Hollywood gibi endüstriyel sinema sektörünün gelecekle ilgili filmleriısı çoğunya kurak ve canlı yaşamının mümkün olmadığı senaryolardan oluştuğunu görürüz. Doğa ve doğal yaşam alanları yok edilmiştir. Canlı yaşam ya yeraltına çekilmiştir ya da yalıtılmış yapay kafeslerde devam eder. Çok uzak tarihler de değildir bunlar; kimi 50, kimi 100, kimi 500 yıl sonrasına dairdir.
Öbür tarafta NASA (ABD Uzay Ajansı), ESA (Avrupa Uzay Ajansı) ya da farklı uzay ajanlarının en temel çalışması. su bulunan bir gezegen aramak hatta farklı evrenlerde bile bunu yapmak. Elbette bu sadece insanlığın kıyamet senaryosunda yaşamda kalması, insanlığın kurtulması için değildir. Bu saflık olur, sermaye bunu da buraları da metalaştırarak kendini beslemek için dört elle bu çalışmaları yapar.
Çok bildik bir hikâye vardır. Sermayedarın biri piyasadaki bütün sebze-meyve üretimini satın alır. Ve çoğunu imha eder. Piyasadan hepsini aldığı için imha etmediği miktarı da istediği fiyata satar. Tekel olduğu için üretilen ürünün nakliye depolama soğutma işçilik gibi maliyetlerinden kurtulmak ve zaten aynı kâra ulaşabileceğine sahip olduğu için uğraşmaz bile.
Peki, bu kadar suya sahip olan dünyada bu nasıl yapılabilirdi. Bilindiği gibi su üretilemeyen bir varlıktır. Tuzlu olan deniz suyunun arıtılma maliyeti çok yüksek olup içilebilir değildir. Yerüstü-altı suları ile buzullardaki su sınırlı hatta sayılıdır denebilir. Bugün dünyada içilebilir suya erişim %80 iken 2050 de %20’ye düşeceği hesaplanmaktadır.
Hal böyleyken suyun azaltılarak kıymet olarak artırılmasında bir mahsur görmeyen sermayeye iktidarlar eliyle bu amacına ulaşmak için çalışmaktadır. İktidarlar da suyun sermayeye devrini HES-Barajlar ve Su Kullanım Ruhsatları ile inşa etmeye devam etmektedir.
Kapitalizmin hoyratça yarattığı doğa tahribatları sonucunda oluşan küresel ısınma ile birlikte kutuplardaki içilebilir su deposu olan buzulların erimesi için endüstriyel sanayi politikalarına son hızla devam etmektedir. Endüstriyel tarım politikaları yeraltı ve üstü sularını tüketmek için su tüketimi yüksek olan pamuk ve mısır üretimini desteklemektedir. Bunu için de yerüstü suları olmayan çorak denebilecek alanlarda yeraltı sularının tüketimi için yeraltı su sondaj desteklemesi verilerek suyun bitirilmesi amaçlanmaktadır.
Tüm dünyada bu ve bunun benzeri politikalardan dolayı çok büyük ölçekteki göller kurumayla yüz yüzedir. Gölleri besleyen su pınarları sondajla kurutulmakta, yerüstü sularının da HES-Barajlarla gölleri beslemesi engellenmektedir. Bu iki politika Aral, Urmiye, Eber gibi göllerini bugün ibretlik düzeyde kurutmuştur. İnsanlar, habitatlar ve ekosistemler yok olup çölleşmiştir.
Biyo-çeşitlilik ya da insan ve insan dışı yaşamın tek bir önemi vardır; metalaştırabiliyorsa varlığına izin verilir, değilse tükenmesinde bir mahsur yoktur. Sermayede vicdan ve ahlak aramak acizliktir.
Piyasadan satın aldığı ürünü imha edip istediği kâra ulaşabilen tekelci anlayış suda da aynı yöntemi kullanmaktadır. Hollywood’un kıyamet senaryoları çok uzağımızda değil. Çözüm yeni gezegenler ya da yeniden su üretebilmekte değildir. Doğal bir dengede yerküre de bir su döngüsü var ve var olacaktır. Sermayenin sudan elini çekmesi ile çözülecektir. Suyun meta olarak piyasalaştırılmasının önüne geçen, tüm canlılar için yaşam hakkı olduğu için ticarileştirilemeyeceği ve suyu kaynak olarak değil varlık olarak kabul eden politikalar yürürlüğe girmelidir.