7 yıl cezaevinde tutulduktan sonra tahliye edilen sanatçı Dilan Cudi Saruhan, yaşadıklarını anlattı: ‘Tahliye olduktan sonra benim yaşadığım özgürlük mü?’ diye sorguluyorum. Zindanları boşaltmadığımız sürece gerçek özgürlük olmayacak’
Her geçen gün hukuksuzluk, iktidar ve yargı eliyle derinleştiriliyor. Bu derinleşen hukuksuzluk çemberine en çok kadınlar ve üretenler giriyor. Çemberin içine alınarak görünmez kılınmaya çalışılanlardan biri de 2017 yılında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü öğrencisi iken tutuklanan Dilan Cudi Saruhan.
Sanatçı Dilan Cudi Saruhan’a arkadaşıyla yaptığı mesajlaşma “hayatın olağan akışına aykırı” görülerek “örgüt üyeliği” iddiasıyla 9 yıl hapis cezası, “Anayasal bütünlüğü bozma” iddiasından ise beraat kararı verildi ve 2017 yılında tutuklandı.
7 yıl boyunca Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutulan Saruhan’ın istinafa gönderilen dosyasının reddedilmesinin ardından dosya Yargıtay’a gönderildi. Yargıtay, mahkemede Saruhan’a son sözü sorulmamasından dolayı dosyayı usulen bozdu ve dosyayı yerel mahkemeye geri gönderdi. Yerel mahkemede görülen ilk duruşmada “örgüt üyeliği” iddiasından Saruhan tahliye edildi ve “Anayasal bütünlüğü bozma” iddiasından yine beraat kararı verildi. “Örgüt üyeliği” iddiasından 9 yıl ceza verilen Saruhan’ın cezası bu sefer 7 yıl 6 aya indirildi. Dosya şimdi tekrardan Yargıtay’da.
Saruhan, cezaevindeki sürece ve tutsaklara dair JINNEWS’e konuştu.
‘ Cezaevinde büyük bir direniş var’
Yedi yıl cezaevinde kalmanın insanı sevdiklerinden ve çevresinden uzak tutmasından dolayı üzüntü yarattığını ifade eden Saruhan, aynı zamanda cezaevi sürecinde yaşadıklarının kendisine çok şey kattığını belirtti.
Saruhan, “7 yıl içerisinde toprağı ve dağları görmeyi çok özlemiştim, aynı zamanda bir ağaca sarılmayı çok istiyordum. Çıktığımın ikinci gününde ağaçlara sarıldım. Cezaevinde kendimi yıktım, yeniden var ettim. Cezaevi, sürekli insanın düşündüğü ve sorguladığı bir alan. 7 yıl içerisinde çok fazla direnişçi kadınla tanıştım ve güçlü arkadaşlıklar kurdum. Onların benim üzerimde etkisi çok fazla. Dışarıya çıktığımda ‘Benim yaşadığım özgürlük mü?’ diye sorguluyorum. Zindanları boşaltmadığımız sürece gerçek özgürlük olmayacak. Zindanları unutmamamız gerekiyor. Cezaevindeyken kimi zaman düşünüyordum, ‘Halkımız bizi unuttu mu?’ diye. Ama düşmanın baskısının her geçen gün artmasıyla dışarıda da direnişin olduğunu görüyorduk. Bu da, benim sorularıma cevap oluyordu. 7 yıl cezaevinde kalmak zordu. Hem özlemle hem de mücadeleyle geçti. Cezaevinde büyük bir direniş var. Sistem, baskısını arttırmak için ilk olarak zindanlara yöneliyor; bunun için de ilk olarak direniş cezaevlerinde başlıyor” dedi.
Kadın tutsaklara yönelik ihlaller
Cezaevlerinde çok fazla insan hakları ihlali yaşandığına dikkat çeken Saruhan, kadın tutsaklar açısından ise ihlallerin boyutunun arttığını söyledi. Saruhan, “AKP-MHP iktidarının ortaklığıyla yeni bir kadro oluştu. Bunlar da ilk olarak cezaevlerine yöneldiler. Cezaevlerinin yönetimlerini değiştirdiler. Daha faşist kişileri yönetimlere getirdiler. Bizim yazdığımız dilekçelere cevap vermiyorlar, aileler ve tutsaklar üzerinde yasakları arttırdılar. Tedavi hakkına ulaşmanın önünde birçok engel oluşturuluyor. Bu da, hastalıkların ilerlemesine neden oluyor. Eğer tutsaklar hastalıklarının ilk sürecinde tedavi edilebilseydi, hastalıkları bu kadar ilerlemezdi. Çok acil bir şey olmadığı sürece doktora götürülmüyorduk. Cezaevinde hasta olmayanlar bile hasta olmaya başlıyor” diye belirtti.
Yoldaşlık kadınların köklerinde var
“Yoldaşlık, kadınların köklerinde olan bir şey” diyen Saruhan, yaşananlara karşı kadınlar olarak birbirlerine moral verdiklerini ifade etti. Saruhan, “Hem psikolojik açıdan hem tedavi için hem de cezaevlerinin eksik koşullarına karşı birbirimize nasıl güç olabileceğimiz konusunda kadın yoldaşlığı önemli bir rol oynuyor. Beraber direnmek yoldaşlığı büyütüyor” sözlerine yer verdi.
‘Sanatımı yapacağım, beni engelleyemezsiniz’
Cezaevinde sanat üretmenin zahmetli bir süreç olduğunu kaydeden Saruhan, yaptığı resimlere “biriktirmek yasak” diyerek defalarca el konulduğunu söyledi.
Saruhan, buna karşı atletlerin ve tişörtlerin üzerine resim nakış etmeye başladığını söyleyerek, “İşlediğim nakışları gayet rahat bir şekilde dışarıya çıkarabildim. Benim olanın elimden alınmasını istemiyordum. Siz ne kadar böyle davransanız da ben sanatımı yapacağım; siz beni engelleyemezsiniz dedim. Çanakkale’de, İstanbul’da bu yaptığım nakışların sergisi gerçekleştirildi. Kör birisi nasıl dışarıyı duygularıyla hissediyorsa, ben de bir sanatçı olarak cezaevinden dışarıyı duygularımla gördüm. Kitaplar okudum, arkadaşlarımın duygularına temas ettim. Cezaevinde üretim ve yaratıcılık engellenemiyor” ifadelerini kullandı.
‘Cezaevinde üretim var’
Cezaevinde sanat üretmeye devam ettiğini belirten Saruhan, üniversiteden öğretmeni sanatçı Emre Zeytinoğlu’nun gönderdiği mektuplardan yola çıkarak “Görülmüş Mektuplar” isimli bir sergi oluşturduğunu aktardı. Saruhan, “Emre Zeytinoğlu, fikrini bana söylediği zaman durumumuzun ajite edilmesini istemedim, çünkü cezaevlerine acıma gözüyle bakılıyor. Bunu kabul etmiyorum. Orada büyük bir direniş ve üretim var” diye kaydetti.
‘Kurumlara ve halkımıza sorumluluk düşüyor’
Son olarak tecride değinen Saruhan, dışarıda yapılan eylemlerin ve dayanışmanın cezaevinde bulunan tutsaklar üzerinde yarattığı etkiye dikkat çekti.
Toplumun daha fazla sorumluluk alması gerektiğini vurgulayan Saruhan, şöyle konuştu: “Cezaevindeki arkadaşlar sahiplenmeyi eksik görüyor. Kurumlara ve halkımıza sorumluluk düşüyor.”
Haber: Rozerin Gültekin – JİNNEWS