Dünya savaşı düzleminde bir süreçte olduğumuz artık herkes tarafından kabul edilmektedir. Mevcut dünya dengeleri sarsılıyor ve bu sarsılma en çok da yaşadığımız Ortadoğu coğrafyasında gerçekleşiyor, hissediliyor. Bir savaş hali söz konusudur zaten. Herkes için koşullar olumlu ya da olumsuz değişiyor. Dengelerin eskisi gibi olmayacağı, değişeceği kesin; ama eskinin tümden yok olmayacağı, hatta yeni dönemde koşullar aleyhte değiştiği veya değişeceği için varlığını sürdürme noktasında şiddetli bir mücadele içerisine girmesi ve bunun sonucunda eskisinden daha baskın bir konumu elde etmesi tümüyle imkansız değildir. Tarihte bunun örnekleri vardır. Ve bu türden bir sonuçla biten süreçler eskisinden daha katmerli bir şekilde sorunlu ve sömürülü gelişmektedir.
Anadolu ve Kürdistan, Ortadoğu coğrafyasının şekillenmesinde, toplumsal ve siyasal dengelerin oluşmasında kilit bir role sahiptir. Ortadoğu’nun toplumsal, siyasal ve kültürel temsili niteliğindedir. Buradan sorunlar çözülebilir, yeni bir yaşam biçimi geliştirilebilir. Tersi durum için de böyledir. Buradan atılan bir düğüm tüm bölgeyi bağlamaktadır. Bölgesel bir modelin havzası niteliğindedir. Çok yönlü ve karmaşık olmakla birlikte Ortadoğu’daki sorunların temelini teşkil eden belli başlı hususlar bulunmaktadır. Mesela en önemlisi, belki de belirleyici olanı zihniyet sorunudur. Özgürlük, devlet ve iktidar sorunlarıdır. Bunları tümden çözebilecek toplumsal bir yapının evvela öz olarak bunları içerisinde barındıran bir niteliğe sahip olması ve gerekir. Bunun yanında bölgesel bir temsili taşıyor olması gerekir. Bunların bir arada olduğu kültür ve coğrafya işte burasıdır.
Ortadoğu’da temel sorunlar örneğin Arabistan merkez alınıp çözülemez. Elbette Arabistan özgülünde çözülecek sorunlar tüm bölgeyi etkiler düzeydedir. Arap toplumunun sorunları bölgenin sorunlu halinin önemli bir varyantını ifade eder. Ama bölgenin sorunlu halini tümden aşamaz. Çünkü Arap toplumunun sorunları ve onun çözümü Ortadoğu’nun tüm sorunlarını kapsamaz. Hatta Arap toplumunun sorunları Arabistan ve onun mevcut zihniyet ve kültürel kodları merkeze alınarak tümden çözülemez. Yine Süryani toplumunun sorunlarını Suriye’de çözmek mümkün değildir. Kürtlerin sorunları hakeza. Türkiye’deki devlet ve iktidar sisteminde dönüşüm gerçekleştirmeden Suriye’de, Rojava’da Kürlerin sorunlarına çözüm getirmek mümkün olmuyor. Ama Türkiye’den bunu geliştirmek mümkündür. Çünkü Kürt sorununun yaratan ve çözümsüz bırakan yer burasıdır. Arap, Süryani, Kürt, Ermeni ve Ortadoğu’daki diğer tüm unsurların sorun haline gelmesi devlet ve iktidar odaklı zihniyet ve modellerdir. Bu düzeyde ve şekilde sorunlu olan Ortadoğu coğrafyasında Kürtler dışlanır, görmezden gelinir veya sosyolojik ve politik olarak sorunların çözümünde ne ifade ettiği anlaşılmazsa bölgenin hiçbir sorununa kalıcı çözüm üretmek zordur.
Ortadoğu’da Kürt ve Arap sorunları başta olmak üzere diğer temel sorunlarının bağlandığı yer Türkiye’dir. Başta Kürt sorunu olmak üzere bölgedeki diğer temel meselelerin örüldüğü yer burasıdır. Dolayısıyla bölgedeki sorunların çözüm yeri de buradan sağlanabilir. Bu durum güncelde Kürt sorununun çözümünde, daha doğrusu çözümsüzlüğünde görüldü. Kürt inkarcılığı Türk ulus-devlet sistemiyle oluşturuldu ve bu sistemin eliyle sürdürülmektedir. Türkiye’deki devlet ve iktidar sistemi değişmeden Kürt sorunu çözülemez. İşte bir yerde çözüldü denildiği an tekrardan savaş gündeme girmektedir. Afrin operasyonu, ondan önceki Cerablus-Bab böyle gelişti. İşte Tayyip Erdoğan durmadan Kuzey ve Doğu Suriye’nin diğer bölgelerine yönelik operasyonu dillendiriyor. Buna yönelik ciddi hazırlık zaten aleni bir şekilde yapılmış durumda. Türkiye emperyalizmin bir sopası şeklinde kullanılıyor. Herkes bu şekilde izaha çekilmek isteniyor. Şimdi böylesi bir durumda, Kürt sorununun çözülmediği ortamda Ortadoğu’da bir çözüm gelişebilir mi? Bunun olmayacağı zaten görülüyor. Kaldı ki sadece Kürt meselesinde değil, diğer birçok hususta da böyledir. Demokratikleşme, yani öz yönetim Türkiye’de gerçekleşecek dönüşümle mümkündür. Tüm bunların olabilmesi için Türkiye’de demokratik dönüşümün gerçekleşmesi, bunun için de otoriter devlet ve iktidar yapılanmasının tümüyle yenilgiye uğratılması lazım.
Bunu gerçekleştirecek olan, Türkiye’de otoriterlik sonlandırıp demokratik gelişimi sağlayacak olan da örgütlü toplum gerçekliğidir. Bu da mücadele birliğiyle, mücadelenin birbirini tamamlayan çok yönlü alanlarında başarıya ulaşmakla mümkündür. Son yerel seçimlerde AKP-MHP iktidarı zayıfladı. Ama tümden dağılmadı. Değişim gerçekleşmiş değil. O vakit mücadele daha da gelişmeli. Mesela İmralı tecridinin süreceği artık anlaşıldı. Buna karşı nasıl bir tavır alınacak? Tecritle tüm Türkiye’nin, Ortadoğu sorunlarının bastırıldığı nasıl daha iyi anlatılabilir ve mücadelesi güçlü kılınabilir. Kürtlerin, sol, sosyalistlerin, demokrasi çevrelerinin tutumları çok önemli olacaktır. Önemli bir eşikteyiz. Ya demokratik dönüşüm tamamlanacak ya da başa dönülecek. Bunu mücadelemiz belirleyecek.