Kürtlerin diplomasi masasında çok taraflı aktörlerle diyalog kurması, basit bir siyasi manevra değil, aynı zamanda kendi ulusal çıkarlarını koruma ve sürdürme çabasıdır. Zira güç dengesindeki her değişiklik, Kürt halkının geleceği için potansiyel bir fırsat ya da tehdit doğurabilir
Tayip Temel
Günümüz uluslararası siyaseti, yoğun çatışmaların ve kırılmaların yaşandığı, güç dengelerinin her an değişebileceği bir döneme tanıklık ediyor. Üçüncü Dünya Savaşı’nın kızıştığı bu kritik süreçte, bölgesel ve küresel aktörlerin politik manevraları giderek daha stratejik hale geliyor. Bu çerçevede, Kürtlerin hem bölgede hem de uluslararası alanda attığı adımlar belirleyici düzeyde dikkat çekiyor.
Kürtlerin birbirine zıt düşen güçler ve devletlerle görüşmeler yapması, geçmişte tabu olan birçok konunun artık değiştiğini gösteriyor. Bu gelişmeler, Ortadoğu’nun karmaşık jeopolitiğinde Kürt siyasal hareketinin hem esnekliğini hem de bölgesel aktörlerle ilişki geliştirme yeteneğini ortaya koyuyor. Kürtler, onlarca yıllık mücadelelerinden edindikleri tecrübelerle, konjonktürün gerektirdiği tüm fırsatları ve ittifakları değerlendirme iradesini sergiliyor.
Kürt diplomasisinin önemi
Bir halkın özgürlüğü ve güvenliği için mücadele ettiği zorlu koşullarda, diplomasi esnekliği önem kazanır. Kürtler, geleneksel ve yeni aktörlerle müzakere kapısını aralarken, tüm seçenek ve ihtimalleri barındıran hak taleplerini sürdürebilmek için geniş bir uluslararası ittifak ve desteğe ihtiyaç duyuyor.
Bölgedeki statükocu güçlerin Kürtlerle yürüttüğü diyalog süreci, bu bölgedeki siyasi hesaplaşmaların yeni biçimlerini ortaya çıkarırken; ulus devletlerin tüm çelişkilere rağmen Kürt hareketiyle gelişen ilişkisi, Ortadoğu’nun yeniden çizilen sınırları için önemli bir stratejik unsur haline geliyor. Bu görüşmelerin arka planında, bu güçlerin bölgesel çıkarları ve demokratikleşmelerine karşı, Kürt halkının statüye sahip olma çabası var.
Kürtlerin diplomasi masasında çok taraflı aktörlerle diyalog kurması, basit bir siyasi manevra değil, aynı zamanda kendi ulusal çıkarlarını koruma ve sürdürme çabasıdır. Zira güç dengesindeki her değişiklik, Kürt halkının geleceği için potansiyel bir fırsat ya da tehdit doğurabilir. Dolayısıyla, hem İran’dan Suriye’ye ve hatta Irak’tan Türkiye’ye kadar bölgedeki devletlerle görüşmeler gerçekleştirmek, Kürtlerin siyasi pozisyonunu güçlendirebilir; ancak bu dengeyi kurarken bölgedeki hassasiyetleri ve halkların çıkarlarını korumak zorunludur.
İttifakların ve güç dengesinin önemi
Kürt siyasal hareketinin kendi bağımsız politik çizgisini sürdürürken, gerektiğinde farklı ittifaklar geliştirmesi tarihsel bir gereklilik olarak karşımıza çıkıyor. Zira savaşın kızıştığı bu dönemde, Ortadoğu’da kimse tek başına ayakta kalamaz. Kürtler, bölgede sürekli olarak yeniden şekillenen politik gerçekliği dikkate alarak, her aktörle dengeli ilişkiler kurmak zorunda. Hem bölge içi hem de uluslararası dengelerde Kürtlerin önemi artarken, daha kapsayıcı ve güçlendirici bir diplomasi yürütmek, Kürt meselesinin çözümü için fırsat kapıları aralayabilir.
Ancak, bu ittifakları kurarken göz önünde bulundurulması gereken en önemli nokta, Kürt halkının temel değerlerinden ve taleplerinden ödün vermemektir. Güç dengeleriyle uyum içinde hareket etmek, pragmatizm ile ilkelerin dengesini gözetmek, uluslararası arenada Kürtlerin elini daha da güçlendirecektir. Böylesi bir süreçte Kürtlerin ulusal birliğini koruyarak, kolektif çıkarlarını gözetmesi de tarihi bir zorunluluktur.
Tarihi sorumluluk ve gelecek perspektifi
Üçüncü Dünya Savaşı’nın sıcak atmosferi, bölge halkları için yıkıcı riskler barındırsa da, Kürtler açısından da önemli bir yeniden yapılanma ve güçlenme fırsatını beraberinde getirebilir. Bu süreçte Kürtlerin, yalnızca siyasal ve örgütsel değil, diplomatik kanalları da etkin bir şekilde kullanarak, bu hakikati dünya kamuoyuna anlatması gerekmektedir. Her devletin çıkarlarının çatıştığı bu coğrafyada, Kürt halkının kendi geleceğini belirlemesi ve özgürlük mücadelesini, zamanın ruhuna uygun stratejilerle savunması önemlidir.
Kürtler, tarihin bu kritik anında tüm olasılıkları değerlendirmeye hazır olmalıdır. Her ne kadar büyük güçlerin çıkar çatışmalarında tehlikeler barınsa da, 3. Yol’un uygulanması temelinde gösterilecek stratejik ve taktik becerilerle bu süreçten güçlenerek çıkmak mümkün olabilir. Tarihi süreçlerin önümüze çıkardığı bu dönemeçte, Kürtlerin bir araya gelerek, bölgesel ve küresel denklemde etkin bir rol oynaması, gelecek nesiller için belirleyici olacaktır.