Susma Platformu’nun yayınladığı 10 aylık sansür raporunda medya yüzde 37 ile en fazla sansüre uğrayan alan oldu. Rapoda sansür için çoğu zaman bir gerekçe bile gösterilmediğine dikkat çekildi
Susma Platformu, “Türkiye’de Sansür ve Otosansür: Ocak 2019 – Kasım 2019” raporu yayınlandı. Susma Platformu, 2019’un ilk 10 ayında sanat ve medya alanlarında gerçekleşen sansür vakalarını içeren raporu ifade özgürlüğü ihlallerine dair bir bellek oluşturmak amacıyla hazırlandığını açıkladı.
Raporu, Kültigin Kağan Akbulut, Özlem Altunok, Pelin Buzluk, Figen Albuga Çalıkuşu, Murat Şevki Çoban, Seçil Epik, Özkan Küçük, Melike Polat, Sumru Tamer ve Onur Yıldırım kaleme aldı. Yaklaşık 300 vakanın yer aldığı raporda; Diyarbakır, İzmir ve Ankara bölgeleri de mercek altına alındı.
Hedef gösterme, gözdağı, hapis cezası…
Medya, sosyal medya, yayıncılık, sinema, tiyatro, müzik ve görsel sanatları kapsayan raporun sunuş kısmında şunlara yer verildi: “OHAL ve sonrasında 7145 sayılı yasayla ‘olağanlaştırılmış OHAL’ koşulları altında hazırladığımız iki kabarık rapordaki (2016-2017 / 2017-2018) vakaların da ortaya koyduğu gibi, ifade özgürlüğü açısından yoğun ve yorgun bir süreçten geçtiğimiz aşikâr. Kitap toplatma, etkinlik yasaklama, habere erişimi engelleme, haberi sansürleme, yayın durdurma, hedef gösterme, gözdağı, ihbar, gözaltı, soruşturma, yargılama, hapis cezası… Görünen o ki, bu yoğunluk ve yorgunluk, devlet üzerinden uygulanan sistematikleşmiş sansür pratiklerinin farklı mekanizmalar, aktörler ve yöntemler aracılığıyla artarak yaygınlaşmasının ötesinde artık özgür ifadenin önünde kalın bir duvar gibi yükselen otosansürü olağanlaştırıyor.
İfade özgürlüğüne savaş
Raporun devamında yer alan bilgilere göre, ifade özgürlüğüne yönelik ihlaller çoğunlukla adli yöntemlerle gerçekleştirildi. Raporda, “Soruşturma, dava, gözaltı ve tutuklama gibi adli yöntemlerin yer aldığı yüzde 32’lik bölüm, devlet organlarının halen en kaba yöntemlerle ifade özgürlüğüyle savaştığını gösteriyor. Yüzde 28 oranıyla sansürün etkinlik ve eylem engelleme şeklinde gerçekleştirilmesi de en çok uygulanan yöntemlerden biri. Ticari yaptırımın da yüzde 14’le baskın bir yüzdelik dilim oluşturduğu tabloda, bu kategoriyi çoğunlukla RTÜK’ün TV kanallarına uyguladığı program durdurma cezaları ve işten çıkarmalar oluşturuyor” ifadelerine yer verildi.
Sansürün uygulandığı alanlar
Sansürün hangi alanlarda uygulandığını da inceleyen raporda; gözaltına alınan ve tutuklanan gazetecilerin, sansürlenen yazıların ve işten çıkarılan basın mensuplarının yer aldığı “medya” başlığı yüzde 37’yle en büyük oranı oluşturdu. Bağımsız gazeteci olarak çalışmalarını sürdüren ya da yurttaş gazeteciliği yapan birçok kişi de yüzde 15 oranla sosyal medya bölümünde yer aldı.
Sansürün uygulandığı diğer alanlar ise şöyle: “Tiyatro yüzde 4, Müzik yüzde 6, sinema yüzde 5, görsel sanatlar yüzde 3, akademi yüzde 5, yayıncılık yüzde 5, diğer yüzde 19 oranla sansür uygulanan alanlar oldu.”
Sansürün çoğunda gerekçe bile yok
Sansürün ve ifade özgürlüğüne yönelik ihlallerin gerekçeleri ile ilgili olarak raporda şu bilgiler yer aldı:
“Gerekçeleri ortaya çıkarmak bu çalışmanın en zor yönlerinden biri oldu. Çoğu vakada bir gerekçe bile olmayabiliyor ya da gerekçe o kadar önemsizleşiyor ki, vaka medyada kendine yer bile bulamıyor. Aynı zamanda kimi durumlarda görünür gerekçe olmasına rağmen, asıl gerekçe siyasi gündemle bağlantılı bir konu olabiliyor. O nedenle LGBTİ+ hareketiyle ilgili ya da kayyım atamalarına ve Barış Pınarı Operasyonu’na karşı etkinliklere uygulanan sansür vakaları da bu grafikte yer alıyor. ‘Terör örgütü propagandası’ ya da ‘terör örgütüne üyelik’ yıllardır karşımıza en çok çıkan gerekçelerden biri. ‘Genel ahlak ve kamu düzeni’ gibi gerekçeler de etkinlik, eylem ya da yayın yasağı gibi ifade özgürlüğü ihlallerinde karşımıza çıkan gerekçelerin başında geliyor.”