Küresel krizden sonra dünya finans piyasalarında dolar bollaştı ve ucuzladı. Bazı ekonomistler ‘gökte dolar yağıyordu’ diye niteliyorlar durumu. Yatırım yapacak ülke arayan girişimcilerin bir bölümü Türkiye pazarlarına yöneldi. Türkiye’de para bollaştı. Ancak Türkiye bu fırsatı kullanamadı. Gelen paralar, üretim ve istihdam sağlayacak sanayi yerine betona ve mermiye yatırdı.
Bu iki sektörün tercih edilmesinin altında yatan motivasyon, her iki sektörün de ranta elverişli olmasıydı. Bir yandan kentsel dönüşüm adı altında kentin bizzat kendisi bir rant objesine dönüşürken, bir yandan da tarım toprakları arsaya dönüştürüldü. İnsanlar yatırım amacı ile ev almaya başladılar. Bu uzun sürmedi. Piyasanın ezeli ve ebedi kuralı devreye girdi. Talep doyuldukça azaldı. Artık insanlar ev almıyordu. Alanlar da kiraya veremiyordu. Konut stoku hızla arttı. Şimdi satılmayı bekleyen 2.5 milyon konut olduğu söyleniyor.
Yatırım değil bela
İnşaat derken sadece konut inşaatından söz etmiyoruz. Avrasya Tüneli, Osman Gazi Köprüsü, Çanakkale Köprüsü, 3. Havalimanı ve henüz kaderi belli olmayan Kanal İstanbul büyük inşaat projelerdir. Şirketlere kredi devlet bankalarında sağlandı. Ayrıca yap-işletdevret modeli ile yapılan bu projelere devlet müşteri garantisi verdi. Bu projelerin ilk ikisi bitmiştir, ancak pahalı olduğu için bu tünellerden ve köprüden yetince araç geçmemektedir. Halkta toplanan vergiler garanti olarak bu şirketlere ödenmektedir. Konunun uzmanları Çanakkale Köprüsü’nü ve 3. Havalimanı’nı da aynı akıbetin beklediği görüşündeler. Bunlar yatırım değil, beladır. Sağlık için, eğitim için harcanacak paralar 40-50 yıl bu şirketlerin kasalarına akacak.
Mermi-ekmek
İnşaat sektörü tıkandıktan sonra AKP’nin umudu ‘mermi’ oldu. Yani silah sanayi oldu. Kârlı olmasının da tek bir koşulu vardır, o da hükümetin ve silah sanayicilerinin birbirine yakın olması. Türkiye’de bu koşul fazlasıyla var. Son yıllarda artan Savunma Bakanlığı Bütçeleri’nin sırrı budur. Bu durumda üretilen her merminin alıcısı hazırdır. Türkiye’de silahlanma tekeli devlettedir, yani tek müşteri devlettir ve her ürettiğini almayı garantilerse, üretici için sorun bitmiştir. (Köylünün domatesi değil ki tarlada kalsın.) Ama bu sektörün mutlaka bir dış pazara ihtiyacı vardır.
Ancak Türkiye’nin ağır sanayisi olmadığı için, ağır silahlar üretmesi mümkün değil. Onun için de dışarıda müşteri bulması zor. (Pakistan’a sattığı helikopterler için ABD’den izin alması gerekmişti. Çünkü motorlar Amerika’dan geliyordu ve satış sözleşmesinde bu koşul vardı.) Mermi olarak ifade edilen siyaset, sadece yüksek teknoloji gerektirmeyen bazı silahları üretmekten ibaret değil. İçerde ve dışarda sürdürülen savaşçı faaliyetler için harcanan paralar da bu kaleme dahildir. Bu faaliyetin karakteri, ekonomik kaynakları mas etmesi ama hiçbir şekilde ekonomiye geri dönmemesidir. Bu bakımdan ekonomi için önemli bir yüktür, krizin önemli bir unsurudur. Suriye’deki faaliyetler, ÖSO’ya sağlanan silahlar ve ödenen maaşlar ekonomiye kriz olarak dönmüştür. Pakistan’a, Katar’a satılacak yüksek teknoloji gerektirmeyen birkaç parça silahla koca bir ülkeyi ayağa kaldırmak mümkün değil.
Dışarıda alınan krediler beton bloklara ve mermilere yatırıldı. Şimdi o bloklar, satılmayı bekleyen boş daireler olarak dikilip duruyorlar. Satılmadıkları için kâr, kiralanmadıkları için kira getirmiyorlar. Dolar olarak borçlanan yatırımcılar, borçları ödemek için dolar bulamıyorlar. Artık kimse Türkiye’ye borç vermiyor.
Tanzim satmak
Mutfakta yangın varken, seçmenden oy istemek kolay bir iş değil. Tanzim satışlar bu yüzden gündeme getirildi. Ancak beklentiye yanıt olmadı. Marketler zincirinden söz edilse de asıl ürken ve işin zararını gören esnaf oldu. Üstelik bu esnaf büyük ölçüde AKP’ye oy veren bir kitle. Erdoğan kendisine oy veren esnafı ürküttü. Bu Erdoğan’ın yapacağı hatalardan değildi. Basireti bağlandı zahar. Esnaf seçimde ne yapar belli olmaz.
Tanzim satış Türkiye’nin yoksulluğunu ortaya çıkardı. Satış noktalarında Türkiye’nin bir süreden beri unuttuğu kuyruklar oluştu. Ve kuyruktakiler, kuyrukta olmaktan utandılar, sıkıldılar. İstanbul ve Ankara’daki tanzim satış noktalarını toplasan bir semt pazarındaki pazarcı tezgâhlar kadardır. Bu kadar satış noktası ile ne piyasa düzenlenir, ne ihtiyacı karşılanır. Bu adım sadece ‘pahalılıkla mücadele ediliyor’ algısı yaratmak için atıldı. Ama maksadı hasıl olmadı. Büyük medya kampanyalarına rağmen olmadı.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Ekonomi hiçbir seçimde belirleyici olmadığı kadar belirleyici olacak bu seçimde. Tanzim satış biraz zor tanzim edecek.