Suruç Katliamı anmasına yönelik müdahaleler sonucu gözaltına alınanlar, 5 yıldır benzer müdahalelerle engellendiklerini belirterek, devletin katliamla yüzleşmek yerine, hafızalardan silme peşinde olduğunu söyledi.
Suruç Aileleri İnisiyatifi’nin, katliamın 5’inci yıl dönümü dolayısıyla 20 Temmuz’da Ankara’da yapmak istediği iki ayrı anmaya dönük polis müdahalesinde 42 kişi gözaltına alındı. Polisin sert müdahalesinde Şamil Parlak yüz felci geçirirken, birçok kişinin kaburgalarında hasarlar ve vücutlarının çeşitli yerlerinde zedelemeler oluştu.
Hastaneye götürülürken uzun bir süre polis araçları içerisinde havasız ve maskesiz bırakılan kişiler, polisler hakkında suç duyurusunda bulunmaya hazırlanıyor. Yaralanan gençler, polis müdahalesi ve sonrasında yaşananları anlattı.
‘Aynı anda 7-8 polis üzerime çullandı’
Şamil Parlak, anma kapsamında Güven Park’a doğru yürüyüşe geçmeleriyle birlikte polisin müdahalede bulunduğunu belirterek, kendisine dönük saldırıyı şöyle anlattı: “7-8 polis üzerime çullandı, 5 dakikaya yakın kafamı yere çarparak, sırtıma dizleri ile baskı yaparak, üzerimde duruyorlardı ve çevredeki sivil polisler kafama ve vücudumun farklı yerlerine sağdan soldan gelip tekme atıp geçiyorlardı.”
‘Geçici yüz felci teşhisi kondu’
Gözaltında da kötü muamelenin devam ettiğini belirten Parlak, “’Doblo’ olarak tabir edilen araçlardan bir tık daha büyük araçlar. Bunun bagaj kısmında dört kişi tutulduk. Hava sıcaktı, bilerek yarım saat kapıları açmadılar ve maskelerimiz arbede esnasında düşmüştü, yeni maske vermediler. Daha sonra avukatlarımız getirecekti. Muayene esnasında doktor yaralardan kaynaklı kafa travmasından şüphelendi. Şehir Hastanesi’ne sevk edildim. Geçici yüz felci teşhisi konuldu, kalıcı hasarın olup olmayacağı ise daha belli değil” dedi.
Yaşananlar ile ilgili suç duyurusunda bulunacaklarını ifade eden Parlak, “Ankara’da yıllardır devletin kendi yasalarını tanımadığı bir durum söz konusu” ifadelerini kullandı.
Ters kelepçeli bir şekilde hastaneye götürüldük
Deniz Akbıyık, polis grubu arasında kadın polislerin olmasına rağmen erkek polislerin kendisine müdahale ettiğini, 5-6 tane erkek polisin uzun süre kendisine şiddet uyguladığını söyledi. Polis şiddeti sonucu kolunda morluk ve zedelenmeler oluşan Akbıyık, yaşadıklarını şu şekilde anlattı: “Beni arkadaşlardan ayırana kadar erkek polisler şiddet uyguladı. En son ayırdıklarında kadın polislere teslim ettiler. Kadın polisler de beni yere yatırıp, dizi ile bastırarak o şekilde tuttu. Araca götürürken de boğazımı sıktılar, nefes alamadım, nefes alamayınca hıçkırmama oldu, o zaman bıraktılar. Sonra da aracın içinde kapalı bir şekilde uzun bir süre beklettiler. Nefes alamadığımızı defalarca söylememize rağmen kapıyı açmadılar. Ters kelepçeli bir şekilde hastaneye götürüldük.”
Sokaktan vazgeçmeyeceğiz!
Polislerce darp edilmesi ve hastanede yaşadıklarıyla ilgili suç duyurusunda bulunacağını dile getiren Akbıyık, “Pandemi sürecindeyiz ve maske istememize rağmen ne polisler ne hastane tarafından maske verilmedi, ancak avukatlarımız aracılığıyla ulaşabildik” diye konuştu.
Devletin Suruç Katliamı ile yüzleşmek yerine, hafızalardan silme peşinde olduğunu söyleyen Okan Danacı, “Suruç anması 5 yıldır değişik engelleme girişimleri ile karşı karşıya kalıyor. Fotoğrafları yırtıyorlar, katlettikleri gençlerin yüzlerini görmek istemiyorlar. Ama Suruç’ta kaybettiğimiz arkadaşlarımızın yüzleri, onların yüzüne her 20 Temmuz’da tokat gibi çarpmaya devam edecek” diye belirtti.
Müdahalelerde polisin ilk olarak Suruç’ta yaşamını yitiren kişilerin isimleri ve fotoğraflarına yöneldiğini belirten Danacı, “Katlettikleri gençlerin yoldaşları ile hesaplaşmak zorundalar, biz bu hesaplaşmanın bir tarafı olarak Güvenpark’ta olmak istedik ve bütün saldırı, işkence, gözaltılara rağmen arkadaşlarımızın adını anmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
Suruç, Ankara, Gezi…
Danacı, devamında şunları ifade etti: “Şehit yoldaşlarımızın yürüdüğü yollar, okudukları kampüsler, mekanlar, meydanlar hiçbir şekilde bize kapatılamaz. Bu fikir ile oradaydık. Biz sadece Suruç şehitlerinin hesabını sormak için değil, bu şehirde 10 Ekim’de katledilen 101 yoldaşımız, Hande Kader, Berkin, Gezi şehitleri, Medeni Yıldırım’ın da hesabını sormak için oradaydık. Bu nedenle kararlıyız, hesap soracağız. Bizi hesap sorma mücadelemizden de kolay kolay vazgeçiremeyecekler.”
‘Sürekli sözlü tacize maruz kaldık’
Polisin plastik mermilerle saldırısı sonucu kolundan yaralanan Zeynep Tan, Meşrutiyet Caddesi ile Konur Sokak’ın kesiştiği noktada biber gazlı müdahale sonucu gözaltına alındı. Tan, polis müdahalesi sırasında maruz kaldıklarını şöyle anlattı: “Altı kişiydik, bizi ablukaya alıp kısacık bir mesafede üst üste atıp, darp etmeye başladılar. Oradaki tek kadın bendim, özellikle küfür edildiğini duydum, sırtıma tekmeler atıldı. En çok da şiddeti kadın polislerden gördüm. Çok yakın bir mesafeden plastik mermilerle saldırdılar, gaz sıktılar. Ters kelepçe ile o gazın içinde üst üste yığılmış bir şekilde daracık alanda dakikalarca bekletildik. Biz adalet talep ettik polisler işkenceyle karşılık verdiler. Araçta bekletilirken de yine küfür, darp çeşitli tacizlerde bulundular. Hastanede de çeşitli sözlü tacizlere maruz bırakıldık.”
Adalet için herkes mücadele etmeli
Tan, “Bizler gençleri mücadeleye davet ediyoruz. Kadınlar olarak sokaklarda katlediliyoruz, çocuklar cinsel şiddete maruz bırakılıyor, gençlerin sokak ortasında boğazları sıkılıyor, nefessiz bırakılıyor. Bu adaletsizliklerin karşısında bir arada durmak gerekiyor, kenetlenmemiz gerekiyor. Adalet için insanları mücadeleye çağırıyoruz” dedi.
MA-ANKARA