Önceki sabah son derece insani taleplerle başlayan 3. Havalimanı direnişine gece operasyonu yapıldı. Kapılar kırılarak 500’den fazla emekçi gözaltına alınırken, işçi kampı polis ve jandarma tarafından işgal edildi. Zorla çalıştırılan işçiler ise pasif direnişte
Yapımı devam eden ve 29 Ekim’de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından açılacağı bilinen 3. Havalimanı’nda kötü çalışma koşulları nedeniyle eylem yapan inşaat işçilerinin kaldıkları işçi koğuşlarına sabaha karşı jandarma, özel harekat ve polis tarafından baskın gerçekleştirildi. Kapıların kırılarak girildiği belirtilen koğuşlardan aralarında İnşaat-İş yöneticilerinin de bulunduğu yüzlerce işçi şirketin otobüslerine bindirilerek gözaltına alınırken, geriye kalan işçilerin sabah erken saatlerde ‘işten atma’ tehdidiyle zorla inşaat alanına götürüldükleri, ancak emekçilerin şantiyelerde çalışmayarak pasif direniş gösterdikleri öğrenildi.
Eyleme yanıt: Saldırı
Başladığı günden beri işçilerin insanlık dışı yaşam koşulları nedeniyle eleştirilen 3. Havalimanı inşaatında önceki gün binlerce işçinin, iş cinayetleri, kötü yaşam ve ulaşım koşullarına karşı yaptığı iş bırakma ve yürüyüş eylemi, gündüz saatlerinde gaz bombalarıyla ve oyalama görüşmeleriyle bastırılamayınca gece operasyonu geldi. Önceki gün akşamüstü yapılan görüşmelerde işveren İGA yöneticisinin işçilerin taleplerini oyalamaya gitmesi üzerine kesilen görüşmeler sonrası, gece saat 04.00’te jandarma ve polis, ellerinde işveren tarafından hazırlanmış isim listeleriyle koğuşları bastı. Sendikacıları ve eyleme aktif katıldığı düşünülen işçileri hedef alan operasyonda TOMA’larla gelen jandarma koğuş kapılarını kırdı. Toplam 543 işçiyi gözaltına alarak İGA otobüsleriyle götüren jandarma, daha sonra kampı tamamen işgal etti.
Zorla çalıştırdılar
Sabahın erken saatlerinde Toplama Kampı’na benzeyen işçi kampına otobüsleri getiren işveren ise işten atma tehdidiyle işçilerin bir bölümünü arabalara bindirerek şantiye alanına götürdü. Ancak, öfkeli olan işçiler, şantiyelerde pasif direnişe geçti. Arkadaşlarının bırakılmasını isteyen işçiler, aksi halde kamptaki eylemin devam edeceğini söyledi. Karakolların önünde bekleyen işçiler ve HDP’li vekiller, gözaltıların bırakılmasını isterken, Kadıköy’da yapılacak dayanışma eylemi için çağrı yapıldı. Öte yandan, sabah saatlerinde kampa gelen HDP’li ve CHP’li vekillerle sendikacılar kapıdan içeri alınmadı. HDP milletvekilleri Züleyha Gülüm, Serpil Kemalbay, Erkan Baş, Ali Kenanoğlu, Zeynel Özen ile CHP milletvekili Ali Şeker ve DİSK’e bağlı Dev Yapı-İş Sendikası Genel Başkanı Özgür Karabulut burada bir açıklama yaparak işçilerin direnişte kararlı olduğunu vurguladı.
Direniş burada bitmez
Gazetemize konuşan Dev Yapı-İş Genel Başkanı Özgür Karabulut, “Sabah işçiler ‘işten atma’ tehdidiyle resmen zorla işe götürüldüler ama ciddi bir çalışma olduğunu sanmıyorum, çünkü herkes çok gergin ve öfkeli. Bunlara rağmen çalışmayan arkadaşlar da var. Çalışanlar da eğer gözaltılar bırakılmazsa eylemi sürdürme isteğinde ve bunu yapabilecek istek ve kapasiteleri var” dedi. Önceki günkü görüşmelere kendisinin de katıldığını belirten Karabulut, işverenin siyasal iktidar tarafından sıkıştırıldığını vurguladı ve kampın manzarasını tanımlarken, “Kışla gibi oldu. İşçiden çok asker var. Tam bir 12 Eylül manzarası. İnşaat-İş’ten arkadaşların neredeyse tümü alındı. Ama direniş artık bitmez burada” diye konuştu.
Erkan Baş: Jandarma neyi koruyor?
Yine sabah saatlerinden kampa sokulmayan HDP Milletvekili Erkan Baş, “AKP rejiminin yıldız projesinin kampı, bildiğimiz Nazi Toplama Kampı gibi şu anda. Bir tank eksik. Yoksulluktan beli bükülmüş, öfkeli işçiler beşaltı kontrol noktasından geçerek adım atabiliyorlar ve insanlar tehditle çalışmaya götürülüyorlar” diye konuştu. “Bir gecede bir şantiyeden 400’e yakın gözaltı yapılıyor ve bu insanların neyle suçlandığı, suçlanacağı meçhul. Tek bir şeyle suçlanabilirler: Haklarını aramak” diyen Baş, “Sınıfsal olarak manzara hiç bu kadar net olmamıştı. Düşünün, jandarma beni, bir milletvekilini engellerken, ‘burası özel mülk’ diyor. Yani, devletin jandarması, ‘İGA’nın özel mülkünü korumak” görevini üstlenmiş. Koruduğu da patronların mülkü. Dahası var. Gözaltı araçları şu anda karakolun önünde duruyor ve hepsi İGA araçları. Yani, patronun servis araçlarıyla işçiler gözaltına alınıyor. Bu kadar net! Hangi hukuktan söz edilebilir ki artık. Bu, tam bir Türkiye tablosu. Herkesin gelip görmesini istiyorum” diye kaydetti.
Kelimeler yetmiyor
Erkan Baş, daha sonra, “Düşünün, bir ülkede ‘tahtakurusu’ işçi talepl listesine giriyor. Kelimeler yetmiyor anlatmaya bu skandalı. Bu, AKP rejiminin burada, bu kampta yansımasıdır. Çok açık söyleyeyim, bu havalimanının söylenen tarihte açılması mümkün değil. Çok yüksek bir ihtimalle biraz cilaladıkları bir kısmını açarlar, açtık derler ama mümkün değil. Ve yine büyük ihtimalle, bu skandalı da gözaltındaki işçi kardeşlerimizin üzerine yıkacaklar” dedi.
Dayanışma çağrısı
“İnsan olarak da çok utanç duydum. Bence bizim genel olarak da utanç duymamız gerekir. Bütün bunları yapmalarına izin verdiğimiz için, utanç duymalıyız” diyen Baş, “Büyük bir dayanışma yaratmalıyız” şeklinde konuştu.
Bahane lazımdı buldular
İGA’nın en makul talepleri kabul etmek yerine masayı devirmesini kuşkulu bulan HDP eski eşbaşkanı Serpil Kemalbay ise, “Üç-beş gün sorna bu açılışın yapılamayacağı çok net. Yani görüşülürken kestiler ve böyle bunu da işçilerin üstüne yıkmak istiyorlar” dedi. İşçi kıyafetli ‘memur’lar İşçilerle konuşmak isterken önce işçi kıyafetli bazılarının gelip sataştığını belirten Kemalbay, “Sonra jandarma geldi. Biz şikayetçi olduk, kim bunlar dedik. O işçi kılıklı adamlar jandarmanın arkasına geçti ve komutan onların ‘memur’ olduğunu söyledi” dedi.
‘Çılgın Proje’de kaç işçi öldü?
İki yıla yakın 3. havalimanında görev yapan ve bir süre önce işinden ayrılan bir saha mühendisi işçilerin eylemlerinin haklı gerekçelere dayandığını ve birçok olayın üstünün kapatıldığını T24’e anlattı. Üstü kapanan birçok olayın olduğunu savunan mühendis, Çalışma Bakanlığı’nın havalimanı inşaatında bugüne kadar ölen işçi sayısını 27 olarak açıklamasına rağmen, can kaybı sayısının binin üzerinde olduğunu da iddia etti. Mühendis, inşaat firmalarının, ölümler arttıkça isim değiştirdiğini iddia etti.
İSTANBUL