Taksim patlaması sonrasında başlatılan operasyon ve yapılan açıklamalar konusunda ortaya çıkan bir dizi soru, henüz yanıtlanmamış olarak ortada duruyor:
* Başından beri Albashır ve yanındakilerin 4 ay önce Türkiye’ye girdiği öne sürüldü ama komşuların ve mahalle sakinlerinin anlatımlarından Albashır’ın en az bir yıldır İstanbulda olduğu, tekstil atölyesinde çalıştığı ve normal bir yaşam sürdüğü anlaşıldı.
* Bombayı bıraktığı iddia edilen Albashır’ın milliyeti de hiçbir zaman netleştirilmedi. Kimi kaynaklara göre Suriyeli olan Albashır’ın Somali’li olduğu iddia edilirken, Ümit Özdağ ise aynı kişinin BM ofisinden yardım alan bir Filistinli olduğunu öne sürdü ve bu iddiaya da henüz yanıt verilmedi.
* Albashır’ın evinin basılma sahnelerini kameraya alan polis basına servis etti ama bir gazetecinin evine bile onlarca polis ve helikopterlerle giden polisin’özel istihbarat elemanı’ olarak yetiştirildiği iddia edilen bir ‘canlı bomba’nın evine girme biçimi kafalarda soru işareti olarak kaldı.
* Albashır’ın Türkiye’ye nereden giriş yaptığı konusu ise tam bir muamma haline dönüştü. İçişleri Bakanı Soylu’nun ilk açıklamasında şahsın Efrîn’den Türkiye’ye girdiği söylendi ama Efrîn’de çok uzun süredir ‘canlı Kürt’ bulmak mümkün değil. Bölgeye HTŞ ve ÖSO çetelerinin çeşitli grupları ile Türkiye hakim durumda.
* Ahlam Albashir’in ‘ilk söyledikleri’ diye basına servis edilen ‘ifade’ye göre, Albashır, “2017’de YPG’li Ahmet ile sevgili olduk ve beraber Cerablus’a gittik” diyor. Ancak Cerablus’ta PYD/YPG hiç bir zaman olmadı. İşin ta en başından beri Cerablus, önce IŞİD’in, şimdi ise tamamen Türkiye ve ÖSO’nun kontrolünde ve orada tek bir Kürt bile yaşamıyor.
* Bombalı saldırının gerçekleştirilmesine yardım ettiği iddia edilen Hüsam A. adlı kişinin, Azez’de yakalandığı açıklandı. Ancak Azez de YPG’nin hiçbir zaman bulunmadığı yerlerden biri. Azez de tıpkı Cerablus gibi, IŞİD ve daha sonra da Türkiye ile ÖSO gruplarının kontrolünde olan bir bölge.
* Albashır ile iki kez görüştüğü iddia edilen Basa (Güçlükonak) MHP İlçe Başkanı Mehmet Emin İlhan’ın durumu da belirsizliğini koruyor. İlhan’ın, kimliğinin fotokopisiyle sahte telefon hattı alındığını iddia etmesinin ardından Şırmak Valiliği hızla bunu destekleyen bir açıklama yaptı ama kimlik kartını kimin alıp ‘hat çıkardığı’ sorusu yanıtlanmadığı gibi, daha önce Osmanlı Ocakları’nda da ‘hizmet veren’ İlhan için öne sürülen Albashır’ı sınırdan geçirme iddiaları da ortada kaldı. Abisi Abdülvahap İlhan’ın eşi F. İlhan’ın Suriye uyruklu olduğu yolundaki ayrıntı ise hiç gündeme gelmedi.
* Gözaltındakiler hakkındaki sanal medya verileri ise başından beri polisi yalanlar nitelikteydi. Emniyet, olaydan birkaç saat sonra 46 kişiyi birden gözaltına alabilecek bilgi hazinesine sahipken, herkesin ‘kıskıvrak’ yakalandığı büyük operasyon sırasında Albashır’ı Türkiye’ye getirip yönlendirdiği öne sürülen Bilal Hassan’ın yakalanmamış olması bir yana, saldırının planlayıcısı olduğu öne sürülen Ammar Jarkas ve ailesinin İstanbul’da uzun süredir şirketlerinin olması, MÜSİAD ve ÖSO paylaşımları yapması ise hiç söz konusu edilmedi.
* Bakan Soylu’nun ta en başta öne sürdüğü “Kobanê’den talimat aldılar” iddiası, zaman içerisinde hiç somutluk kazanmadı ve sonunda ‘Hacı’ isimli kimliği belirsiz bir kişiye evrildi. Ancak bu ‘Hacı’nın kim olduğu, görevinin ve yetkisinin ne olduğu konusunda bir bilgi ortaya çıkmadı.
* Ayrıca Hacı’nın ‘talimatı’ nereden verdiği de Bakanlık ve havuz basını arasında bir çelişki konusu olarak kaldı. Hürriyet gazetesi 16 kasım’da bombacının “Hacı kalabalığa bakarak, patlat talimatı verdi” diye yazmıştı. Aynı şekilde Yeni Şafak’da ‘Hacı’yı patlama yerinde göstermiş, ancak Hürriyet yazarı ve Saray’ın sözcüsü Abdulkadir Selvi ise “Hacı’nın Qamışlo’dan talimatı vermiş” diye iddia etmişti. Buna karşın Süleyman Soylu ise talimatın Kobanê’den geldiği konusunda ısrarlı.
HABER MERKEZİ