Acımasız insan hakları ihlallerine tanık olduğumuz bir coğrafyada, bir kez daha “İnsan Hakları Haftası”nı kutladık.
Soykırımlara, büyük yıkımlara tanıklık yapmış bu coğrafya hala, bu tanıklığa devam etmekte.
1915’in ‘Türk ve Sünni İslamcı’ resmi politikası, can yakmaktan vazgeçmiyor.
Düşünce ve ifade özgürlüğü, hiçbir zaman olmadığı kadar baskı altında.
İnsanlar sadece, ‘yönetenler’ gibi düşünmedikleri için, barış ve demokratik çözümler istedikleri için, cezaevlerinde yaşamaya mahkum ediliyorlar.
Cezaevleri tıka basa dolu; tecrit-izolasyon politikası son hızla devam ediyor.
Birçok hasta mahpus, ‘Adli Tıp raporlarının’ insafına kalmış şekilde cezaevinde ölümü bekliyorlar.
80 yaşındaki Sise Ana, 74 yaşındaki gazeteci Nazlı Ilıcak insafsızca cezaevinde tutuluyorlar.
Yazar Ahmet Altan, Osman Kavala, ‘düşman hukuku’ uygulamasının mağdurları durumundalar.
Kürt gazeteciler, her devrin mağdurları zaten!
Binlerce insan, KHK mağduru olarak işlerinden atılmışlar.
Devlet sadece bireyleri değil, onların ailelerini de cezalandırıp açlığa mahkum etmiş durumda…
Topluma dayatılan, erkek egemen-feodal ve militer anlayış, kadın cinayetlerinin, ‘azmettiren gücü’ olmaya devam ediyor.
Erkekler, ‘kendi mali olarak gördükleri’ kadınları öldürmeye devam ediyorlar.
Kadına yönelik şiddet konusunda, ‘Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi’nde Türkiye devletinin imzası olmasına rağmen, Türkiye yargısı görmezden geliyor.
İşkence, gerek toplu gösterilerde gerekse gözaltı merkezlerinde uygulanmaya devam ediyor.
Kaba dayak, cinsel taciz, çıplak arama, aç ve susuz bırakma gibi yöntemler çokça uygulanıyor.
Tüm bu hak ihlallerine karşı mücadele eden insan hakları savunucuları da baskı altında…
İnsan Hakları Haftası’na kısa bir süre kala, İHD Malatya Şube Başkanı Gönül Öztürkoğlu tutuklandı; birçoğumuz ise cezaevine girme tehdidi yaşıyoruz.
İşte tüm bunlara rağmen, İnsan Hakları Haftası’nı kutladık, kutlamaya da devam edeceğiz.
Çünkü dünyayı, ‘suskunlar’ değil, ‘direnenler’ değiştirirler.