Colemêrg Belediyesi’ne atanan kayyımın ardından başlayan direniş dördüncü gününü geride bıraktı. Direniş beraberinde önemli izleri de getirdi. Bu izlerden biri de Sürme Ana’nın gopalı oldu
Selman Çiçek
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) yönetimindeki Colemêrg Belediyesi’ne kayyım atanmasına karşı başlatılan direniş dördüncü gününü geride bıraktı. Kentte direniş gün be gün artarak önemli bir mevzi haline geldi. Colemêrg’in her sokağında görkemli direnişlerin izlerini görmek mümkün. Ve bu izlerde direniş hikayeleri var.
Bu iz, daha ilk gün atıldı. 3 Haziran sabahı belediye Eşbaşkanı Mehmet Sıddık Akış’ın önce gözaltına alınması, ardından belediyeye kayyım atandığının haberinin gelmesi ile insanlar sokaklara atıldı. Henüz belli bir organizasyona dönmeyen tepkiler, sokaklarda “hırsız kayyım istemiyoruz” sloganları ile vuku buluyordu. Sloganlar yükseldikçe, örgütlülük de artıyordu. Bir araya gelen insanlar yönünü gasp edilen belediyeye veriyordu. Defalarca önleri polis tarafından kesilse de yürümekten asla vazgeçmediler.
Gece gündüz direniş
Belediye’nin hem önü hem de belediyeye açılan yollar bariyerlerle kapatılmış, belki de bugüne kadar hiç görmediğimiz bir polis yığını ile etrafı kuşatılmıştı. Bu kuşatmaya rağmen halk, bir adım geri atmadı. 3 Haziran’da tarihe attıkları bu izi, nihai bir zafere dönüştürmek istiyorlardı. Bu minvalde kentin her sokağı direniş, her caddesi eylem alanı idi. Bu alanlardan biri de kayyım olarak atanan valinin kullandığı Hükümet Konağı idi. Valilik önünde yurttaşlar, irade nöbeti tutarak gündüzün direniş mevzisini geceye de taşımışlardı.
Artık kentte her sokak, her mahalle direniş alanı, her gündüz her gece direniş mevzisiydi. Yani, kısacası kentte, 24 saat süren kesintisiz bir direniş hattı vardı. Bu hatta yediden yetmişe herkes katılıyor ve tek bir talepleri vardı: “Hırsız kayyım istemiyoruz.”
Halkın kararlı duruşu
Direnişin ikinci günü bir diğer günü de aşmıştı. Direniş, her gün üzerine bir şeyler daha katarak büyüyordu. Direnişin adı artık görkemli direnişti. İrade gaspının ikinci gününde Colemêrg halkı görkemli bir direnişe imza attı. Binlerce yurttaş, Bulvar Caddesi’nde bir araya gelerek DEM Parti ve Emek ve Özgürlük İttifakı heyetini karşıladı. Karşılamanın ardından binlerce yurttaş, yürüyüşe geçti. Polis, bu yürüyüşü defalarca sert saldırıları ile engellemeye çalışsa da saldırı, direnişe çarptı. Halkın kararlı duruşu karşısında polisin saldırısı sonuç almadı, Bulvar Caddesi’nde başlayan yürüyüş kentin birçok noktasına yayıldı.
Adeta simge oldu
Yürüyüşte direnenler sadece gençler de değildi, çok sayıda anne de eylemdeydi. Ve bu annelerin direnişi, iz bırakan önemli tanıklıklardan biri oldu. Bu annelerden biri olan Sürme Demir’e ayrı bir parantez açmak gerek. Sürme Ana, yani herkesin gopalı (Baston) ile tanıdığı anne. Direnişin önemli izlerinden biri oldu. Adeta simgesi oldu. Gopalı, yürümesi için önemli bir destekti, ancak o gopalını sadece yürümek için kullanmıyordu. Onu o gün, bu yürüyüşe güçlü katan destekçisi, direniş ruhu idi. Bu ruhunu yürümesine destek yapan Sürme Ana, gopalını da bir direniş aracı haline getirmişti. Kimi zaman gopalını, halkın önünü keserek sık sık sert müdahale eden polislere sallayarak; “Sizden korkmuyoruz” diyordu. Kimi zaman da yaşanan bu irade gaspına karşı gopalını hızlıca yere vurarak; “Kabul etmiyorum, kabul etmiyoruz. Başkanımı istiyorum” diyordu.
Sürme Ana ve direnişi
Sürme Ana ile direnişin üçüncü günü yan yana geliyoruz. Gopalı yine elinde. Sabahın ilk saatinde, herkesten önce duruşmaya çıkarılacak olan “Başkanımı istiyorum” dediği Akış için adliye önüne gelmişti. Etrafta tek bir gölgelik yer yok, hava oldukça sıcak ve havada yakan bir güneş vardı. Böylesi bir sıcaklıkta ayakta kalabilmek hepimiz için oldukça zordu. Ancak Sürme Ana, tüm zorlukları yüreğinde taşıdığı direniş ruhu ile yok etmişti. “İradenize kayyım atandı, ne düşünüyorsunuz” diye soruyorum. O da bana, “Uzun uzun konuşup, bir şeyler değerlendiremem. Ama tek bir bildiğim var. Ben bu kayyımı kabul etmiyorum. Kendi seçtiğim başkanımı istiyorum” diyordu. Kısacası, Sürme Ana, “ben iradem için direniyorum, söyleyebilecek en büyük sözüm budur” diyordu.
Viyan Başkan
Sürme Ana gibi direnişe iz bırakan kadınlardan biri de Colemêrg Belediyesi Eşbaşkanı Viyan Tekçe’ydi. Akış’ın yol arkadaşı, mücadele arkadaşı. Tekçe, oldukça genç bir başkan. Akış, tecrübesi ile Tekçe ise genç dinamizmi ile duruyordu. Hayalleri vardı, tecrübe ve gençlik dinamizmi ile bu kentte hizmet etmek istiyorlardı. Bu kentin insanlarını mutlu etmek için önemli projeleri vardı. Bu halk, onları tüm seçim hilelerini, taşımalı seçmene rağmen seçmiş, “siz bizim irademizsiniz” demişti. Ancak, bu kente yolu düşmeyenler tarafından bu halkın seçmediği birini kayyım olarak atayarak bu hayallere ket vurdular.
Tekçe, direniş boyunca kararlığı ile ön planda olsa da duygusallığı çok belliydi. Tekçe’yi bu kadar duygusallığa iten ise mücadele arkadaşına yapılan haksızlıktı. Mücadele arkadaşı ile birlikte bu halk için geliştirdiği hayallerinin sekteye uğratılması onu derinden etkilemişti. Aklı, mücadele arkadaşı Akış’taydı Tekçe’nin, ama her şeye rağmen duygusallığını kontrol ederek direnişe öncülük ederek görkemli direnişe önemli bir iz bıraktı. Kimi zaman bir barikatın önüne kendini atarak halkına siper oluyordu, kimi zaman da kendilerini ziyarete gelen heyetlerle ilgilenerek yaşananları anlatıyordu. Tekçe ile konuştuğumuzda, bu kayyımı asla kabul etmeyeceklerini, bu halk için hizmet etmeye devam edeceklerini söylüyordu. Mücadele arkadaşı ile planladığı her projeyi hayata geçireceklerini, Colemêrg halkının her sorununa koşacağını defaatla söylüyordu.
Kentte direniş sürüyor, bu gasp sona erene kadar sürecek. Eylemlere iz bırakan sözlerden biri olan bu direniş, “Zap’ın akışı gibi durmayacaktır.”