Suruç Katliamı’nın 9’uncu yılında yakınlarını kaybeden aileler, adalet mücadelesini sürdüreceklerini belirtirken, DEM Parti Hukuk Komisyonu Eşsözcüsü Sevda Çelik Özbingöl, ‘Bu dosyanın tarafları sadece aileler değil hepimiziz’ dedi
20 Temmuz 2015’te Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu’nun (SGDF) çağrısıyla Kobanê’nin yeniden inşa çalışmalarına katılmak için Riha’nın Pirsûs ilçesindeki Amara Kültür Merkezi bahçesinde bir araya gelen sosyalistlere yönelik DAİŞ’in gerçekleştirdiği bombalı saldırı 9’uncu yılını geride bıraktı. Katliamda 33 genç yaşamını yitirirken, 100’ün üzerinde kişi de yaralandı.
Saldırıda yaşamını yitirenlerden 22 yaşındaki Vatan Budak’ın babası Murat Budak ve 53 yaşındaki 4 çocuk annesi Nazlıgül Bahar Boyraz’ın kızı Yasemin Boyraz, 25 yaşındaki Süleyman Aksu’nun annesi Kudret Aksu ve Suruç İçin Adalet Platformu’nda yer alan Sevda Çelik Özbingöl katliamın 9’uncu yılında verdikleri adalet mücadelesine dair Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuşu.
‘Roboskî’de ve Soma’daydı’
İzzet Baysal Üniversitesi elektrik bölümünden 2015 yılından mezun olan Budak’ın yaşamının mücadeleyle dolu olduğunu söyleyen babası Murat Budak, oğlunun yaşanan tüm katliamlara karşı duyarlı olduğunu belirtti. Vatan’ın, 34 kişinin katledildiği Roboskî’ye ve 301 maden işçisinin katledildiği Soma’ya da gittiğini söyleyen baba Budak, “Oğlum bu katliamların hiç birini kabul etmedi” dedi.
‘İyi olan ne varsa yok ediyorlar’
Oğlunun çocuk hassasiyetine işaret eden Baba Budak, “Aynı zamanda Vatan’ın çocuklara karşı çok büyük hassasiyeti vardı. Çocukların ölmesini kabullenemiyordu. Kobanê’ye gitme kararı aldığında ve gelip bize söylediğinde biz kendisiyle gurur duyduk” diye belirtti.
Budak, katliam haberini aldıklarında yaşadıklarını şöyle dile getirdi: “Haber aldık ki saldırı olmuş ve Vatan ölmüş. Haberi aldığımızda dünya başımıza yıkıldı. Dünyada iyi ve güzel olan ne varsa yok etmeye programlanmış bir anlayış var.”
‘Katliamların sorumlusu devlet’
Türkiye’de meydana gelen birçok katliamın asıl sorumlusunun “devlet” olduğunu belirten Budak, “Sadece Suruç Katliamı değil Ankara, Amed, Adana’da meydana gelen katliamlar, iktidar kendini kurtarmak için yaptı. Aslında AKP hükümeti yapmış olduğu katliamları itiraf ediyor. Biz aileler olarak bunların peşindeyiz. Bunlar yargılanana kadar mücadelemizden 1 kişide kalsak vazgeçmeyeceğiz” diye konuştu.
Yargısal sürecin 9 yıldır devam ettiğini ifade eden Budak, katliamı gerçekleştirilenlerin aslında yargılanmadığını ifade ederek, “Samanlıkta iğne aramak, Türkiye’de adalet aramaktan daha kolay. Bizler bu ülkede hukuksuzluğun en üst safta olduğunu biliyoruz. O yüzden bizlere düşen görev bu hukuksuzluk karşısında mücadele etmek ve örgütlenmektir” diye belirtti.
‘Umuda yolculuk’
Katliamda yaşamını kaybeden Nazlıgül Bahar Boyraz’ın kızı Yasemin Boyraz, annesinin yaşamı savunan, demokrat bir kadın olduğunu dile getirerek, “Ben annemi ‘Hükümet Kadın’ adlı filmdeki kadına benzetirdim. Çünkü onun gibi davranırdı. Annem aynı zamanda ‘yapamıyoruz’ kavramını hayatında çıkarmıştı. Onun için yapamamak kelimesi bir anlam ifade etmiyordu” dedi.
Annesinin Kobanê’ye gitme kararını “umuda bir yolculuk” olarak değerlendiren Boyraz, şunları aktardı: “Annem savaşın olduğu alanda umut olmayı çok istiyordu. Çünkü haksızlığı ve oradaki vahşeti kabullenemiyordu. Gittiği gün, yanına bir tane torba aldı ve torunlarının kıyafetlerini içine doldurdu. Oradaki çocuklara kıyafetleri vermek için sabırsızlanıyordu. Torbanın içindeki umut da gitti, annem de gitti.”
‘Ailelere dava açıldı’
Katliamın yargılama sürecinde dosya hakkında hiçbir ilerlemenin kaydedilmediğini aktaran Boyraz, ayrıca “mahkemeyi tehdit etmek” suçlamasıyla ailelere dava açıldığını anımsatarak, şöyle devam etti: “Dosyaya aktarılacak o kadar delil var ki, fakat hakim bunların hiçbirini dosyaya koymuyor. Bizler de mahkemenin bu tutumuna karşı, onların mahkemelerini ve hakimlerini tanımadığımızı söyledik ve bizlere dava açtılar. Saldırıyı gerçekleştiren DAİŞ’lilerin aileleri polisi arayarak ‘Gelip oğullarımızı alın, bir şey yapacaklar gelin müdahale edin’ demesine rağmen, onu da dosyaya eklemediler. Biz de tüm olanlara karşı bu mahkeme heyetini tanımadığımızı ve reddettiğimizi söyledik.”
Ortak mücadele çağrısı
Türkiye’de adalet olmadığını ifade eden Boyraz, sivil toplum kuruluşları ve siyasi parti temsilcilerine ortak mücadele çağrısında bulundu. Aynı zamanda ailelere duyarlılık çağrısı yapan Boyraz, sözlerini şöyle sürdürdü: “20 Temmuz’da anmamız olacak. Bu hususta adalet arayışında olan herkesin destek vermesi gerekiyor. Umutlarımızın tekrar yeşermesi için dayanışma içinde olmamız ve örgütlenmemiz gerekiyor. Umut bizim için bir ekmek gibi o yüzden adalet arayışımız aralıksız sürecektir.”
Mezarı tahrip edildi
Çok sevdiği Gever’e defnedilen Süleyman Aksu’nun mezarı, 9 yılda 7 kez tahrip edildi. Oğlunun mezarı bir kez daha tahrip edilmesin diye yaz kış demeden günde 3 kez mezarı ziyaret eden anne Kudret Aksu, “33 evladımız katledildi ve herkes sessiz. Adalet istiyorum, ama ortada adalet denilen bir şey kalmadı. Adalet, oğlumun ölümüyle birlikte toprağa gömüldü. Eğer adalet olsaydı, oğlum ve 32 arkadaşının gerçek katilleri ortaya çıkarılırdı.
‘Adalet çığlığımızı duyun’
Adaletin sağlanması için çağrıda bulunan Aksu, şunları dile getirdi: “Adalet çığlıklarımızı duysunlar. Adalet istemeden vazgeçemeyeceğim. Vicdanlı hakim ve savcıların çocuklarımızın faillerini ortaya çıkarması çağrısında bulunuyorum. Oğlumu katleden herkesin aynı acıyı yaşamasını diliyorum. Çünkü bunca yıldır adaletin sağlanmamasının tek sebebi bu acıyı bilmemeleridir.”
‘Sanıklar değil aileler yargılandı’
Suruç İçin Adalet Platformu’nda yer alan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Hukuk Komisyonu Eşsözcüsü Sevda Çelik Özbingöl de adalet beklentimize cevap verecek bir süreç işlemediğini belirterek “Etkin bir soruşturma yürütülmediği için katliamlar devam etti” dedi.
Özbingöl, Ahmet Davutoğlu’nun tanık olarak dinlenmediğini ve dosyada cezasızlık politikasının izlendiğini söyledi. Özbingöl, “Sanıklar değil, mağdurların yargılandığı bir yargılama pratiğine şahit olduk. Suruç katliamı yargılama süreci Hilvan Cezaevi kampüsünde gerçekleşti. Hiçbir sanık duruşmalarda hazır edilmedi. Taleplerimiz hep ret edildi.” İfadelerini kullandı.
‘Onları unutmayacağız’
“Bu katliam 33 kişiye karşı değil, insan olarak hepimize karşı işlendi. Bu dosyanın tarafları sadece aileler değil hepimiziz” diyen Özbingöl, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Onların unutulmasına izin vermeyeceğiz. 20 Temmuz tarihinde Amara Kültür Merkezi’nde olacağız. İnsan haklarını savunan herkes dayanışma içinde olmalı. Herkesin insanlığa karşı işlenen bu suça karşı yan yana gelmesi önemli.”
İSTANBUL