Nazım Daştan/İdlib-MA
Suriye iç savaşı 7 yılda yüz binlerce insanın ölmesi, milyonlarcasının yurdunu terk etmesine neden oldu. Birleşmiş Milletler (BM) öncülüğünde bir araya gelecek olan ABD, Rusya öncülüklü devletler, Suriye halklarını dahil etmeden ortak yaşamın anayasasını hazırlayacak. Suriye halklarının kaderine yön vermek isteyen egemenler her ne kadar aynı masada toplansalar da, uzlaşmaz çelişkilerini de masaya getiriyor. Bu çelişkilerin başında ise, özelikle Rusya ve Türkiye’yi karşı karşıya getirebilecek İdlib sorunu var. Son göçlerle beraber nüfusu yaklaşık 2 milyonu bulan İdlib’te; İran, Rusya ve Türkiye arasında cereyan eden gelişmelere ABD’nin de dahil olduğu kaydediliyor. Kentin özellikle güneyi hareketli gelişmelere sahne olurken, Lazkiye, İdlib ve Hama’ya kadar uzanan hatta Rusya kendi güvenliğini sağlamak istiyor. Bu nedenle Rusya’nın desteklediği Suriye rejiimi güçleri ile Türkiye ve desteklediği selefi gruplar arasında, yer yer çatışmalar yaşanıyor. Bu güçler etrafında şekillenen olaylara ABD de “İdlib’te kimyasal silah kullanılırsa sert karşılık veririz” açıklaması ile dahil olurken, bu açıklama daha önce Şam’da devreye konulan senaryoyu hatırlatıyor.
İdlib Türkiye için önemli
Türkiye, İdlib’in güney hattı olarak bilinen Hayyan, Anadan, Hureytan, Ureyme, Daret İzze, Maret El Numan, Maret El-Atik ve El Eys gibi bölgelerde 12 gözlem noktası bulunduruyor. Yine bölgede stratejik önemdeki Suriye’nin en büyük askeri havaalanı olarak bilinen Ebu Duhur da bulunuyor. Bu bölge, sağladığı Halep, İdlib ve Hama bağlantısı ile Türkiye ve desteklediği gruplar için önemli bir yerde duruyor.
Rusyanın açmazı
Rusya bölgede üstlendiği Hmeymim Havaüssü’nün güvenliğini almaya çalışırken, Lazkiye’den İdlib’e oradan da Hama’ya uzanan kırsal bölgeyi selefi grupların elinde çıkarmanın peşinde. Bu şekilde Akdeniz’deki varlığını güvence altına almaya çalışan Rusya, hem Türkiye’ye hem de desteklediği güçlere bölgeden çıkmaları için sinyaller veriyor. Rusya, daha önce Türkiye’ye bu konuda 7 Eylül’e kadar süre vermişti. Ancak sonrasında Rusya ve Türkiye arasında yaşanan diplomasi trafiği sonucunda bu durumun değiştiği ve Türkiye’nin Rusya’ya çeşitli planlar götürerek, zaman kazanmaya çalıştığı kaydediliyor. Türkiye’nin ABD ile yaşadığı kriz ve mevcut koşulları, Rusya ile farklı bir senaryoyu kaldıracak güçte değil. Bölgede desteklediği selefi grupların bazılarını tasfiye ederek bazılarına ise kılıf değiştirerek, Rusya’yı ikna etmeye çalışan Türkiye’nin bu planının da tutmayacağı görülüyor. Öte taraftan bölgenin bir diğer muhatabı olan İran da, Türkiye’nin İdlib ve çevresini boşaltması için baskı yapıyor. İdlib’te bir sonuca gidilmesi için bu sefer de Kasım ayı dillendiriliyor. Türkiye, hem ABD ve Avrupa güçleri, hem de Rusya ve İran gibi güçler etrafında denge sağlamaya çalışırken, buradan çıkacak bir sorunun telafisinin mümkün olmadığı belirtiliyor.
ABD İdlib’e dahil oldu
Yine ABD’nin “İdlib’de kimyasal silah kullanılırsa sert karşılık veririz” açıklaması bölgede yeni gelişmelere zemin sunuyor. ABD’nin bu çıkışı aynı zamanda bölgenin NATO bölgesi olarak ilan edildiği şeklinde de okunuyor. Aynı açıklama daha önce Şam’ın Guta bölgesi için yapılmış ve ardından Rusya, İran, Türkiye, ABD ve Avrupalı güçlerin anlaşması kapsamında 7 yıldır orada rejime karşı savaşan selefi gruplar çıkarılarak Efrîn ve İdlib gibi kentlere yerleştirilmişti.
İdlib’deki güçler afrine mi aktarılacak ?
Guta senaryosunun tekrarlanması durumunda İdlib ve çevresinde bulunan selefi grupların tümünün, Afrin’e yönlendirilmesi sürpriz olmayacak. Özellikle Kuzey Suriyeli güçlerin Afrin’in özgürleştirilmesine hazırlandığı bir dönemde bu plan dikkat çekiyor. Yine bölgede bu eksenli politikalar izlenerek, bir Kürt-Arap geriliminin de tırmanlandırılması hedefleniyor. Siyasi çözüm ve anayasa yazımı için BM taraflara Cenevre’de toplanma çağrısı yaparken, Cenevre’ye alternatif olarak Rusya, İran ve Türkiye arasında varılan Astana anlaşması ise Cenevre’ye davet edilen her 3 gücün de katılması sonucu yürürlükten kalkacak. Hem uluslararası hem de bölgesel güçler, Cenevre’den önce son hazırlıklarını yaparken, herkes güçlü bir şekilde masaya oturmak istiyor. Diğer yandan Suriye’de yaşayan halkların bu masada oturup oturmayacağı ise, merakla bekleniyor.
Şam görüşmeleri
Yine bununla paralel olarak, Şam ve Demokratik Suriye Meclisi (DSM ) arasındaki görüşmeler de devam ediyor. Görüşmelerde siyasi çözüm, muhatapların kim olacağı, Minbic ve Afrin gibi yerlerin masaya yatırıldığı öğrenildi. Her iki güç, Şam ve Hesekê merkezli görüşmeleri sürdürürken, DSM’nin gelinen son aşamayı önümüzdeki günlerde kamuoyuna açıklaması bekleniyor.