Emekli Korgeneral Engin Alan, emekli Albay Korkut Eken, organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı ve eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ın Bodrum Yalıkavak Marina’da paylaştıkları fotoğraf, Susurluk’ta ortaya çıkan devlet-mafya-siyaset ilişkilerini ve bununla ilgili raporları hatırlattı. Başbakan Necmettin Erbakan’ın görevlendirmesiyle 13 Ağustos 1997’de Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş, Susurluk Raporu’nun bir bölümünde şöyle yazmıştı: “Susurluk Olayı bir bütündür ve olaylar zincirinden ibarettir. İstanbul’da Özgür Gündem Gazetesi’nin bombalanması, Behçet Cantürk’ün öldürülmesi, Diyarbakır’da yazar Musa Anter’in öldürülmesi; İstanbul’da Tarık Ümit olayı ile Azerbaycan’da ihtilâl denemesi; Bodrum’da Hikmet Babataş cinayeti, Gaziantep’te Mehmet Ali Yaprak’ın kaçırılması, Bankaların trilyonluk kredileri, gerçekte Ankara’da cereyan eden olayın muhtelif veçheleridir…”
Zamanın MİT Müsteşarı Sönmez Köksal ise, Susurluk için hazırladığı İnceleme Raporu’nda şu tespitleri yapmıştı: “Susurluk olayı devletin içinde kontrolsüz güçlerin varlığını, bu güçlerin devletin ihtiyaçları dışında da bazı istenmeyen faaliyetlere yönelebildiğini, güvenlik kuvvetlerinin resmi güçler dışında bazı unsurları da devlet görevi adı altında kullandıklarını, devletin bazı belgelerinin gayri kanuni unsurlara verilebildiğini, istihbaratta ve örtülü operasyonlarda çok başlılığın bulunduğunu, gizlilik taşıması gereken devlet belgelerinin veya faaliyetlerinin dahi kolayca açıklanabildiğini ve tartışılabildiğini, kontrolsüz güçlerin bazı siyasi güçlerce veya kişilerce desteklendiğini, devlet adına yapıldığı öne sürülen işlerde dahi büyük miktarlarda maddi çıkarların söz konusu olduğunu gösterecek nitelikte emarelerin çıkmasına neden olmuştur…”
Bu raporlarda belirtilenler, 90’lı yıllar boyunca devlet-mafya-siyaset ilişkilerinin başrolünde yer alan bu dörtlünün görev aldığı dönemde gerçekleşti. Bu bakımdan söz konusu fotoğraf, bir gazeteci tarafından gizlice veya tesadüfen çekilmiş değil. Yeri ve zamanı ayarlanarak bu dörtlü tarafından çekilip sosyal medyada servis edilmiş. Fotoğrafı çeken ve Twitter’da paylaşan kişinin, “Türk Devleti ilelebet var olsun diye her zorluk ve meşakkati göğüsleyen, zindan dahil bu uğurda en ağır bedelleri ödeyen kahramanlarımız!” vurgusu, belirli çevrelere verilen bir siyasal mesaj niteliğinde. Bu bağlamda genel olarak topluma, “Yaptıklarımızdan aklandık ve ayaktayız!” AKP-MHP iktidarına, “Onca badireler atlattık ama yılmadık, yıkılmadık!” Devrimci ve demokratik kamuoyuna ve yeni bir siyasal infaza maruz kalan HDP’ye, “Bakın biz buradayız, bir aradayız!” deniliyor.
Bu durum, 90’lı yıllara dönüş anlamına gelen iktidarın baskı politikalarının sistemleştirildiği bir dönemde verilen bu mesaj, geleceğe yönelik bazı yeni adımların atılacağı anlamına geliyor. İçeride ve dışarıda sürekli savaşın doğal bir uzantısı olan militarizmin resmiyet kazanması, özel harp stratejilerinin, özel askeri sektörün ve paramiliter güçlerin yeni konumlanışı, başka bir deyişle “derin devlete” dayalı, devlet-mafya-siyaset ilişkilerinin yeni bir siyasal dönemine tekabül ediyor. Yeni rejimde artık hiçbir şey saklı-gizli değil. Her şey açıktan, kamuoyunun gözleri önünde resmi kurumlar ve kişiler aracılığıyla yapılıyor. İnsanlar kaçırılıyor, işkence edilerek sorgulanıyor, ajanlığa zorlanıyor, helikopterden atılıyor, kaybediliyor. Artık beyaz Toroslar yerine Transporterler kullanılıyor. Her alanda savaş ve düşman hukuku uygulanıyor.
Neredeyse her gün yeni kumpaslar ve komplolar yoluyla siyasal infazlar yapılıyor. Milletvekili, yazar, sanatçı ve işçi demeden sesini çıkaran herkes dövülüyor, sövülüyor ve yaşam hakkı ihlal ediliyor. Sokağa çıkıp haklarını aramaya çalışan işçiler, köylüler, kadınlar, gençler, Cumartesi Anneleri, Barış Anneleri, kısacası hak arayan herkes, polisin ve jandarmanın saldırılarına maruz kalıyor ve sudan bahanelerle tutuklanıyor. Bunları yapanlar ya kamuoyundan gizleniyor ya da görevlerinin ötesinde işledikleri taciz, tecavüz ve saldırı suçları olağanüstü rejim standartlarıyla korunuyor. Çünkü Susurluk ruhu da 12 Eylül hukuku da yaşıyor!