almayı içermiyor. Buğday üretimi hiç yapılmayan Venezuela’da arazi kiralama yoluna giden ve son yapılan çağrıyla sermayeyi yabancı ülkelere davet eden iktidarın gıda güvenliğinden anladığı şey insanlığın, ulusların, halkların gıda egemenliğinin tamamen yok edilerek, egemenliği şirketlerin elinde toplanması hedefinden başkaca bir şey değil.