GDO’nun insan sağlığına ve çevreye büyük zararları olduğu uzun yıllar önce tespit edildi. Buna karşın Bakanlık, 1 mısır ve 1 soya geninin hayvan yemi amaçlı kullanılmasına 10 yıl süreyle izin verdi
Tarım ve Orman Bakanlığı, Genetiği Değiştirilmiş (GDO) 1 mısır ve 1 soya geninin hayvan yemi amaçlı kullanılmasına 10 yıl süreyle izin verdiğini duyurdu. Resmi Gazete’nin 7 Ocak 2022 tarihli sayısında Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 20 numaralı Biyogüvenlik Kararı ile Livzym Biyoteknoloji Araştırma Geliştirme Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin başvurusu ile modern biyoteknolojik yöntemlerle enzim kapasitesi geliştirilmiş Aspergillus Oryzae LİVZ-105 ile endüstriyel Proteaz/Mukorpepsin (EC3.4.23.23) enziminin üretimine 10 yıl süreyle izin vermesiyle gıda ürünlerimizin GDO’lu olmasının önü tamamen açılmış oldu.
Talep yine sanayiciden
Bugüne kadar izin verilen GDO’lu ürünlerin ithalatına yönelik taleplerin büyük çoğunluğu Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği İktisadi İşletmesi’nden (BESD-BİR) geldi. Yeni bir başvuru yapılmasının ardından Bakanlık, 23 numaralı Biyogüvenlik Kararı ile genetiği değiştirilmiş GDO’lu “4114” mısır çeşidine, 24 numaralı kararı ile genetiği değiştirilmiş SYHT0H2 soya çeşidinin hayvan yemlerinde 10 yıl süre ile kullanılmasına izin verdi. Bu izinle birlikte, kullanımda olan ve izin verilen genetiği değiştirilmiş 13 soya, 3 enzim ve 23 mısır çeşidi halkın kullandığı yiyecekler içine karıştırıldı.
GDO nedir?
Biyoteknolojik yöntemlerle kendi türü dışındaki bir türden gen aktarılarak belirli özellikleri değiştirilen bitki, hayvan ya da mikroorganizmalara “transgenik” ya da “genetiği değiştirilmiş organizma” denilmekte ve bu ürünler kısaca GDO olarak adlandırılmaktadır. Bu kapsamda, örneğin domuza ait gen domatese, bakteri veya virüse ait gen de bir bitkiye aktarılabilmektedir. GDO’nun insan sağlığına ve çevreye büyük zararları olduğu uzun yıllar önce tespit edilmiştir. Öldürücü alerjiden tutun da hamile kadınların kan yolu ile bu zehri bebeğine taşımaları, obezite ve kanser dahil birçok hastalığa zemin hazırlamaktadır. GDO üretimi, süper dayanıklı böcek ve yabani bitki türleri yaratırken, bu türlerin varlığı ekosisteme ve tarıma büyük tehditler oluşturuyor. GDO’lar aynı zamanda tozlaşma yoluyla doğal türlere bulaşarak biyoçeşitliliğe zarar vermektedir.
GDO öldürür
Gözü dönmüş sermaye ve onun iktidarları, yaşamın her alanını metalaştırıp ticarileştirirken ne insan yaşamını ne de doğal yaşamı hiçbir biçimde umursamadığı görülmektedir. Bunun sonuçlarına ise can yakıcı biçimde yoksul halklar ve dilleri olmadığı için derdini aktaramayan diğer canlılar maruz kalmakta. Binlerce tür canlının soyu tüketilirken, kapitalizm birçok canlının genleriyle oynayarak değişiklikliğe uğratıp sermayenin hizmetine koşmakta. Bu süreçte sermayenin gıda üzerinde hakimiyet kurma adımları ise her geçen gün büyütülmektedir.
Genlerle niçin oynarlar?
Biyogüvenlik, kısaca insan ve diğer canlı yaşamlarının güvence altına alınması olarak açıklanır. Ancak kapitalist ülkelerde bu kurullar sermayenin üretimlerinin en yüksek seviyeye çıkarılması ve genleri ile oynanmış canlıların, toprağın, gıdanın ve dolayısıyla insanın sermayenin kölesi haline getirilmesi amacına hizmet etmektedirler. Kapitalizm açlığa çare bulma adına Genetiği Değiştirilmiş Organizmaları (GDO) birçok aldatmaca eşliğinde ‘dünyada açlığı sona erdirme’ iddiasını tartıştırırken, geliştirilen GDO’lu ürünlerin insan sağlığı ve tarım arazileri ile bu alanlarda yaşayan binlerce tür canlı üzerindeki olumsuz etkileri can yakıcı biçimde büyüyerek sürdüğü açıkça görülmektedir.
EKOLOJİ SERVİSİ