Kentleri yıkıldı. Evleri yakıldı. Ekmek parası için çok uzaklara savruldular. Artık gürül gürül akan pınarları, tertemiz suları yoktu. Karın tokluğuna mevsimlik işçi oldular
Manisa’nın Salihli ilçesinde günün 12 saatini üzüm ve domates tarlalarında çalışarak geçiren tarım işçilerinin büyük çoğunluğunu Mardin’in Nusaybin ilçesinden gelenler oluşturuyor. Tarım arazilerine yakın yerlerde kendi imkanlarıyla kurdukları çadırlarda yaşayan tarım işçileri, elektrik ve su bulmakta zorlanıyor. Nusaybin’den sokağa çıkma yasağından sonra gelen ailelerin sayısının arttığını söyleyen tarım işçileri, çalışma koşullarının düzeltilmesini istiyor.
Yük kadınların omuzunda
Nusaybin’den ailesiyle birlikte çalışmak için Salihli ilçesine gelen Newroz Demir (21), okul tatile girer girmez tarlada çalışmaya başladığını söyledi. Yasaktan sonra tanıdığı tüm akrabalarının evlerinin yıkıldığını dile getiren Demir, “O dönem etrafımızdaki tüm komşularımızın, yakınlarımızın evleri yıkıldı. Buradaki çoğu kişiyle komşuyuz. Çoğu çocuklarıyla burada çalışıyor. İlçede iş bulmak çok zor, birçok insan buranın zorluklarına rağmen gelip çalışıyor. Sabahtan akşama kadar güneşin altında çalışıyoruz. Kimisi su getirmiyor, kimisi paranı geç veriyor. Yani zorluklarını saysam bitmez. İnsan muamelesi görmüyoruz. Kötü şartlarda taşındıkları için çoğu işçi trafik kazasında ölüyor. Kaldığımız yerle şu an çalıştığımız tarla arasında 45 kilometrelik yol var ve bizleri genellikle o bozuk minibüslerle taşıyorlar, böyle olunca kazalar da sık oluyor” dedi. Tarım işçiliğinde en büyük zorluğun kadınların omuzlarında olduğuna vurgu yapan Demir, “Çünkü sabahtan akşama kadar burada çalıştıktan sonra birde gidip bulaşık yıkıyoruz, yemek yapıyoruz, çocuk bakıyoruz. Hamile olan kadınlar, 3 aylık bebeği olanlar tarlaya geliyor. Şimdi bunun ile herhangi bir erkeğin zorlukları nasıl bir olabilir ki?” ifadelerini kullandı.
En büyük sorun temiz su
Semanur Korkmaz (18), tarlada büyüdüğünü söylüyor. Nusaybin’de mağdur edilen ailelerden biri olduklarını belirten Korkmaz, “Nusaybin’den tanıdığımız herkesin evi yıkıldı. Hiç beklemediğimiz insanlar bile yasaktan sonra gelip çalışmak zorunda kaldı. Ben lise birinci sınıfa gidecektim ama gidemedim, bırakıp buraya geldik. Okulum böyle elimden gitti. Şimdi domates tarlasında çalışıyoruz. Sabah 06.00’da başlayıp saat 14.00’a kadar kesintisiz çalışıyoruz. Sabah dinlenme molası 15 dakika oluyor. Tarlada çalışmanın çok fazla zorluğu var ama su büyük bir sorun. Saat 12.00’dan sonra inanılmaz bir sıcak var, iş sahipleri bir suyu vermeyi bile çok görüyor. İnsan nasıl su getirmez? Bazıları getirse de içinde yosun oluyor ya da su sıcak oluyor. Yıllardır söylüyoruz artık bu koşulların düzeltilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu. Kadınların tüm zorluklara rağmen daha fazla çalıştığını ve bazen bir-iki saatlik uykuyla ayakta kalabildiklerini dile getiren Korkmaz, “Kadınların işi tarlada bitmiyor” dedi.
Çocuk işçi
4 yaşındaki F.K., Nusaybin’deki yasaktan sonra akrabalarıyla çalışmaya geldiğini belirtti. Ailesine maddi destek sağlamak zorunda olduğunu ifade eden F.K., “Ailem memlekette kaldı, ben çalışıyorum. İş zordur, birde patronlar kötü. Bir iki dakika fazladan mola yapsan hemen geliyorlar. Yaşım daha küçük olabilir ama bende diğerleri kadar çalışıyorum. Yani çalışma saatleri aynıdır, aldığım ücret ise daha düşük oluyor. Soğuk su bile vermeye gelmiyorlar. Oysa işçilik öyle kolay değil ona göre davranmaları lazım” şeklinde konuştu.
Ayşe Sürme/İzmir-MA