Tahliyesi engellenen tutsak Qereyazî eski Belediye Eşbaşkanı Zeynep Han Bingöl, kendilerine ‘pişmanlık’ dayatıldığını belirterek, psikolojik baskı oluşturulduğunu söyledi
Zeynep Han Bingöl, 2014 yılında Erzirom’un (Erzurum) Qereyazî (Karayazı) ilçesinde Barış ve Demokrasi Partisi’nden belediye eşbaşkanı olarak seçildi. Bingöl, 6 Aralık 2016 tarihinde gözaltına alındıktan sonra tutuklandı ve yerine kayyum atandı. Belediye hizmetleri, muhtarlarla yaptığı toplantı, kurduğu komisyonlar, parti çalışmaları, eşbaşkanlık sistemini yürütmek, sanal medya paylaşımları ve gizli-açık tanık ifadeleri gerekçe gösterilerek Bingöl’e “örgüte üye olmak” suçlaması yöneltildi. Bingöl, söz konusu suçlamayla yargılandığı davanın 6 Kasım 2017’de görülen karar duruşmasında 8 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Bingöl 2014 yılında ise BDP Genel Merkez Disiplin Kurulu üyesi iken yerel seçimlerde aday gösterildiği Qereyazî’de belediye eşbaşkan olarak seçildi. Ancak hemen sonrasında yerine kayyum atanarak, siyasi faaliyetleri gerekçesiyle tutuklandı ve ceza verildi. Bingöl, hakkındaki 8 yıl 6 ay hapis cezasını tamamlamasına rağmen İdare ve Gözlem Kurulu kararıyla tahliye edilmiyor.
‘Mücadele eden kadının direnişini kırmaya çalışıyor’
Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutsak bulunan MA editörü gazeteci Dicle Müftüoğlu’na konuşan Bingöl, Türkiye’de demokrasi ve özgürlük kavramlarının söylemde kaldığına dikkati çekti. Bingöl, “Mahkemede Kürtçe savunma vermek için tercüman ücreti isteniyor. Bir kelime konuştuğunuz zaman ‘bilinmeyen dil’ olarak kabul ediliyor. Meclis’te Kürt kimliğini, farklı inançların hakkını savunan vekiller tahammülsüzlüklerle karşılaşıyor. Kürtler ve kadınlar başta olmak üzere direnen ve hakkını savunan herkese şiddet ve baskı uygulanıyor. Geçmişten bugüne aynı baskı ve zulüm politikaları uygulanıyor. Gerçek demokrasi uygulanırsa iktidarcı zihniyet kendi sistemini işletemez. Bu nedenle mücadele eden kadınların direnişini kırmaya çalışıyor” diye konuştu.
‘Amaç, psikolojik baskı oluşturmak’
İdare ve Gözlem Kurulu’nun kararlarının da söz konusu politikaların devamı olduğunu kaydeden Bingöl, “İdari ve Gözlem Kurulu tamamıyla yıldırma politikasının devamı, hak ihlalidir. Kurul kararlarına bakınca amaçları anlaşılıyor. Ciddiyetten uzak, soyut, iddialarla doldurulmuş bir metin olduğunu görebiliyoruz. ‘Siz tutsaksınız, size istediğimiz her türlü muameleyi yaparız’ anlayışı var. Amaçları ‘pişmanlığı’ dayatmak ve psikolojik baskı oluşturmak. Cezaevlerinde kurulan ve kendini devletin erk gücü olarak gören kurul, kendi otoritesini kurmaya çalışıyor. Kanun ve hukuk işlemiyor, anayasa işlevsiz kılınmaya çalışılıyor. Yerel mahkemenin ve yasaların bize verdiği hakkı ihlal ediyor, keyfi bir uygulama yapıyor” ifadelerini kullandı.
‘Rehine politikası uygulanıyor’
Mücadele eden kadınlara yönelik baskıların geçmişten bugüne devam ettiğini söyleyen Bingöl, iktidarın tüm gücünü mücadele eden kadının direncini kırmaya harcadığını dile getirdi. Cezaevlerindeki ihlallerin İmralı’da tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük mutlak tecritten bağımsız ele alınamayacağını vurgulayan Bingöl, şunları söyledi: “Bugün bizim bırakılmamamız bile bu tecritle bağlantılıdır. Yasaların tanıdığı haklarımızı kullanamadığımız gibi rehine politikası uygulanıyor. Tecrit içinde tecrit uygulanmaktadır” dedi.
Tüm kesimlere çağrı
Tecridin tüm topluma yayıldığını kaydeden Bingöl, şöyle devam etti: “Bu nedenle tüm çevrelerin, demokratik yol ve yöntemlerin tamamını kullanarak, örgütlü bir duruş göstermesi gerekir. Bireysel, toplumsal ve örgütsel anlamda birliğin ve bütünlüğün sağlanması gerekir. İdare ve Gözlem Kurulu kararlarının da tecritten kaynaklandığını bilerek, insan hakları, hukuk örgütleri ile aileler ortak hareket etmeli. Siyasetçiler, tüm muhalif çevrelerin bir direniş zemininde toplanarak, daha gür bir sesle politikalar üretmesi gerekir. Hak-hukuk savunucuları hukukun ayaklar altına alındığı bu dönemde hukuku işletir hale getirecek eylemsellikler ortaya koymalı.”
ANKARA