Eylül 2015’den bu yana restore edileceği gerekçesi ile kapatılan Trabzon’da bulunan dünyaca ünlü Sümela Manastırı, henüz ziyaretçilere kapılarını açamadı. Kültür ve Turizm Bakanlığı konuya dair açıklama yapmazken, manastırın akıbeti merak konusu. Sümela Manastırı’nda 1991’de başlayan restorasyon çalışmaları sırasında 14 yılda tam altı firma değişti. Yaklaşık 1 buçuk milyon lira harcanarak 2007’de tamamlanan ilk restorasyon skandalla sonuçlandı. Çünkü, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 7 yıl önce oluşturduğu Bilim Kurulu, manastırın zeminine beton dökülmesi, bölgedeki taşları kullanmak yerine başka illerden beyaz taş getirilmesi gibi orijinal yapıya aykırı yöntemlerle restorasyon değil adeta inşaat yapıldığını belirledi.
3 yıldır restorasyon yapılıyor
Bunun üzerine yaklaşık 4 milyon TL daha harcanarak restorasyonun yüzde 73’ünün sil baştan yapılmasına karar verildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı, hem restorasyon hem de kaya düşme tehlikesinin önüne geçmek amacıyla 22 Eylül 2015’de çalışmalarına yeniden başladı. Manastır ziyaretçilere kapatılırken yenileme çalışmalarının 2 yıl içinde bitirileceği duyuruldu. Trabzon Kültür Müdürlüğü sayfasında bir dönem, manastırın Ağustos 2017’de açılacağı ifade edilmesine rağmen, daha sonra önce Haziran 2018, ardından ise Ağustos 2018 tarihlerinde ziyaretçilere açılacağı duyuruldu.
Yetkililer teyit etti
Müdürlüğün web sayfasında ise “Sümela Manastırı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından yapılacak restorasyon çalışmaları nedeniyle ziyarete kapalıdır” cümlesi dikkat çekiyor. Haberi teyit etmek için aradığımız müdürlüğün ilgili birimleri de manastırın, restorasyon çalışmaları nedeniyle ziyarete halen kapalı olduğunu belirtti.
Ne zaman yapıldı?
Sümela Manastırı’nın Bizans İmparatoru I. Theodosius zamanında (375- 395) Atina’dan gelen Barnabas ve Sophronios isimli iki rahip tarafından kurulduğu düşünülüyor. Sümela, manastır işlevini 1923 yılına kadar sürdürdü. Yapı esas olarak ana kaya kilisesi, birkaç şapel, mutfak, öğrenci odaları, misafirhane, kütüphane ile kutsal ayazmadan oluşuyor. Manastırın girişinde su getirdiği anlaşılan su kemeri yamaca yaslanmış durumda bulunuyor. Çok gözlü olan bu kemerin bugün büyük bir bölümü yıkılmış durumda. Avlunun etrafındaki binalar içindeki dolaplar, hücreler, ocaklarda Türk sanatının etkileri de görülüyor. Manastırın ana ünitesini meydana getiren kaya, kilisesinin ve ona bitişik şapelin iç ve dış duvarlarını donatan freskler 18. yüzyılın başlarına tarihlenir. Bu fresklerde üç ayrı devirde yapılan üç tabaka görülüyor.
Evrim Kepenek/Trabzon-Jinnews