Amed ve Êlih’te yapılan ‘Kayıplar bulunsun, failler yargılansın’ eylemlerinde gözaltına alındıktan sonra bir daha haber alınmayan Tanış, Deniz ve Maltu’nun akıbeti soruldu
Her hafta kayıparın akıbetini sormak için Amed ve Êlih’te (Batman) yapılan ‘Kayıplar bulunsun, failler yargılansın’ eylemlerinde bu hafta 25 Ocak 2001’de gözaltında kaybedilen Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) Silopiya İlçe Başkanı Serdar Tanış ve ilçe yöneticisi Ebubekir Deniz ve 31 Ocak 1995’te gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Mehmet Şirin Maltu’nun akıbeti soruldu.
Kürt gazetecilere sindirme operasyonu
İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” eylemlerinin 729’uncu haftasında Rezan (Bağlar) ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde bir araya geldi. Tanış ve Deniz’in akıbetinin sorulduğu eylemde konuşan İHD Amed Şubesi Sekreteri Yakup Güven, şu an ülkedeki sistemin Kürtleri tamamen asimile ve yok etme politikalarını yürüttüğünü söyledi. Haziran ayında tutuklanan 16 gazeteci hakkında henüz iddianamenin çıkmadığını ve somut verilerin olmadığını belirten Güven, “Tutuklanma ancak belli zorunlu koşulların varlığı halinde tedbir olarak uygulanabilecek bir sistem, fakat ne yazık ki her zaman uygulandığı gibi yine Kürt gazetecilere bir sindirme, cezalandırma ve caydırma yöntemi olarak tutuklanma müessesi devreye konulmuştur” dedi.
Baroları hatırlattı
Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırısına ilişkin açıklama yapan 12 baro başkanı hakkında “Devleti aşağılama” iddiasıyla fezleke hazırlandığını hatırlatan Güven, haklarında soruşturma başlatılan baro başkanlarının barış için çabalandıklarını dile getirererek, “Bu hukuksuzlukların son bulması gerektiğini bütünen Kürt meselesinin demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülmesini, Kürt meselesi eksenin de doğan bütün meselelerinin ancak bu yöntemle son bulabileceğini belirtiyoruz” dedi.
Dosyayı anlattı
Ardından konuşan İHD Amed Şube Başkan Yardımcısı Ezgi Sıla Demir de Tanış ve Deniz’in kaybediliş öyküsünü anlatarak dava sürecine dair ise şu bilgileri verdi: “Olayın yazılı basın aracılığıyla kamuoyuna yansıması üzerine Şırnak Valiliği 1 Şubat 2001 tarihinde yazılı bir basın açıklaması yapar. Açıklama da iddiaları reddeder ancak yeni ve ilginç bir bilgi verir. Şırnak Valisi Hüseyin Başkaya, Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz’in 25 Ocak’ta Silopi İlçe Jandarma Komutanlığı’na geldiklerini ancak yarım saat kaldıktan sonra ayrıldıklarını açıklar. İnsan hakları örgütleri, aydınlar, BM yargısız ve keyfi infazlar komisyonu Tanış ve Deniz’in akıbeti için devreye girer. Ama tüm girişimler sonuçsuz kalır. Dosya etkin bir soruşturma yürütülmeden 2015 yılında takipsizlik ile sonuçlanır. Takipsizlik kararına yapılan itiraz ise Cizre Sulh Ceza Mahkemesi tarafından reddedilir. Bunun üzerine aileler 17 Ağustos 2015 tarihinde anayasa mahkemesine başvuruda bulunur. AYM 18 Temmuz 2019 tarihinde süre aşımından başvuruyu reddeder.
Türkiye mahkum oldu
Oysa 2001 yılında AİHM’e taşınan dava da mahkeme ‘yerel mahkemeler tarafından ayrıntılı bir adli inceleme veya bağımsız bir soruşturma gerçekleştirilmemiş olmasını üzüntü ile karşılamaktayız’ diyerek Tanış ve Deniz’in kaybedilmesinden devletin sorumlu olduğu sonucuna vararak ve Türkiye’yi oy birliği ile tazminata mahkum eder.”
Demir son olarak çağrıda bulunarak, “İç hukukta yürütülen soruşturmanın kusurlu olduğu ve ön yargılı fikirlere dayandığı AİHM kayıtlarına da geçen Tanış ve Deniz dosyasında adil bir yargılama yükümlülüğünü yerine getirmeye çağırıyoruz. Kaç yıl geçerse geçsin Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz için tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz” dedi.
Maltu’nun hikayesi okundu
Êlih’te ise Gülistan Caddesi’nde bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya gelen Kayıp Yakınları adına konuşan İHD Êlih Şube Yöneticilerinden Gülbahar Kaya 565 haftadır mücadele ettiklerini hatırlatarak, “Bu hafta 31 Ocak 1995 yılında Êlih ili Hezo (Kozluk) ilçesi Zediya mezrasında gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Mehmet Şirin Maltu’nun akıbetini sormak için toplandık” dedi. Ardından Maltu’nun kaybedilme öyküsünü anlatan Kaya, şunları söyledi: “17 yaşındaki Mehmet Şirin Maltu’nun evine 31 Ocak 1995 gecesi, aralarında asker, özel tim ve köy korucularının da bulunduğu güvenlik güçleri, panzerler eşliğinde baskın yaptı. Kimlik kontrolü yapan askerler Maltu’yu dışarı çıkardılar. Sabah saat 04.00’e kadar açık alanda işkence gören Maltu’nun çığlıkları duyuldu. Ardından, Maltu’yu alıp götürdüler. Ertesi gün saat 12.00 civarı dört araç eşliğinde elleri, ayakları bağlı ve kafasına çuval geçirilmiş halde köye geri getirdiler. PKK sığınaklarını ve silahlarının göstermesini istediler” dedi.
Tanıklar her şeyi anlattı
Köylülerin tanıklıklarını aktaran Kaya, sözlerini şöyle sürdürdü: “Köylüler; Maltu’ya işkence yapıldığını, ayakta duramayacak durumda olduğunu, Maltu’nun PKK ile ilgisinin olmadığını ve sürekli ‘bilmiyorum’ dediğini belirtmişlerdir. Daha sonra askerler Maltu’yu taşıyarak araca bindirip götürdüler. Aile baskına katılan Bekirhan Jandarma Karakolu ve Kozluk Jandarma Bölük Komutanlığına başvurur. Aileye çocuklarının gözaltında olmadığı söylendi. Aynı tarihlerde Batman Komando Taburu’nda gözaltında tutulan bir kişi serbest bırakılınca Maltu ailesine, Mehmet Şirin’i taburda gördüğünü ve altı gün boyunca beraber gözaltında tutulduklarını anlattı.”
Bütün bunlara rağmen başvuruların sonuçsuz kaldığını belirten Kaya, adalet istemekten vazgeçmeyeceklerini vurguladı.
Açıklama oturma eylemi ile son buldu
AMED / ÊLİH