Süleymaniye, dağlar arasında bir vadi; Güney Kürdistan’ın doğusunda İran sınırına yakın güzel bir şehir. Kürdistan’da yaşamış olanlar iyi bilir; Hewler’in (Erbil) atmosferinden bunalanlar, biraz oksijen için soluğu Süleymaniye’de alır. İşte bu güzel şehrin adı, bugünlerde protesto eylemleri ile anılıyor.
Süleymaniye caddelerine çıkan protestocular, maaşlarının ödenmesini talep ediyorlar. Kürdistan’ı tanıyanlar, bu duruma da aşinadır. Irak merkezi hükümeti, hemen her ay bu ödeme sorununu çıkarır. Federal devlet sözleşmesi gereği Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin hakkı olan ödemeyi yapmaz ya da geciktirir. Böyle olunca, maaşlar başta olmak üzere özerk yönetimin yapması gereken ödemeler gecikir. Irak hükümeti bu kez, Kürdistan petrollerinin kendi denetimleri dışında ihraç edildiğini bu nedenle de ödeme yapmamak için ellerinde güçlü bir gerekçe olduğu iddiasında bulunuyor.
Irak’ın kuzeyinde yaşayan Kürt halkı, bu duruma çok yabancı değil ama belli ki yaşadıkları mahrumiyet artık tahammül sınırlarını aşmış; dört aydır maaş alamamış haneler var. Kürdistan yöneticilerinin bu sorunu artık çözmesi talebiyle sokağa çıkıyorlar ve karşılarında yine kendi yöneticilerinin polisini buluyorlar. İki haftadır süren protestolarda güvenlik güçlerinin biber gazı ve plastik mermi kullanarak kalabalıkları dağıtmaya çalıştığı görüldü. Bazı durumlarda ise göstericilerin üzerine ateş açıldı. Bugüne kadar on Kürt genci canını kaybetmiş bulunuyor, onlarca da yaralı var.
Gösterilerin, Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) egemenliği altında olan Süleymaniye vilayeti ile sınırlı olması ve Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) kontrolündeki Erbil ve Duhok vilayetlerinde olmaması, KDP’ye tepki olmadığı anlamına gelmiyor. Aksine, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (KRG) başkanlık makamı yanında yürütme ve yasama organlarında çoğunluğu elinde bulunduran KDP, yaşanan sorunların birinci sorumlusu olarak görülüyor. Diğer önemli partiler olan KYB ve Gorran da şu andaki ‘ulusal mutabakat hükümeti’ içinde yer alıyor. Görünen o ki göstericilerin öfkesi bu partilere de yönelmiş durumda; parti binalarının yakıldığı haberleri geliyor.
Bölge halkı üzerinde geleneksel iki parti (KDP ve KYB) ve aslında iki aile (Barzani ve Talabani) egemenliği üzerinden yürüyen sisteme tepki olarak 2009 yılında KYB’den koparak kurulmuş olan Gorran (Değişim) hareketinin bu protestolarla yakınlık kurması beklenebilir; ama durum öyle değil. Eylemcilerin, hem parlamenter muhalefette olmamaları nedeniyle hem de hareketin kurucusu Nawshirwan Mustafa’nın ölümünü takiben ortaya çıkan miras kavgası ve finansal skandal nedeniyle bu harekete de mesafeli oldukları görülüyor. Ülke yönetiminde süregeldiği iddia edilen yolsuzluklara muhalefeti ile bilinen Gorran hareketinin de bu siyasal iddiasını kaybetmiş olduğu anlaşılıyor. Parti içinde yaşanan tartışma, ‘Yeni Nesil’ adı altında bir hareketin ortaya çıkması ile sonuçlanmıştı.
Süleymaniye vilayetini sarsan protesto fırtınası, siyasal yapı içi bir destekten yoksun olsa da uzun süredir üzeri örtülmekte olan önemli sorunlara parmak bastığı ortada. Maaşların ödenmemesi güncel sorun olarak öne çıkarken, yönetici elitlerin halktan kopukluğu, yolsuzluk iddiaları, demokratikleşme ve şeffaflık talepleri de protestocular tarafından dile getiriliyor.
Süleymaniye’de bunlar olurken KDP kontrolünde olan Duhok ve Erbil vilayetlerinde sessizliğin hakim olması ise Kürdistan’ı tanıyan gözlemciler için şaşırtıcı değil. Bu sükunet belli ki KDP güvenlik teşkilatının daha katı ve toleranssız olmasından kaynaklanıyor. Hewler’deki gündelik hayat içinde de, yolsuzluk iddialarından bağımsızlık referandumu zamanlamasına, Şengal ve Suriye Kürdistanı üzerine KDP tutumundan Türkiye devleti ile ilişkilere kadar birçok konunun gündemde olduğunu tahmin etmek zor değil.
Protestolar ve yükselen muhalif sesler, Güney Kürdistan toplumunun ‘eskisi gibi yönetilmek istememe’ aşamasında olduğunun göstergesi. Yönetici elit, bunun karşısına şiddet aygıtlarını devreye sokarak yönetebilir olduğunu kanıtlamaya uğraşıyor olsa da, bölge yönetiminde artık kapsamlı bir değişim ve reform vaktinin geldiği ortada. Bu değişimin siyasal önderliği ve programı ise bugün protestolarla kendini ifade etmekte olan toplumsal dinamikler içinden çıkacak.