Suruç Katliamı’nın firari sanıklarının davasına katılan SGDF Eş Genel Başkanı Okan Danacı, davada Ahmet Davutoğlu’nun dinlenmesi gerektiğine vurgu yaparak, “İlhami Balı ‘aranıyor’ deniliyor. Bu kişi aranırken nasıl devlet hastanesinde tedavi oldu?’ diye sordu
Urfa’nın Suruç ilçesi Amara Kültür Merkezi’nde 20 Temmuz 2015 tarihinde Kobanê’deki çocuklara oyuncak götürmek amacıyla bir araya gelenlere yönelik IŞİD’in gerçekleştirdiği canlı bomba saldırısında 33 genç katledildi. Saldırıya ilişkin firari sanıklar Deniz Büyükçelebi ve İlhami Balı yönünden devam eden yargılamanın sabah saatlerinde başlayan ikinci duruşmasında, siyasi parti ve sivil toplum örgütleri müdahillik talebinde bulundu.
Müdahillik taleplerinin ardından katliamda yaşamını yitiren İsmet Şeker’in kızı Yağmur Şeker, konuştu. Şeker, Ahmet Davutoğlu (Dönemin Başbakanı) gelip kendilerine hesap vermesi gerektiğini belirterek, “O gelip her şeyi bize anlatacak. İlhami Balı kırmızı bülten ile aranıyor ama getirilmiyor. Gelip bize hesap versin. Suruç için adalet demeye devam edeceğiz. Hiç bir zaman bu davanın peşini bırakmayacağız” dedi. Cemil Yıldız’ın eşi Sultan Yıldız ise, adalet istediklerini kaydederek, “Hiç bir sanık yargılanmadı. Sadece Yakup Şahin değil bir çok fail var. Mahkeme heyeti bu failleri getirsin” dedi. Çağdaş Aydın’ın babası Feti Aydın da, “Çocuklarımızın suçu evleri yıkılan bir halka el uzatmak mı? 33 insan katledildi ve sanık kürsüsü boş. Kamera kayıtları neden silindi? Kirli eller ortaya çıksın” diye konuştu.
‘Siyasi bir katliam’
Katliamda yaralanan Koray Türkay, konuşmasına katliamda yaşamını yitiren arkadaşlarını anarak başladı. Türkay, şunları söyledi: “Biz bu katliamın siyasi bir katliam olduğunu biliyoruz. Siyasete yön verme adına kirli planlar dünyanın bir çok yerinde devreye sokulmuştur. Bir çok belge mahkemeye sunuldu ama katliamın siyasi ayağına dair somut deliller olmasına rağmen hiç bir duruşmada bu belgeler değerlendirilmedi. Biz aile, yaralı ve tanıklar olarak bu davanın kapatılmasına izin vermeyeceğiz.”
‘Davutoğlu dinlenmeli’
Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) Eş Genel Başkanı Okan Danacı, mahkeme heyetinin her duruşmada “söyleyecek yeni bir şey var mı” diye sorduğunu, ancak yeni bir şey söyleyecek olanın mahkeme heyeti olduğunu ifade etti. Davada gerçeklerin ortaya çıkması için Ahmet Davutoğlu’nun dinlenmesi gerektiğine vurgu yapan Danacı, “İlhami Balı ‘aranıyor’ deniliyor. Bu kişi aranırken nasıl devlet hastanesinde tedavi oldu? Kim tedavi etti? Mahkeme heyeti bir adım atmak istiyorsa bunları araştırsın. Bizim söyleyecek yeni bir sözümüz yok. 300 yıl sürse biz buraya geleceğiz, adalet mücadelesinden vazgeçmeyeceğiz. Dava buraya kadar geldiyse mücadele ile gelmiştir. Adım atması gereken mahkeme heyeti. Adil bir yargılama için adımlar hızlı atılmalı” şeklinde konuştu.
Sanıklar mahkemeye neden getirilmiyor?
Katliamda yaralanan Çağla Seven ise, şunları söyledi: “Bu katliam bütün topluma karşı işlendi. Umudumuzu yitirmedik. İlk duruşmaya sargılar ile katıldım. Katliamın üzerinden 7 yıl geçti. Sıcak bir ay da oyuncaklar ile bu yola çıkmıştık. Biz buraya oyuncak dağıtmak için gelip katledilen gençleriz. Toplumun vicdanında katiller mahkumdur. Üst düzey güvenliğe rağmen Yakup Şahin buraya getirilmedi. Bu duruşmaya ciddi yaklaşın. Yaralı olarak 23 duruşma buraya geldik, katil getirilmedi, getirmek çok mu zor? 33 insan katledildi, ülkenin kaderi değişti ama sanık kürsüleri boş. Bana yaralı olarak GBT yaptılar, katillerin sakalı kesilerek Amara Kültür Merkezi’nden çıkarıldı. Ahmet Davutoğlu sağda solda dedikodu yaparak konuşuyor, onun konuşacağı yer burasıdır. Al Aggal’ın Suruç Katliamı bombacısı olduğu söyleniyor, neden bu dosyaya eklenmiyor?”
‘Baskı altında olduğunuzu biliyorum ama biz sizden adalet istiyoruz’
Suruç yaralısı Kenan Yıldızerler ise, katliamın insanlığa karşı işlendiğini belirtti. Sadece adalet beklediklerini ve mahkemeye adalet yeminini hatırlattıklarını söyleyen Yıldızer, “Suruç için adalet herkes için adalet demeye her yerde devam edeceğiz” dedi. Katliamda yaşamını yitiren Uğur Özkan’ın babası Mehmet Özkan, “Bu 23 duruşmadır biz buraya geliyoruz. Kayıp kamera görüntüleri araştırılsaydı katliamı yapanlar ortada dolaşmazdı. Katiller aranıyor deniliyor, nerede aranıyor? Katilleri yakalamak yerine ailelere şiddet uygulanıyor. Katilleri yakalamayanlar bize dava açıyorlar. Benim evladım bir karınca incitmezdi. Silah ile değil oyuncak ile mağdur çocuklara gitmeye çalışıyordu. Elinizi vicdanınıza koyun. Baskı altında olduğunuzu biliyorum ama biz sizden adalet istiyoruz. ‘Adalet mülkün temeli’ yazmışsınız, biz o adaleti istemeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
ESP: 7 yıldır bir adalet mücadelesi veriyoruz
ESP Eşbaşkanı Özlem Gümüştaş, müdahil olma taleplerinin yıllarca kabul edilmediğini, davanın sadece 33 gencin ailesinin davası olmadığını belirtti. Gümüştaş, “Yargılamaların bütün taraflara açık olması gerekir. Müdahillik talebinde bulunan bütün demokratik kitle örgütü ve siyasi partilerin talebi kabul edilmeli. Onlarda bu davanın tarafı. Yargılama boyunca bir çok delil mahkemeye sunuldu ve nasıl bir organizasyon olduğu ortaya çıktı. İlhami Balı nasıl Türkiye denetiminde bulunan İdlib’te kalıyor? 7 yıldır bir adalet mücadelesi veriyoruz. Rojava’da yeniden işgalci bir savaşa hazırlık yapılıyor. 32 kilometrede neler olacağını, davaya eklenen ve İlhami Balı’nın bulunduğu İdlib’ten bağımsız görmüyoruz. Bu saldırılar karşısında 7 yıldır boyun eğmedik, bunun için mücadele edeceğiz. Herkes çocuklarının savaşa gitmesine karşı söz söylemeli” şeklinde konuştu.
Suruç yaralısı Uğur Ok’un ablası Satiye Ok, katliamda yaşamını yitiren Murat Yurtgül’ün annesi Şemsiye ve amcası Nizamettin Yurtgül, katliamda yaşamını yitiren Yunus Emre Şen’in annesi Şükran Şen, katliamda yaşamını yitiren Veysel Özdemir’in annesi Rabia Özdemir, katliamda yaralı kurtulan Seyfettin Kabay da adalet talebini dile getirerek, katliama karışan ve göz yuman kişilerin yargılanmasını istedi.
Müdahillik talepleri
Katliamın tanıkları Metayin Demir ile Yalçın Demir, İHD adına Cemal Babaoğlu, DBP adına Ahmet Candan, Eğitim Sen adına Ahmet Karagöz, EMEP adına Cemalettin Özden, TMMOB İKK adına Ruken Okyay Çiçek, Urfa Çevre Mühendisleri Odası adına Nedim Çiçek, TİP adına İbrahim Halil Şansal, ÖHD adına Meliscan Güneş, Urfa Barosu adına Nahide Polat Aslan, HDP adına partinin Urfa milletvekilleri Ayşe Sürücü ile Nusrettin Maçin, dava dosyasına yaşadıkları mağduriyetler nedeniyle müdahil olmak taleplerini mahkeme heyetine iletti.
Suruç Katliamı’nda talepler reddedildi
Duruşmaya İçişleri Bakanlığı tarafından 12 Ocak 2021 tarihinde “Sultanahmet ve Suruç saldırılarının patlayıcılarını temin eden DEAŞ’lı terörist yakalandı” başlığıyla servis edilen açıklamada adı geçen Azzo Halaf Süleyman el Aggal tutuklu bulunduğu Urfa 2 Nolu T Tipi Kapalı Cezaevi’nden, IŞİD lideri Mustafa Dokumacı’nın eşi Ulkar Mamadova ile Elazığ Cezaevi’nde tutuklu DAİŞ üyesi Muhammed Al Rashat Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile tanık olarak katıldı. 18 Şubat tarihinde Urfa Adliyesi’nde görülen ilk duruşmada avukatlar 3 ismin dinlenmesini talep etmiş, mahkeme heyeti de hazır bulundurulması yönünde müzekkere yazmıştı.
Türkçe bilmeden nasıl yanıtladı!
İlk olarak tanık olarak duruşmaya getirilen Aggal’a, Suruç için Adalet Platformu avukatları ve mahkeme heyeti sorular yöneltti. Aggal yöneltilen soruları tercüman aracılığıyla cevapladı. Türkçe bilmediğini belirten Aggal, avukatların bir sorusunu çevirmen çevirmeden cevapladı. Türkçe bilmediği halde nasıl cevapladığını soran avukatlara Aggal, kaçamak cevap vererek tahmin ettiğini söyledi. Mahkeme heyetinin yönettiği “DEAŞ ile bir bağlantın var mı?” sorusuna Aggal, “Katıldım pişmanım. Etkin pişmanlık için başvurdum. Yakup Şahin, İlhami Balı ve Deniz Büyükçelebi’yi tanımıyorum. Suruç Katliamı ile ilgili hiç bir bilgim yok. DAİŞ ile ilgili gözaltına alındım soruşturma açıldı ama bir şey çıkmadı” dedi.
Sahte kimlik kullandı
Daha sonra Aggal’a avukatlar soru sordu. Avukatların sorduğu sorular doğrultusunda 2020 yılında ilk defa Türkiye’yi geçtiğini belirten Aggal, ancak daha sora sahte kimlik olan Abdülaziz Aggal adıyla 2013 yılında Akçakale’de tadavi olduğunu itiraf etti. Sahte kimliği Akçakale’de bir çadır kampta çıkardığını söyleyen Aggal, kimlerin yardımcı olduğunu ise söylemedi. Aggal, 2020 yılında gözaltına alındıktan sonra 3 ay işkence gördüğünü iddia ederek, verdiği ifadelerin doğru olmadığını öne sürdü. Ailesinden 25-30 IŞİD üyesi olduğunu belirten Aggal, IŞİD içinde görevinin araba tamir etmek olduğunu aktardı.
IŞİD ile ilişkisi devam ediyor
SEGBİS ile katılan tutuklu IŞİD üyesi Muhammed Al Rashat, Yakup Şahin, Deniz Büyükçelebi’yi tanımadığını, İlhami Balı’yı ise cezaevinde televizyonda gördükten sonra Ebu Bekir olarak tanıdığı IŞİD’li olduğunu anladığını söyledi. Balı ile yüz yüze görüşmediğini, hep telefon ile konuştuğunu belirten Rashat, IŞİD içinde doktor olarak görev yaptığını söyledi. Türkiye’de 2014 yılında geldiğini ve IŞİD ile ilişkisinin devam ettiğini belirten Rashat, Urfa Eyyübiye ilçesinde bulunan Hayati Harran sağlık kabininde çalıştığını söyledi.
‘Bilmiyorum’ nakaratı!
IŞİD lideri Mustafa Dokumacı’nın eşi Ulkar Mammadova “Hesekê Hol kampında kaldım. Oradan kaçınca Tel Ebyat’a geçtim. Oradan da Türkiye’ye. Suruç Katliamı’nı Ankara Katliamı’nda sonra öğrendim. Eşim iki sene önce hayatını kaybetti. Sınırı geçtim Hatay’da, geleceğimi haber vermiştim. Bizi Adıyaman’a götürdüler, 8 gün ben Adıyaman’da gözaltında kaldım” diyerek avukatların sorduğu soruların hepsine “bilmiyorum” cevabını verdi.
‘İnceleme dosyamıza eklensin’
Ardından söz alan Serdil İzol, “Tanık Süleyman El Aggal gözaltına alındığında bir telefonda bahsediyor. Bu bilginin iletişim numarasını talep ediyoruz. Telefon hattı ile ilgili bir inceleme ve imaj alındıysa dosyamız eklenmesini istiyoruz” dedi.
Sanık koltukları hep boş kaldı
Ankara Gar ve Suruç katliamlarının bir numaralı sanığı İlhami Balı’nın Konya Cihanbeyli Devlet Hastanesi’nde kırmızı bültenle aranırken tedavi olduğunu hatırlatan İzol, “Sağlık Bakanlığı, Konya İl ve ilçe sağlık müdürlüklerine tedavinin detayına dair müzekkere yapılmasını istiyoruz. Geçen çelsede 31 ara karar kurdunuz ancak İl Sağlık Müdürlüğü dışında bir cevap gelmedi. Tape kayıtları müzekkereye rağmen cevap yazılmadı. Müzekkerelerin yeniden yazılmasını istiyoruz. Ahmet Davutoğlu talebimiz var. O tarihte ülkenin Başbakanı şu an bir siyasi partinin lideri. İnsanlığa karşı işlenen bir suç var ortada. Sanık koltukları hep boş kaldı. Davutoğlu sanık olarak getirilmiyorsa tanık olarak burada dinlenmesini istiyoruz” diye konuştu.
Davutoğlu ve Özdağ dinlensin
Avukat Ruken Gülağacı da Ahmet Davutoğlu’nun dinlenmesi talebini yenileyerek “Bir katliam davasını birlikte çözebiliriz bunun için Davutoğlu’nun dinlenmesi gerekir. Son dönemde Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın da katliamın yaşandığı döneme dair açıklamaları oldu. Ümit Özdağ’ın da tanık olarak dinlenmesini istiyoruz” dedi.
Kırmızı bültenle aranıyor ve hastanede tedavi görüyor!
Avukat Sezin Uçar da, firari sanık İlhami Balı’nın 2016’da devlet hastanesinde tedavi olduğunu hatırlatarak, “Kırmızı bültenle aranan bir kişi hastanede tedavi oluyorsa yardımcı olan kişiler olduğunu düşünüyoruz. Biz istihbarattan hem Deniz Büyükçelebi hem de İlhami Balı’nın güncel yerlerinin tespitini istemiştik. Emniyet cevap verdi ve güncel olmayan bilgilere göre Balı’nın Türkiye denetiminde olan İdlip, Büyükçelebi’nin ise Şam’da tutuklu olduğu belirtildi. İstihbarat mahkemeye bilgi göndermiyor. Mahkeme istihbarattan her türlü bilgi belgeyi isteme hakkı var. Bu nedenle Emniyet ve jandarma istihbarat müdürlüklerine müzekkere yazılmasını istiyoruz” diye konuştu.
Tedavi evrakları istendi
Mahkeme heyeti karar açıklanması üzerine duruşmaya ara verdi. Verilen aranın ardından mahkeme heyeti, “Konya Cihanbeyli’de İlhami Balı’nın tedavi evrakları istenmesi, Hatay Reyhanlı ilçe Emniyet Müdürlüğü’ne İlhami Balı’nın çocuklarının eğitim gördüğü yer olmasından kaynaklı orada olabileceği yönünden araştırma yapılmasını isteyeceğiz. Ankara Gar Katliamı sanığı Ömer Yetek dinlenecek. İstihbarattan sanıkların son durumuna dair bilgi isteyeceğiz” kararlarını verdi.
Duruşma ertelendi
Mahkeme heyeti Ümit Özdağ’ın dinlenmesini reddine, Ahmet Davutoğlu’nun dinlenme talebinin ise değerlendirilmesine karar verdi. Heyet Metaye Demir ve Yalçın Demir’in müdahillik taleplerini kabul edip, müdahillik talebinde bulunan siyasi parti ve demokratik kitle örgütlerinin taleplerini ise ret etti.
Duruşma 5 Aralık 2022 tarihine ertelendi.
URFA