Macaristan’da Orbán’ın partisi FIDESZ seçim sistemini kendilerine göre değiştirdi. Medyaya ciddi bir sansür getirdi. Yaratılan yeni burjuvazi medya kuruluşlarını satın aldı. Başsavcılıktaki görevlerin hepsini parti üyelerine verdi. Haksız kazançlar off shore hesaplarına aktarıldı. Partinin eski finansörü Soros, şimdi yeni ‘düşman’
Gábor János Billay*
Doğu Avrupa ülkelerinden Macaristan, 2004 yılında Avrupa Birliği üyesi olsa da halen AB değerleri doğrultusunda ilerlemediği için birlik içerisinde yoğun eleştirilere maruz kalıyor. Yolsuzluk, anti demokratik uygulamalar ve yükselen aşırı sağ eğilim de ülke içerisinde yoğun tartışmalara neden oluyor. Ülkede 1 Ocak’tan itibaren yürürlüğe giren “köle yasası” olarak adlandırılan fazla mesai düzenlemesine karşı büyük eylemler düzenleniyor. Halk, 250 saat olan yıllık fazla mesai süresinin 400 saate çıkarılmasına sert tepki gösteriyor.
Son zamanlarda, AKP’nin AB ile olan ilişkisinde en önemli ittifakı olan Macar hükümeti, kendisini muhafazakar, dindar ve gelenekçi olarak tanımlıyor. Ülkenin Başbakanı Viktor Orbán’ın siyasi geçmişi ve şu anki icraatları ise AKP ile çok ciddi benzerlikler gösteriyor. Macaristan’da iktidarda olan FIDESZ Partisi’nin başkanlığını yapan Viktor Orbán’ın siyasi kariyeri çok farklı bir görüşle başladı. Macaristan Başbakanı Viktor Orbán, 1963’te Székesfehérvár kentinde doğdu, babası Gyözo Orbán Macar Komünist Partisi’nin en önemli üyelerinden biriydi. Solcu ve materyalist olan Gyözo Orbán, çocuklarını vaftiz bile etmedi.
İlke imza attılar
Viktor Orbán, 1982’de Budapeşte’de bulunan Eötvös Loránt Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde eğitime başladı. 1985’te Moskova’da ilan edilen Perestroyka ile Doğu Bloku ülkelerinde ekonomik reformların başladığı; ancak siyasi ve toplumsal düzenin eskisi gibi olmadığı bir dönemde Orbán ve üniversitenin yurdunda kalan arkadaşları bu durumu kabul etmeyerek harekete geçti. Orbán ve arkadaşları, ülkede gençlerin tek katılabildiği örgüt olan Komünist Gençlik Birliği’ne alternatif, devletten ve siyasetten bağımsız bir hareket kurmaya karar verdi. Böylece 30 Mart 1988’de Budapeşte’nin bir öğrenci yurdunda kalan; düzene karşı olan uzun saçlı, küpeli, deri ceket ve jeans giyen 37 liberal öğrenci Genç Demokratlar İttifakı’nı (FIDESZ) kurdu. Üyelerinden biri, iki gün sonra; 1 Nisan sabahı Macar Haber Ajansı’nı arayıp kuruluşlarını bildirmek istedi. Haber ajansı çalışanları bunu 1 Nisan şakası sandı. Çünkü, tek parti yönetimine karşı çıkan bir örgütün o dönemde kurulması inanılmaz bir durumdu.
Gençler, siyasete girmek istemiyor; kurdukları ittifakla tek parti sisteminin yönettiği Komünist Gençlik Birliği’ne karşı gençlere başka bir yol göstermek istiyordu. Sovyetler Birliği’nde çekilmiş propaganda filmleri yerine Fransız sanat filmlerin gösterilerini yaptı, hükümet tarafından desteklenen müzisyenlerin yerine yasak olan punk ve rock müzik gruplarının konserlerini hazırladı. Tabi, hükümet bu duruma tepkisiz kalmadı. FIDESZ’i kısa bir süre sonra gayri-meşru ilan etti, üyelerini çapulculukla suçladı, onları “kapitalistlerin ajanları” olarak tanımladı.
Resmi olarak kabul edildi
Ülkeyi tek kişi olarak 1956’dan beri yöneten János Kádár, yaşından ve rahatsızlığından dolayı görevden alındı. Yönetim, komünist reformcuların eline geçti. Ülkede büyüyen ekonomik kriz ve Doğu Bloku reform hareketlerinin güçlendirilmesinden dolayı yeni yönetim Anayasa’nın değişmesine karar verdi ve muhalif siyasi partilerin kurulmasına izin verdi. FIDESZ de bu fırsatı kaçırmadı ve 3 Ekim 1988 tarihinde, partisinin ilk kongresini yaparak siyasete girdi. Yeni partinin bir amacı vardı: Sovyetlerden bağımsız, serbest piyasa ekonomisine dayalı bir Macaristan inşa etmek.
En büyük desteği Soros verdi
FIDESZ’in programına en çok da Amerika’da yaşayan Macar Yahudisi iş insanı George Soros’tan destek geldi. Soros, FIDESZ’e büyük miktarda para yardımında bulundu; hatta Orbán, Soros’un verdiği özel bursla İngiltere’deki Oxford Üniversitesi’nde liberal İngiliz Felsefesi bölümünü okudu. 1990’da yapılan ilk çok partili seçimde partinin kampanya masraflarının çoğu yine Soros tarafından karşılandı. Seçimlerde; FIDESZ, oyların yüzde 5,44 ile 21 milletvekiliyle Meclis’e girdi. İktidarı, orta sağ Macar Demokrat Forumu ve Liberal Özgür Demokratlar Birliği’nin koalisyonu paylaştı. Ülkedeki gençler, Meclis’e giren bir diğer parti; Hristiyan Demokrat Halk Partisi milletvekillerine tepki gösterdi. Kendilerini, “sol reformcular” olarak tanımlayan bu gençler, dini mezheplerin devletten para aldığına tepki gösterdi ve milliyetçiliği her fırsatta reddetti.
Muhafazakarlığa kayış
Orbán, 1991’de Meclis’te yaptığı konuşmasında, “Macaristan’da hiçbir dinin geleceği yok” dedi. Ancak; beklenenin altında oy alan Orbán’ın partisi FIDESZ, düşüncesini değiştirmeye başladı. Liberal üyelerini partiden çıkartarak 1994’teki seçim kampanyasında muhafazakar ve Hristiyan bir Macaristan’ı inşa edeceklerini söyledi. Fakat Meclis’e yine muhalefet partisi olarak girdi.
İktidarı almaktan vazgeçmeye niyeti olmayan Orbán, ateist aileden gelen bir siyasetçi olarak kameralar önünde vaftiz oldu, hatta sadece resmi nikahı olan 10 yıllık eşiyle dini nikah kıydı. 1998’deki seçim kampanyasında Orbán, dini liderlerle görüşmeye başladı. Onları sonsuz destekleyeceğinin sözünü verdi. Orbán’ın bu politikası başarılı oldu ve seçimleri kazanarak eski düşmanı olan Macar Demokrat Forumu ile koalisyon hükümetini kurdu. Orbán’ın partisi FIDESZ’in ideolojisi milliyetçilik ve dincilik oldu. Bundan memnun kalmayan seçmenler, 2002 yılındaki seçimlerde eski komünist partiden kalan Macar Sosyalist Partisi’ni iktidara getirdi. Sosyalistler, 2006’daki seçimlerde yine kazandı; fakat Başbakan Gyurcsany’in parti toplantısında yaptığı bir konuşma ortaya çıktıktan sonra aylarca devam eden ciddi protestolar başladı. Bu protestolarla birlikte sol partiler, halk desteğini tamamen kaybetti. Böylece; 2010’da yapılan seçimlerde Orbán, Hristiyan Demokratlar’la kurduğu ittifakla oyların yüzde 68’ini rahatlıkla aldı. Bununla birlikte, Meclis’te her istediği yasayı onaylayabilme şansı yakaladılar.
Yandaşlık müessesi kuruldu
2010’da Meclis’te ilk yaptıkları, yeni bir Anayasa hazırlayarak seçim sistemini kendilerine göre değiştirmek oldu. Medyaya ciddi bir sansür getirdi. Başsavcılıktaki görevlerin hepsini parti üyelerine verdi. FIDESZ üyeleri böylece rahat kara para aktarmaya başladı ve savcılık görevinde bulunan arkadaşları bir kez bile haklarında soruşturma başlatmadı.
Başka ülkelerden oy taşıdı
Dünyanın en yüksek Katma Değer Vergisi (KDV) yüzde 27’lik payla Macaristan’da. Vergilerin çoğu, büyük bir mafya olarak çalışan FIDESZ tarafından tıpkı Man Adaları gibi off shore hesaplara gidiyor. FIDESZ, bu hesapla siyasi geleceğini de sağlamlaştırmış oldu. 10 milyon nüfusa sahip Macaristan’ın komşu ülkelerinde 5 milyon daha Macar kökenli kişi bulunur. 2010’dan beri de Macar kökenlerini kanıtlayabilen kişilerin vatandaş olma hakkı var. Bu kişiler, Macaristan pasaportuyla AB üyesi her ülkede serbest çalışabiliyor. Bundan dolayı; Sırbistan, Romanya, Ukrayna gibi ülkelerde milyonlarca kişi Orbán’ın verdiği bu fırsat ile Macar vatandaşı oldu ve kazandığı oy kullanma hakkıyla da Orbán’ı desteklemeye başladı. Aynı anda batıda çalışan Macaristan doğumlu vatandaşların oy kullanma hakları azalmış oldu.
Kendi burjuvasını oluşturdu
Macaristan’da ekonomi de vahim durumda. İhaleleri, sürekli siyasetçilerin akrabaları kazanıyor. Son birkaç yıldır ortaya çıkan yeni burjuvazi, ülkede kalan son tarafsız gazeteleri ve televizyon kanallarını da satın aldı. Böylece; tarafsız medya tamamen susturuldu. Macaristan, birkaç senede demagojik bir diktatöre benzemeye başladı, buna tepki gösteren AB’yi ise Orbán, ‘Hristiyan değerlerin hainleri’ ve ‘Macar milletinin düşmanı’ ilan etti. Yeni destek için doğuya gitti ve ülkenin yeni ittifakları Rusya, Azerbaycan ve Türkiye oldu. Hem siyasi hem de iktisadi anlamda, bu ülkelerin liderleriyle ve oligarşileriyle büyük kara para işlemlerine başladı. Mesela, Türk iş insanı Adnan Polat şahsi olarak da yakın bir arkadaşı. Şimdi en çok ihale kazanan Macar iş insanı Orbán’ın damadı István Tiborcz. Orbán’ın çocukluktan beri arkadaşı olan Lorincz Mészáros, bir meslek okulu mezunu. 2010’a kadar gaz ustası olarak asgari ücretle geçinen Mészáros, bu yıl 1 milyar euro mal varlığıyla ülkenin ikinci zengini oldu. Eski mesleğini bıraktı, son zamanlarda lüks yatında en çok Suudi iş insanlarıyla takılıyor.
Şimdi Soros’a yükleniyor
Ülkede ciddi bir muhalif güç kalmadığından dolayı FIDESZ’in bir düşman bulma ihtiyacı doğdu. Bu da partinin eski finansörü olan liberal George Soros oldu. Orbán, 2010’dan beri her türlü sorun için onu suçluyor; fakat Soros olmasaydı FIDESZ siyasete hiç çıkamazdı. Şimdiki milletvekillerinin çoğunun yıllarca tek geliri Soros’un verdiği burstu.
İnsanlar ülkeyi terk ediyor
Macaristan’ın ekonomisi sürekli düşüyor. Enflasyon ve düşük maaşlardan dolayı 2010’dan beri batı ülkelerine göç edenlerin sayısı giderek artıyor. Schengen üyesi olan Macaristan vatandaşları, çalışma ve oturma izini almadan AB’ye üye her ülkede çalışma imkanına sahip. Bu durumdan dolayı, şu an dünyadaki ikinci en büyük Macar nüfusa sahip olan şehir, İngiltere’nin başkenti Londra oldu. Bu sene yapılan bir ankete göre; liseden yeni mezunların yarısı hayatının geri kalanını batıda devam ettirmek istiyor. Aileler, İngiltere ya da Almanya’da zorluk çekmesinler diye yeni doğan bebeklerine Attila ya da Levent gibi Macar isimlerin yerine; David, Daniel gibi isimleri veriyor.
Halk ‘artık yeter’ diyor
Geçen sene Nisan ayında yapılan seçimde Orbán, oyların yüzde 67’sini aldı. Sonraki günlerde, arama motoru Google’da Macarların en çok aradığı kelime “göç etmek” oldu. Çünkü, ülkede Orbán’ın sistemi devam edilemez bir hale geldi. Göç nedeniyle çok ciddi bir işçi kaybı yaşandı Macaristan’da. Büyük firmalar; Ukrayna, Rusya, hatta Meksika’dan işçi getirmeye çalışıyor; ancak düşük maaşlardan dolayı fazla gelen yok. Bu sorunu çözmek için hükümet yeni bir yasa getirdi. Yasaya göre; bundan sonra işçilerin senede 400 saatten fazla mesai yapma zorunluluğu var ve ücreti işveren 3 sene içerisinde istediği zaman ödeyebilir. Yeni yasaya karşı hemen eylemler başladı. Macarlar, bitmeyen rüşvet olaylarına, FIDESZ’in demagojik politikasına, medyanın sansüre uğramasına, doğu ülkelerin diktatörleriyle yapılan işbirliğine “artık yeter” diyor. Ancak; Orbán’a göre ülkede bir şey yok; sadece ‘din düşmanı dış güçler, Hristiyan Macarların Noel Bayramı’nı bozmaya çalışıyor.’ Muhalifleri din düşmanı ilan eden, damadına ihale kazandıran, özgür medyayı susturan, ülkede yaşayanların oylarıyla iktidarda kalan bir başbakanı sadece Ortadoğu’da değil, Doğu Avrupa’da da bulmak mümkün.
* Macaristan’da yayın yapan haftalık politika dergisi 168Óra’da yazılar yazan Billay, bu dosyayı gazetemiz için hazırladı.