PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın, ‘Bana kavgayı öğretti. Kimseye boyun eğmezdi’ dediği annesi Üveyş Öcalan’ın yaşamını yitirmesinin üzerinden 29 yıl geçti. Kavgacı, asi ve inatçıydı, 75 yıllık yaşamında doğrularından hiç taviz vermedi
Üveyş Öcalan, Urfa’nın Halfeti ilçesine bağlı Amara (Ömerli) köyünde, 26 Kasım 1918 tarihinde doğdu. Kürt bir baba ve Türkmen bir annenin çocuğuydu.
Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Emrullah Acar’ın haberine göre; Tanıyanların “kavgacı ve asi” olarak tanımladığı Üveyş Öcalan, çocuk yaşta tanımadığı bir erkekle evlendirilen kadınlardan biriydi. Evlendirildiği erkeğin bir kadını katletmesi sonucu girdiği cezaevinde ölmesinden sonra Ömer Öcalan ile evlendirilen Üveyş Öcalan, Nevde, Binnaz, Havva, Eyne, Fatma, Abdullah, Mehmet, Osman, Ali isimlerinde 5’i kız 4’ür erkek olmak üzere 9 çocuk doğurdu. Nevde ve Binnaz’ı 4-5 aylıkken geçirdikleri hastalık nedeniyle kaybeden Öcalan, ardından da oğlu Ali’yi 12 yaşında yitirir…
Amara’da sonsuzluğa uğurlandı
Şeker hastalığı nedeniyle hastaneye kaldırılan ve önce bir ayağı kesilen Üveyş Öcalan, ardından da 11 Nisan 1993 yılında 75 yaşındayken hayatını kaybetti. Cenazesi doğduğu Amara’ya getirilen Öcalan, binlerce kişinin katılımıyla eşi Ömer Öcalan’ın yanında toprağa verildi.
Oğlunu çok az görebildi
Üveyş Öcalan’ın eşi Ömer Öcalan da 17 Kasım 1975 yılında yaşamını yitirmişti. O dönem iletişim araçlarının yaygın olmaması nedeniyle Ankara’da üniversite okuyan PKK Lideri Abdullah Öcalan, babasının vefatını iki ay sonra öğrenir ve köye gelir. 3 gün köyde kalır ve bu Üveyş Öcalan’ın oğlunu son görüşü olur. Oğlunun bir gün yanına döneceği hasreti ile yaşayan Üveyş Öcalan, bu dileği gerçekleşmeden yaşamını yitirir.
Haksızlıklarla mücadele
Türkiye halklarının PKK Lideri Öcalan ile tanıdığı Üveyş Öcalan, hayatı boyunca asi, inatçı, kavgacı, isyancı, kendi doğruları olan ve bu doğrularından taviz vermeyen bir kadın olarak yaşamını sürdürdü. Bin bir emekle büyüttüğü çocuklarına her seferinde haksızlıklara karşı mücadele etmeyi öğreten Öcalan, toplumsal baskılara karşı “kavgacı kültürünü” hiç terk etmedi.
Analık hakkı nasıl ödenir?
Kitap ve savunmalarında annesinden söz eden PKK Lideri Abdullah Öcalan, “Analık hakkı ancak yaman bir mücadeleyle ödenebilir. Anamın etkisi olmasaydı, ben kadınlara böyle yaklaşır mıydım? Bu ilişkilerin benim üzerimdeki dolaylı etkileri, kadınlara dikkat etmeme yol açmıştır” diyerek, annesinin verdiği mücadeledeki rolünü ortaya koyuyor.
‘Kavga etmeyi annem öğretti’
Annesini kendisine rehber olarak belirlediğini sık sık vurgulayan Öcalan, “kavgayı” annesi ile tanıdığını şu sözlerle ifade ediyor: “Anamın büyük mücadeleci olduğunu biliyorum. Kavga etmeyi bana erken yaşta öğretti. Hala etkilerini taşıyorum. Anam bana şöyle bir duygu kazandırdı. Bana sığınarak, hep benden destek alarak, yardım görerek, öyle ağlayıp sızlayarak yaşayamazsın, mutlaka bir cevabın olacak. Çok ilkel de olsa, bu bir öç alma veya bir yetişme duygusu gibi oluyor. Annem tam bir isyan tufanıydı. Kimseye boyun eğmezdi. Kadın-erkek fark etmezdi, üstüne yürür, hesabını sorardı.” URFA/MA
Fatma Öcalan: Başkanın yolunu gözledi
Annesini, 29. ölüm yıldönümünde anlatan Fatma Öcalan, “Bizimle bir anneden çok arkadaş gibiydi. Haksızlıklar karşısında ise sert biriydi. Haksızlıklara karşı boyun eğmezdi. 29 yıl geçti ama onu hiçbir zaman unutmadım. Başkanı (Abdullah Öcalan) görmeden yaşamını yitirdi. En son babam yaşamını yitirdiğinde köye geldi ve 3 gün kaldı. Ondan sonra çıktı gitti ve bir daha görmedi. Başkan okul için gittiğinde, annem hep ‘Oğlum başarılı biri olacak’ derdi. Siyasi çalışma yürüttüğünü o zaman bilmiyordu. Annem bazen onunla konuştuğunda, başkan anneme ‘Siz bilmiyorsunuz, ben şu an çabalıyorum’ derdi” diye konuştu.
Son bir kez görmek istedi
Köyde herkesin annesini sevdiğini söyleyen Fatma Öcalan, son olarak şöyle dedi: “Herkes için sözü geçen biriydi. Kardeşlerden biri haksızlığa maruz kaldığında onlara ‘Gidin, intikamınızı almadan eve gelmeyin, kimse sizi ezmesin’ derdi. Ölümü erken oldu. Başkanın yolunu gözledi. 1975 yılından sonra her gün gözü kapıdaydı, ‘Gelecek’ diyordu. ‘Onu son bir kez de olsa göreceğim’ derdi.”
MA / Emrullah Acar