Hüseyin Aykol
Bu öykü kitabını okuyalı çok oldu aslında. Geçenlerde kütüphanemde henüz okumadığım kitap kaldı mı ya da yeniden okumaya değer bir kitap bulabilir miyim diye bakınırken, ona rastladım: Dino Buzzati’nin Tanrı’yı Gören Köpek…
Bu kitapta aslında 22 öykü var. Bu öykülerden en ilginç olanı gerçekten de “Tanrı’yı Gören Köpek” bence de. Bu yüzden, bu öykü, tüm kitaba isim olmuş. Can Yayınları tarafından yayınlanan bu kitaba -benim gibi- rastlayan herkes, yazarını merak etmiştir herhalde. Nitekim Dino Buzzati, kendine özgü taşlama ve mizah anlayışıyla çağdaş İtalyan edebiyatının en saygın yazarlarından biri.
Edebiyat çizgisinin kökleri genellikle Edgar Allan Poe ve Franz Kafka’ya bağlanan ama özellikle kısa öykülerinde tümüyle özgün bir fantastik dünya yaratmış olan Buzzati, sanayi toplumunun, günümüz insanı üstüne bir karabasan gibi çöreklenen baskılarını kimi zaman gerçeküstücü, yer yer olağandışı boyutlarda işlediğini söyleyebiliriz.
“Tatar Çölü” adlı romanı ve “Klinik Bir Vaka” adlı oyunuyla büyük üne erişen Buzzati, en güzel öykülerini bir araya getiren “Tanrı’yı Gören Köpek”te, çağdaş insanı sarmalayan gizemi aralamaya yöneliyor. İnsanoğlunu tüm zayıflıkları, tüm çelişkileriyle ele alan bu öyküler günümüzün yalnız insanını psikolojik derinliğiyle irdelemekle kalmıyor, tükenmeyen umutlarımızı da dile getiriyor.
Buzzati kimdir?
Dört çocuklu Venedikli bir ailenin ikinci çocuğu olarak Belluno’da dünyaya geldi. 1917 yılında Milano’daki Parini Lisesi’nde başladı; ancak aynı yıl evleri Avusturyalılar tarafından işgal edildi ve yağmalandı. 1920 yılı Kasım ayında ilk öyküsü “La canzone delle montagne”yi yazdı. 1924 yılında, daha önce babasının da öğretim üyeliği yaptığı Milano Üniversitesi’nde hukuk okumaya başladı. 1926-27 yıllarında askerlik görevini yaptı. 10 Haziran 1928 tarihinde Milano’nun Corriere della Sera gazetesinde çalışmaya başladı ve bu görevini ölümüne değin sürdürdü. Aynı yıl hukuk diplomasını aldı.
1933 yılında ilk romanı “Bàrnabo della Montagne” (Dağların Bàrnabo’su) yayımlandı ve hemen arkasından Corriere della Sera tarafından Filistin’e gönderildi. İkinci romanı “Il Seecreto del Bosco Vecchio” (Eski Korunun Gizemi) 1935’te yayımlandı. 1939 yılında gazete için Addis Ababa’da bulunurken askere çağrıldı. 1940 Haziran’ında başyapıtı “Il deserto dei Tartari” (Tatar Çölü) yayımlandı. Üç yıl bir savaş gemisinde görev yaptı. Savaş sonunda Tatar Çölü büyük ilgi gördü ve Buzzati’yi bir anda İtalya’nın önde gelen yazarlarından birine dönüştürdü. Uluslararası başarısı ise Tatar Çölü’nün “Le Desert des Tartares” adıyla 1949 yılında Fransa’da basılmasından sonra gerçekleşti ve eser kısa sürede 20’den fazla dile çevrildi.
1953 yılında en başarılı oyunu kabul edilen “Un caso clinico” (Klinik Bir Vaka) sahneye koyuldu. Bu oyun 3 yıl sonra Albert Camus tarafından uyarlanarak Fransa’da sahneye koyuldu ve büyük başarı sağladı. Buzzati 1958 yılında Milano’da ilk resim sergisini açtı ve 1960 yılında bilimkurgu türündeki tek romanı olan “Il grande ritratto”’yu (Yaşamdan da Üstün) yayımladı. 1963 yılında beşinci ve son romanı olan “Un amore” (Bir Aşk) yayımlandı. 1966 yılında, dünyaca ünlü öyküsü “Il Colombre” (Colombre), 51 seçme öyküsünün yer aldığı bir seçkide yayımlandı.
1969 yılında, Orpheus’un modern bir çeşitlemesi kabul edilen “Poema a fumetti” (Çizgi Roman Biçiminde Şiir) adlı resimli romanı yayımlandı ve büyük ilgi gördü. 1971 yılında “Le notti difficili” (Zor Geceler) adıyla, öykülerinin altıncı basımı yapıldı. Bu, aynı zamanda Buzzati’nin, hayattayken yayımlanan son kitabı oldu. Buzzati 28 Şubat 1972 günü kanserden öldü.
Buzzati’nin Dağların Bàrnabo’su, Eski Korunun Gizemi, Tatar Çölü ve Bir Aşk adlı romanları filme çekilmişti. Buzzati, 1958 yılında, toplu öykülerinin yer aldığı kitapla, İtalya’nın en önemli edebiyat ödülü olarak kabul edilen Strega Ödülü’nü; 1970 yılında da, Ay’a ayak basan ilk insan hakkında kaleme aldığı makalesiyle de Mario Massai Ödülü’nü aldı.