Duydunuz mu bilmiyorum ama İstanbul 56.Asliye Ceza Mahkemesi’nde 17 Ocak günü bir duruşma görüldü.Bir davanın karar duruşması.Mahkeme heyeti çalışırken ölmek istemiyoruz dediği için ekmeği elinden alınan bu nedenle direnen 15 emekçiye 3 ile 4 yıl arasında değişen hapis cezaları verdi.
Olayın başına dönecek olursak 2014 yılında İstanbul Torunlar şantiyesinde 10 işçinin öldüğü günlerde Torunlar şantiyesinin sadece birkaç kilometre ötesinde süren bir direnişi anlatmam gerekiyor. İktidarın ihalelerinin gediklisi durumundaki Cengiz İnşaat, Limak Grubu ve Kolin İnşaat’ın ortaklığı ile özelleştirme sonucu aldıkları İstanbul BEDAŞ’ta enerji işçileri açısından çalışma koşulları ağırlaşmıştı. İstanbul Avrupa yakasının elektrik dağıtım hizmetini üreten yüzlerce işçi hem ağır koşullarda hem de can güvenlikleri olmadan çalışıyordu.Şirketlerin maliyeti düşürmek amacıyla önce can güvenliği için gerekli olan ekipmandan vazgeçmesinin bedelini enerji işçileri canlarıyla ödüyordu. İş yerinde örgütlü bulunan DİSK Enerji Sen sendikası BEDAŞ’ta yıllarca bir yandan iş veren eliyle örgütlenen sarı sendikaya bir yandan da güvencesiz ve güvenlikten yoksun çalışma koşullarına karşı mücadele ediyordu.Bu dönemde can güvenlikleri için yanmaz eldiven, porselen tornavida isteyen işçiler talepleri sağlanmadığı için direnişe geçince işten atıldı. Sendikanın öncülüğünde BEDAŞ önünde başlayan direniş sürerken işçiler işçi sağlığı ve iş güvenliği için verdikleri mücadeleye dikkat çekmek, bu yüzden işten atıldıklarını kamuoyuna bir kez daha duyurmak için 10 Eylül 2014 günü SGK Beyoğlu Sosyal Güvenlik Merkezi’nde bir protesto eylemi gerçekleştirdi. Sendika iş yeri önünde süren direnişi çalışma hayatını düzenleyen ve denetleyen kurumların merkezine taşıyarak büyütmek istemişti. İşçilerin SGK binasının camından astıkları pankartta sadece kendi çalışma koşullarına değil bu ölümüne çalıştırma düzenine isyan edercesine şöyle yazıyordu: “İnşaatta, madende, enerjide, yeni Türkiye sermayesi öldürüyor.” Eylemde 15 işçi gözaltına alındı. 4 yıl süren yargılama sonunda Enerji Sen Genel Sekreteri Süleyman Keskin’e 4 yıl, sendika üyesi direnişçi işçilere ise 3 yıl 4 ay hapis cezası verildi. Mahkeme, kararın temyiz yolunu açık tutmasına rağmen verdiği hükümle bu ülkede ölmemek için direnmeyi “suç” olarak görüldüğünü tescilledi.
4 yıl süren duruşma sonucu direnişçi işçilerin SGK aracılığıyla seslerini duyurmak istemelerini suç sayanlar bu sese kulak verseydi şimdi ne olurdu? İşçi Sağlığı ve Güvenliği Meclisi’nin verilerine göre 2018’de 60, 2017’de 65, 2016’da 45, 2015’te 47 enerji işçisi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Bu sayılar yan yana gelen rakamlardan ibaret değil. Her biri ailesi, sevdikleri, hayalleri olan birer insandı. Ve Enerji Sen’li emekçilerin seslerine kulak verilseydi bugün onların çoğu aramızda olabilirdi.
Bir avuç para babasının doymak bilmez iştahı karşısında ben, sen demeden, yarını beklemeden kendini ortaya koyanların verdiği mücadele bu barbarca çalışma rejiminin, kentlerin ve doğanın yağmalanmasına dayalı düzenin çarklarını durduracak yegâne şey. İşte bu yüzden mahkemeler, polis, iktidar, direnenlerin sesinin kısılması, cezalarla göz dağı verilmesi gerektiğini biliyor. Oysa emekçilerin haklılık ve dayanışmayla kazandıkları güçleri onlar durdurulamaz kılıyor. 4 yıl önce kendi seslerine artık hayatta olmayan madencilerin ve inşaat işçilerinin sesini katanlar, işte buradayız baktığınız her yerde diyenler 4 sene sonra masa başında alınan kararlarla susturulamaz. Onların yazdığı tarih yaşanmıştır ve artık değişmez bir şekilde belleklerde, sınıf mücadelesinin akışında yerini almıştır.