2015 çatışmalı sürecinde hedef gösterilerek tutuklanan ve geçtiğimiz günlerde tahliye olan gazeteci Nedim Türfent hasta tutukluların durumuna dikkat çekerek duyarlılık çağrısı yaptı
Colemêrg’in Gever ilçesinde, Selahattin Eyyubi Havalimanı’nın yanında bulunan özel bir şantiyeye, 5 Ağustos 2015 tarihinde baskın düzenleyen özel harekat timleri, işçilere toplu gözaltı yapmıştı. Yüzükoyun yere yatırılan işçilere, “Ne yaptı lan bu devlet size! Türk’ün gücünü göreceksiniz!” sözleriyle sözlü ve fiziki işkence uygulanmıştı. Bu görüntüleri ortaya çıkaran ve kamuoyuyla paylaşan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Dicle Haber Ajansı (DİHA) muhabiri Nedim Türfent, görüntülerin gündem olmasının ardından 12 Mayıs 2016’da gözaltına alınmış bir gün sonra da “örgüt üyesi” olmak iddiasıyla tutuklanmıştı.
2017’de görülen dava duruşmasında 8 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılan Türfent, 29 Kasım’da Elazığ Karakoçan K-1 Tipi Kapalı Cezaevi’nden tahliye oldu. Gazeteci Nedim Türfent, gözaltı sürecinden bu güne cezaevinde yaşadıklarını, hasta tutsakların durumunu ve gazetecilere yönelik artan baskıları Mezopotamya Ajans’ına (MA) değerlendirdi.
‘Hedef haline getirildik’
Gazeteciliğe 2012 yılında DİHA’da başladığını ve 2015 yılına kadar çalışmalarına devam ettiğini söyleyen Türfent, yaptığı haberler nedeniyle hedef haline getirildiğini söyledi. Haberleri nedeniyle “JİTEM” e ait sanal medya hesaplarından ölüm tehditleri aldığını söyleyen Türfent, “Özgür Basın çalışanları olarak bizler cesaret ve onurlu duruşu Apê Musa’dan alıyoruz. Ne kadar engelleme olursa olsun gerçeklerden asla vazgeçmeyeceğiz. Büyük bedeller ödenmesi gerekiyorsa o bedeli de ödemeye hazırız. Bu bedeli çoktan göze aldık. Bu karar ve inançla kalemimiz elimizde Özgür Basın geleneğini sürdürmeye devam ediyor ve edeceğiz” ifadesinde bulundu.
Kaybettirmeyi planlıyorlardı
Gözaltına alınırken ve gözaltında iken uğradığı işkenceyi anlatan Türfent, Wan-Gever (Yüksekova) arasında bulunan Gozeldere’de (Güzeldere) araçtan indirildiğini ve öldürülmek istendiğini söyledi. Türfent, “Rapor verildikten sonra Wan’dan Gever’e doğru yola çıkarken Güzeldere istikametinde durduk. Üç Ranger araçla yola çıkmıştık. Polisler kafama siyah bir poşet geçirerek, ellerimi ters kelepçeleyip dışarı çıkardılar. Beni bir tepenin altına götürdüler. Kafamda poşet vardı ama net olmasa da yanımda olan polisleri görüyordum. Hepsinin sakalları uzundu ve kalıplıydılar. Orada bana sık sık ‘seni öldüreceğiz’ diyorlardı. Kendi aralarında da yaklaşık 15 dakika boyunca tartışma yürüttüler. Sık sık telefon araması geliyordu en son bir arama geldi. O sırada; ‘tamam tamam biz Nedim’i Gever’e götüreceğiz’ dediklerini duydum. Ardından kararlarını değiştirip beni araca bindirip Gever’e getirdiler. Gever TEM müdürü bana ‘senden kaynaklı bize karşı yoğun bir baskı var’ dedi. Bir gün sonra da tutuklandım” diye anlattı.
Hasta tutuklular
Cezaevinde yaşadıklarını ve hasta tutsakların durumunu anlatan Türfent, “Cezaevinde hasta arkadaşlarımız oldukça fazla. Özellikle 25-30 yıldır cezaevinde bulunan hasta arkadaşlarımızın sayısı çok. Karakoçan Cezaevi’nde 45 yaşında tutuklanıp 30 yılını dolduran 75 yaşında bir hasta tutsak var. Tek başına yaşamını idame edebilecek durumda değil. Bu arkadaşımızın durumunda olan çok sayıda hasta tutuklu cezaevinde yaşamını yitirdi. Cezaevine girmeden önce hasta tutuklular gündemdeydi aradan 7 yıl geçti ama hala bir adım atılmadı” dedi.
Dayanışma büyütülmeli
Cezaevlerinde başta Kürt gazeteciler olmak üzere, yüzlerce tutuklu gazetecinin olduğunu söyleyen Türfent, son olarak şu ifadelerde bulundu: “Özgür Basın çalışanlarına yönelik baskı karşısında sessiz kalınması çok yanlış. Bu sessizlik, siyasal iktidara güç veriyor ve ardından daha güçlü bir şekilde Özgür Basın çalışanlarına yöneliyorlar. Baskı, şiddet ve susturma politikaları bu sessizlik yüzünden her geçen gün artıyor. Sessizlik bir zehirdir. Özgür Basın üzerinde var olan sessizliği ve zehri yok etmek ve ortadan kaldırmak gerekiyor. Bunun için de tüm ulusal ve uluslararası basın kurum, kuruluşların derhal harekete geçmesi ve tüm direnen gazetecilere dayanışma göstermesi gerekir.”
COLEMÊRG