Türkiye Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan, en son Osaka’daki konuşmasında YPG’nin Suriye’de demografik yapıyı değiştirdiğini iddia etti. Gerçi bunu ilk kez söylemiyor, ama bölgeden edinilen bilgiler Erdoğan’ın iddialarının tersi yönünde. AKP hükümeti dönemi boyunca bu tür iddialar o kadar çok ortaya atıldı ki, Türkiye siyasetinde ‘at izi it izine’ karışmış durumda. Siyaset adeta yalanların toplamı, medya da buna kılıf bulmanın işi olmuş. AKP-MHP rejiminin medya tekelinin dışında kalan birkaç basın kuruluşu da hangi yalana yetişeceğini şaşırmış. Biz de gücümüz yettikçe bir doğruyu izah etmeye çalışalım.
Erdoğan ‘YPG’yi Suriye’de demografik yapıyı değiştirmekle suçluyor’ demiştik. Şu an Türk ordusu ve yandaşı olan silahlı grupların kontrolü altındaki Afrin’de 20 Mart 2018 öncesi 340 bin civarında insan yaşıyordu. Ki, bu insanlar Suriye devletinin resmi kayıtlarına göre oranın yerli halkı. 20 Mart 2018 sonrası bu insanların yüzde 90’nından fazlası Afrin’den ayrılmak zorunda kaldı. Evini, barkını, toprağını, anısını, her şeyi geride bırakıp kaçtı. Kimisi Halep’e, kimisi Kobani ve Cizire’ye, kimisi Avrupa’ya gitti. Yüz bin civarında insan da Şehba’ya yerleşip, Afrin’e geri dönecekleri günü bekliyor. Şu an Afrin’de Afrin’in gerçek sahiplerinin yüzde 6-7’si kalmış. Peki sormak lazım, Afrin’den 3 yüz bin civarında insanı göçe zorlayan kimdi?
Afrin’i terk etmek istemeyen Afrinliler de her gün işkence ve baskı altında. Daha geçen hafta içinde 3 yüz kişi Kürt oldukları için yakalanıp götürüldü. Daha onların akıbeti belli olmadan bu hafta içinde onlarca kişi daha kaçırıldı. Bu insanları kimin alıkoyduğu, nereye götürdükleri dahi belli değil. Serbest bırakılmaları için fidye mi istenecek, yoksa başka bir şey mi istenecek o da belli değil. Son bir yıl içinde Afrin’de Kürt oldukları için işkence görmeyen neredeyse kalmadı. Haklarında ileri sürülen tek iddia ise PYD sempatizanı olmak. Planlı bir şekilde uygulanan bu politikayla yerini yurdunu terk etmek istemeyen bu insanlar da yavaş yavaş kaçırtılmaya çalışılıyor. Zaten özel olarak Afrinliler için kaçakçılar eliyle Türkiye üzerinden Avrupa’ya gidişin yolu da açık tutuluyor.
Tabi diğer taraftan AKP rejimi şimdi gururla Afrin’de yüz bin civarında insanın olduğunu söylüyor. Peki bunlar nereden geldiler? Daha bir ay önce, Tahrir El Şam ile Suriye rejimi arasında çatışmalar yoğunlaştığında İdlib’den 4 bin civarında insan getirilip Afrin’e yerleştirildi. Kimdi bunlar? Hepsi Guta’da, Hama’da, Kuneytra’da Suriye rejimine karşı savaştırıldıktan sonra İdlib’e, oradan da Afrin’e aktarılan silahlı grupların savaşçılarının aileleri. Hiçbiri Afrinli değil. Suriye rejimine karşı şu an savaşan bu grupların savaşçılarının aile kaygısı taşımadan daha rahat savaşabilmeleri için yapılan planlı bir düzenleme. Dahası da var. Afrin’de şu an Uzak Doğu Asyalı var. Erdoğan Afrin’in gerçek sahiplerinin Uzak Doğu Asyalılar mı olduğunu iddia ediyor!? Afrin’in yerli halkını topraklarından sürüp yerine Suriye’nin ve dünyanın başka yerlerinden insanları getirip yerleştirmek mi, yoksa 2011-2018 yılları arasında Suriye’de kızgın savaşın devam ettiği döneminde Afrin’i tüm Suriyeliler için bir liman haline getirmek mi demografik yapıyı değiştirmektir?
Erdoğan sık sık Türkiye’de 3-4 milyon Suriyeli mültecinin olduğunu söylüyor. YPG’nin bölgeden çıkarılmasıyla bu mültecilerin yerlerine rahatça dönebileceklerini iddia ediyor. Peki bunların kaçı Afrinli? 20 Mart 2018 sonrası Türk ordusu Afrin’i ele geçirdikten sonra Türkiye’den Afrin’e gönderilenlerin kaçının Suriye kimliğinde Afrinli olduğu yazıyor? Yok denecek kadar az. Bundan dolayı da Türk ordusunun denetimi altındaki bölgelerde yaşayanlar için üzerinde Türk bayrağı olan özel kimlikler çıkardı. O zaman Afrinli kim, demografik yapıyı değiştiren kim?
Evet, Afrin’de demografik yapı değiştiriliyor. Ama Afrin’de sadece demografi değil, coğrafya da değiştiriliyor. Zeytin ağaçlarıyla dünyada nam salan Afrin’de her gün binlerce ağaç ya kesiliyor ya yakılıyor. Zeytin ormanından yemyeşil coğrafyasında artık çıplak tepeler beliriyor. Yerlerin isimleri değiştiriliyor. Binlerce yıllık Kurmenc Dağı, Türk askerlerinin bölgeyi ele geçirmesiyle birlikte birden Türkmen Dağı oldu. Bölgede şu an sadece demografik değişim değil, kültürel bir katliam yaşanıyor. Fakat işin ilginç yanı Erdoğan, G-20 zirvesi gibi, dünyanın gözü önünde gerçekleri çarpıtırken, tüm dünyanın da buna sessiz kalmasıdır.
ABD öncülüğündeki Uluslararası Koalisyon Gücü daha birkaç gün önce İdlib’de Hurrased Din güçlerini vurdu. Rusya ve Suriye rejiminin İdlib’e yönelik operasyon başlatma çabalarına ‘bölgede sivil katliam yaşanır’ adı aldında karşı durdu. Ancak Afrin ve Türk devletinin bölgedeki uygulamaları konusunda ne Koalisyon Güçleri ne de Rusya tek kelime etmiyor. Hatta tam tersine Afrin’e saldırı döneminde kimi direkt kimi dolaylı şekilde Türk devletine destek verdi. Bundan güç alan Erdoğan da bölgede istediğini yapıyor, herkesin gözünün içine baka baka da gerçeklikle alakası olmayan şeyler söylüyebiliyor. Tabi bunun da tek bir nedeni var.
ABD ve Rusya da dahil olmak üzere tüm uluslararası güçler Fırat’ın batısını Kürtsüzleştirme politikasında şimdiye kadar hemfikirler. Bu politikayla bir taraftan Birinci Dünya Savaşı’yla bölgede oluşan statünün değişmesi engellenecek, diğer taraftan da bölgedeki güçler sürekli çelişki-çatışma içinde tutularak emperyalist güçlere bağımlılıkları sürdürülecek. Bundan dolayı uluslararası güçler Afrin’in Kürtsüzleştirilmesine, demografinin değiştirilmesine ve Erdoğan’ın gerçekleri çarpıtmasına sessiz kalıyor.