Efendim, Süleyman Demirel der ki; “Ben paşaları, savcıları, subay ve askerleri öldürenlerden nefret ediyorum.” Ne güzel değil mi? Ama adetleri değildir, nedenlerini sormak.
Peki Sülo, geceyarıları vatandaşları evlerinden alarak öldürenleri, gençler için “Karakolda intihar etti” diyenleri, kışla ve polis nezaretinde vatandaşa dışkı yedirenleri ve işkenceyle öldürenleri, tüm bu insanlık dışı olaylara emir verenleri ya da göz yumanları seviyor musun?
Peki, sen olsaydı ne yapardın? Herhalde onları, zavallı milletin vekili yapardın!..
Evet, hepimiz katilden nefret ederiz ama her zaman öldüren haksız değildir.
Hele bugünkü devlet idaremizde, işler büsbütün karışmıştır.
Devletimiz külhanbeyidir. Zulüm ve şiddetle kurulmuştur.
Zanneder ki, o öldürür ama kimse el kaldırmaz.
Geçti o devir, ey sağır devlet! Sen, kanunlarında feodal ve ağa oluyorsun. Ben, eski feodal ağaları gördüm. Bugünkü polis ve jandarma gibi adamları da vardı.
Ama ne o ağalarımız, ne de onların bugün her düzeydeki devlet hizmetindekiler kadar amansız, zalim ve görgüsüz değillerdi. Onlarda aşiret terbiyesi vardı.
Öldürse de, talan etse de, örf ve adetlere göre yapardı.
Oysa şimdiki hükümet idaresi ve güvenlik kuvvetlerinde ne modern anlamda sivillik (medenilik) kaldı, ne de aşiret terbiyesi.
Örneğin 15 Eylül tarihinde Mardin’in bir köyünde hasta partizan bir kız yaşamını yitirdi. Yüzbaşı, kızı çırılçıplak bir halde askerler arasına attı; üstünü bir battaniye ile örtmek isteyen bir şoförü de öldüresiye dövdü.
Şimdi anladın mı, sözüm ona “Baba Sülo?” İşte böyle terbiyesiz, hayasız ve canavar ruhlular da var bizde.
Sen anlamazsın ama eski dinimizin kitabı olan Zerdeşt’ten bir ayet:
“Ne dijminê xeraba bin, dijminê xerabiyê bin.” “Kötülerin değil, kötülüğün düşmanı olun” der Hazreti Zerdüşt. Anlamı açıktır. “Eğer kötülük ortadan kalkarsa, kötüler türeyemez” demek isteniyor. Ben de demek istiyorum ki, eğer Kürt sorunu adil bir şekilde halledilirse, ne paşa, ne savcı, ne de diğerleri öldürülür.
O vakit, şundan bundan nefret eden biri değil, cidden sevecen bir “Baba” olursun. Hem de sana “Baba” demek kimseye dokunmaz. Çünkü sen de Papa gibi evlatsız bir nevi rahipsin!
ARŞİV YAZILARI
20 Ekim 1991