TR 7-24 sitesinde aşağıdaki grafik büyük bir hikayeyi kestirme yoldan bize anlatıyor. Adet olmasa da köşede bu grafiği aynen aktarıyorum:
Tarihlere ve o tarihlerdeki kişi başına düşen milli gelir (KBDMG) rakamlarına dikkatle bakınız.
Ne olmuş? 2009 yılında KBMG büyük bir çöküş yaşamış, 10 bin 931 dolardan 8 bin 980 dolara düşmüş. Neden acaba?
Çünkü 2008 Eylülü’nde küresel kriz patlamış, ta 2012’ye kadar da sürmüş.
Böyle bir kriz durumunda ne yapmak gerekir?
Ya diktatörlük kurulur, fakirleşen halkın muhalefeti bastırılır; ya da demokrasi yolunda daha radikal adımlar atılır. Türkiye özelinde bu radikal adımlar “savaşa son vermek, bunun için de Kürt sorununu çözmekten” başka bir şey olamaz.
Ancak adı üstünde kriz demek, devlet içinde ayrışma demektir. Bu ayrışmada taraflardan biri “diktatörlük-faşizm” yolunu savunur, diğeri “demokrasi, barış ve çözüm yolunu”.
Öyle de olmuştur. Kriz 2008’in Eylülü’nde patlayınca, devletin bir kanadı PKK ile Oslo’da 2009 yılı içinde masaya oturmuştur; “çözüm süreci” denilen süreç başlamıştır.
Ve hemen hemen aynı anda da, yani 2010 yılında “askeri vesayetle mücadele” adı altında devletin AKP karşıtı kanadına karşı tutuklamalar ve davalar başlamıştır.
Öcalan’la yapılan müzakere sürecinde, Erdoğan’ın tabiriyle küresel kriz Türkiye’yi “teğet” geçmiş, 2013 yılına kadar kişi başına düşen milli gelir büyük bir hızla artmıştır; 2013 yılında bu rakam 12 bin 480 dolarla rekor kırmıştır. Nisbi barış nisbi refah getirmiştir.
Ve şimdi yani 2019 yılında kişi başına düşen milli gelir büyük bir hızla düşmüş ve yeniden 2009 düzeyine gerilemiştir. 2009’da bu rakam 8 bin 980 dolar ve şimdi yine 8 bin 806 dolar.
Neden acaba?
Şundan: Devlet içindeki ayrışmada dengeler değişmeye başlamış. Çözüm karşıtı güçler hareketlenmiştir. Askeri vesayetçiler hapisten 2014’te çıkmıştır. Örneğin Eylül 2014’de Milli Güvenlik Kurulu “çözüm sürecini” sona erdirmek ve yeniden savaşı başlatmak amacıyla “gizli çöktürme planını” onaylamıştır.
Aynı zamanda da Kobane’yi kuşatan DAİŞ’le ittifaka girilmiştir. DAİŞ’le ittifak aynı zamanda Ergenekon’la ittifakla birleşmiştir.
Çöktürme Planı’nın hemen akabinde, dört ay sonra Kobane’de Ocak 2015’de YPG-YPJ büyük bir zafer kazanmış ve Ukrayna’dan Şubat ayında dönerken Erdoğan Dolmabahçe’de yapılan mutabakatı tanımadığını ilan etmiş, hemen sonra da meşhur, kanlı ve kirli Ceylanpınar “derin devlet” provokasyonu bahane edilerek savaş yeniden başlamıştır.
Şimdi tekrar yukarıdaki grafiğe bakalım. Savaş ve çözümsüzlükle birlikte halkın nasıl yıl be yıl fakirleştiğini rakamlarla görelim. “Çöktürme planının” Türk ekonomisini nasıl “çöktürdüğünü” kolayca anlayalım. 2014’te verilen savaş kararı, KBMG’in 12 bin 480 dolardan 8 bin 806 dolara düşmesine yol açmıştır.
Bu düşüş devam edecektir. Çünkü ufukta barıştan ve çözümden eser yoktur.
Ama aynı zamanda bu krizin bir kapısı “seçimli diktatörlükten” “seçimsiz diktatörlüğe”, örneğin “kayyım” düzenine açılırken, diğer kapısı da iktidarın tüm alanlardaki krizinin derinleşmesi koşullarında radikal demokrasi yonüne açılmaktadır. Er ya da geç “seçimsiz demokrasi” kapısından girip, eğer direnilirse “radikal demokrasi” kapısından selamete çıkacağız.