Türkiye’nin tarihi kırılmalarla ilerliyor. Ve her kırılmadan sonra başka bir Türkiye ile tanışıyoruz.
Fransa’da da cumhuriyet 5 kere yeniden kuruldu diye içinizi rahatlatabilirsiniz.
Ancak her tarihsel kırılma anından sonra, gelen demokratik bahar Türkiye’de maalesef kısa sürüyor.
Bizim 68 kuşağı hayli uzun bir bahar havası yaşadı diyebiliriz.
En demokratik anayasa sayılan 61 Anayasası’nın tadını iyi çıkardık diyebiliriz.
Ama bunun bedelini 78 kuşağı çok ağır ödedi.
12 Eylül darbesinden sonra yeni bir kuşak yükseldi, görece daha az çatışmalı bir ortamda.
Onlar devlet şiddetinin gerçek yüzüyle 1996 yılında 6 Kasım tarihinde tanıştı. Üniversite özerkliğiydi tek talepleri.
Sözde 12 Eylül darbesinden sonra demokrasiye geri dönülmüş, eski düzen partileri yeniden siyasal arenaya geri dönmüş ve erki ele geçirmişti.
Artık kendi aralarında çatışmamayı öğrenmişlerdi, erki paylaşmayı da. Biri cumhurbaşkanı öteki başbakandı. Ve askeriyeye biat etmişti her ikisi de.
28 Haziran 1999 tarihinde KİP lideri Abdullah Öcalan oybirliği ile idama mahkum oldu İmralı adasında.
17 Ağustos Gölcük depremi bir buçuk ay sonra yaşandı. Kentler 2. Dünya Savaşı’ndaki Dresden, Varşova görüntüsündeydi. Yıkımın korkunçluğunu gördüm. Tsumani yaşandı İzmit Körfezi’nde. Apartmanları kucaklayıp derinlere gömdü deniz. Bir arkadaşımız da aralarında.
19 Aralık cezaevleri kıyımı aynı dönemde gerçekleşti. Ekonomik deprem ise başka bir yaşam savaşı alanıydı.
Bunun ardından yaşandı “Türk Baharı”. 2002 seçimlerinde seçmen düzen partilerini çizip attı seçmen, “yeter artık!” diyerek.
Yani barışçıl bir “deprem” oldu. Ecevit ve Demirel’i gömen…
Anti demokratik 12 Eylül yasaları sayesinde aradan sıyrılan AKP oldu. Yüzde 30 küsur oyla Meclis’te mutlak çoğunluğu sağladı. 3 partinin % 10 barajı nedeniyle yok sayılan oyları RTE’nin hanesine yazıldı. CHP de Türkiye siyasetine geri dönüş yaptı. Artık ABD gibi 2 partili olmuştuk! Bir yanda “cumhuriyetçiler” öte yanda bizim sözde “demokratlar”!
Kemal Derviş’in ekonomik reformu, AKP’nin “ekonomik mucizesine” (!) dönüştü.
2007 yılında hazırlanan darbe girişiminin bir parçası olarak 19 Aralık’ta Hrant Dink kalleşçe arkadan vuruldu.
Hrant’ın yüzbinlerin katıldığı cenazesi, darbecileri tereddüt içine sokarken, AKP’ye cesaret verdi. Erken seçime gidildi.
Görece daha rahat nefes alınan dönem 2013 yılında Gezi direnişinin ezilmesi ile sona erdi.
Bir anlamda bu sürecin de etkisi ile, 2015 Haziran seçimlerinde AKP parlamentoda çoğunluğu yitirdi. HDP ise 80 milletvekili ile parlamentoda yer aldı.
Demokrasinin kilidinin Kürtlerde olduğu görüldü.
Peş peşe gelen kitlesel kıyımlar seçmen kitlesini terörize etti. AKP bu sayede Meclis’te çoğunluğu yeniden sağladı.
Artık “Başkanlık” sisteminin önü açılmıştı. “Demokrasi otobüsü”nden inmenin vakti yaklaşıyordu.
Türkiye siyasinde kırılma noktası olan darbelerden sonuncusu 15 Ağustos 2016 yılında yaşandı. Bunun sonucunda TC, Başkanlık rejimine geçti.
Darbe girişimi karşı darbeye dönüştü.
Kürt kentleri ağır yıkım yaşadı bu dönemde.
Başkanlık rejimi dedikse Fransız ya da Amerikan Cumhuriyeti’nin Meclis ve Senato ve Yüksek Yargı’nın denetimi altında olan sistemi anlamayın.
Gelen Orta Asya’daki, Azerbeycan’daki eski Sovyet cumhuriyetlerinin Başkanlık rejimi idi. 30 yılı deviren, hatta hanedan oluşturan Başkanlar.
Filipinler’de, Latin Amerika’da tanık olunan sistem.
TC’nin felaketler yılı 1999’da Rusya’da Putin erki ele geçirmeye başlıyordu. Neredeyse çeyrek asır.
Ukrayna işgali nedeniyle Rusya Avrupa Konseyi üyeliğinden çıkarıldı.
Yunanistan 1967 Darbesi’nden sonra benzer süreci yaşamıştı. Ama yiğitliğe b.k sürmemek için her ikisi de “biz kendimiz ayrıldık” demişti.
Yunanistan demokrasiye döndükten sonra, bir anlamda protesto olarak, sözde “demokrasiyi savunma paktı” olan NATO’dan ayrılmıştı.
Daha sonra 1980 kışında 12 Eylül cuntasının şefi General Evren’in izni ile NATO’ya dönecekti Yunanistan.
20 küsur yıl sonra şimdi de İsveç ile Finlandiya NATO üyesi olmak için, TC’nin iznini bekliyor!
1999 Gölcük Depremi, dönüşümü tetikleyen zor bir yılda yaşandı.
Bakalım 2023 Hatay Depremi hangi dönüşümleri tetikleyecek?