Son derece açık bir hata ile bir insanın boş yere 18 yıldır hapiste olması kadar büyük bir ızdırap olabilir mi acaba?
Hüseyin Aykol
İçeriden köşesi çalıştığım Özgür Basın Geleneği gazetelerinde yıllardır yayınlanıyor. Yayın süremiz neredeyse 20 yılı buluyor-bulacak. Buraya-bana her ay, 100 civarında mektup geliyordu. Son dönemde bu mektup sayısı epeyce düştü. Bu durum, öncelikle gazetemizin içeriye giremiyor olmasından kaynaklı. Buna bir de son dönemlerde mektupların gönderilmemesi eklendi. Nitekim içeriye girebilen mektuplar da azaldı; dışarıya çıkabilenler de…
Bana gelen mektupları, öncelikle bu köşede değerlendiriyorum. Daha sonra mektubun eksik unsurları tamamlanacak durumdaysa, mektupları JinNews ya da MA’ya veriyorum. Onlar haberleştiriyorlar. Sonra da mektuplar, orada yapılabilecek bir şeyler varsa, İnsan Hakları Derneği ve İnsan Hakları Vakfı gibi insan hakları kurumlarına veriliyor. Geçen hafta bana ulaşan bir mektubu burada değerlendirmeden önce MA’ya verdim. Onlar hemen yayınladı. Durum o kadar vahim ve o kadar çarpıcıydı ki, meseleyi Yeni Yaşam gazetemiz manşetten duyurdu. Gazetemizi dün okumamış olanlar için konuyu özetleyeyim:
Balıkesir-Burhaniye T Tipi Cezaevi’nde bulunan Süleyman Şeyho, bana önceki gün ulaşan mektubunda şöyle diyordu: “Ben Suriyeli kaçak bir göçmen olarak 4 Mayıs 2005 günü Siirt’te gözaltına alındım. Türkçe bilmiyordum. Bildiğim Arapça ve Kürtçe ile kendimi ifade etmeye çalıştım ama beni dinlemediler. Gözaltında kaldığım süre boyunca ne tercüman ne de avukat yardımı alamadım. O esnada korkudan, önüme hangi evrakı koydularsa, imzaladım. Meğerse aradıkları ben değil, Muhammet Ahmet diye biriymiş.”
Sonuçta Süleyman Şeyho’yu Muhammet Ahmet olarak tutuklayanlar, kendisine müebbet hapis cezası veriyorlar. Oysa dava dosyasında da belirtildiği üzere Süleyman Şeyho, 1984 doğumlu ve Suriye’nin Halep iline bağlı Kobanê ilçe nüfusuna kayıtlı, İsmail ve Ayşe oğlu. 18 yıldır adına hapis yattığı Muhammet Ahmet ise Suriye’nin Haseke iline bağlı Derik ilçe nüfusuna kayıtlı ve 1977 doğumlu, Mahmut ve Fatma’nın oğludur. Aralarında bunca yaş farkı var. Dahası Süleyman Şeyho’nun DNA’sı bu iki aile ile karşılaştırılsa, gerçek çok çabuk ortaya çıkacaktır.
Şimdi gazeteci arkadaşlarımızın önündeki görevlerden biri, Süleyman Şeyho’nun ailesini bulup, hikâyeyi bir de onlardan dinleyip, onların sözlerini de yayınlamak olacak sanırım. Bu arada, vicdan sahibi kimi milletvekilleri de, mecliste Adalet Bakanı’na bir soru önergesiyle başvurabilirler. Son derece açık bir hata ile bir insanın boş yere 18 yıldır hapiste olması kadar büyük bir ızdırap olabilir mi acaba?
* * *
Kırıklar 1 nolu F Tipi Cezaevi’nde bulunan Ali Gülmez, 31 Ekim 2022 günü vasisine gönderdiği faks mesajında şöyle diyor: “Hücrenin havalandırmasında fotoğraf çekilirken, şortlu olduğumu kastederek bir şeyler giyip giymeyeceğimi soran fotoğrafçıya “Ahlak zaptiyesi misin?” diye sorunca, bozuldu ve fotoları “Kurula” götüreceğini söylemişti. “İstediğin yere götür, resmi yazılı bir karar-gerekçe de getir ver ama” dedim. Bu fotoğrafçı sonradan, fotoğrafları “1. Müdürün engellediğini, verilmesini istemediğini” söyledi. “Fotoları istiyorum. Yazılı bir açıklama istiyorum. Ayrıca makinenin hafızasındakileri silme sakın” uyarılarıma, “1. Müdüre iletirsin” yanıtını verdi, bu tarikat üyesi şüphelisi. Sonrasında fotoları vermedikleri gibi, makinenin hafızasındakilerin de silindiğini söyledi bu fotoğrafçı.
Bunlar ilk değil. Öncesi farklı farklı gardiyanların; mesela açık sahada spora çıkarken, askılı spor tişörtüne yönelik, gerici, şorttan, dizden tahrik olan şeyhin müritleri olabilecekleri gibi söylemler, sataşmalar da olmuştu. (Bunları Kars-Erzurum’da değil; İzmir’in ağustos ayında, 40 küsur derece sıcaklıkta ve bütün zindanın benzer giysilerle çıktığı açık saha sporunda söylüyorlar.) Yeni foto çekilme talebim de karşılanmıyor. Foto da çekilemiyorum artık. Konuyu, suç duyurularımı Savcılık ve İnfaz Hakimliği’ne dilekçelerle iletme girişimlerimi de engelliyorlar. Ellerindeki olanaklarla misillemeler yapıyorlar. Kendilerine yazdığım çeşitli dilekçeleri dahi, getirip mazgaldan içeriye atıyorlar. Şortlu erkek dizinden tahrik olanların, fotolarımla ne yapabilecekleri soru işareti olduğundan; fotolarımın tarafıma, ziyaretçilerime ya da avukatıma verilmesi talebime yanıt yok! Konuyla ilgili yazılı resmi bir gerekçe yok; yokmuş gibi yaklaşıyorlar!”
* * *
Antalya Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde bulunan Adil Abi, 17 Ekim 2022 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Daha önce bulunduğum Elbistan E Tipi Cezaevi’nde iken beş yıldır Patnos L Tipi Cezaevi’nde bulunan İsa abimin yanına götürülmek için sevk talebinde bulunuyordum. Ancak bu talebimi ısrarla reddedenler, beni buraya -Antalya’ya- sürgün ettiler. Aileleri Antalya’ya yakın olanları ise Erzurum’a sevk ettiler. Sanırım sadece mahpusa değil, ailesine de ne kadar eziyet etsek, o kadar iyidir, diye bir anlayış var. Ülkemizde yaşanılan krizin salt ekonomi alanıyla sınırlı olmadığı aşikar. Hem sosyolojik boyutu hem de sistemsel boyutu var. Bu kriz ancak ve ancak yeni bir paradigma ile çözülebilir.
Ben 2 Ekim 2022 günü buraya sürgün edildim. 12 arkadaşı Erzurum’a, 6 arkadaşı Konya’ya gönderdiler. 6 arkadaş olarak da buraya getirildik. Bundan bir hafta önce Elazığ’dan getirdikleri bir grup ile odalarımızı bastılar ve ilk sözleri ‘eller yukarı, teslim olun!’ oldu. Tüm eşyalarımızı kırdılar ve götürdüler. Bununla da sınırlı kalmadılar. Dört arkadaşımıza işkence yaptılar ve ters kelepçe takıp, hücreye attılar. Yanımızda bulunan tüm kitaplar, Azadiya Welat, Özgür Gündem ve Demokrasi gibi gazetelerle dergilere el koydular. Bunlar örgütsel malzeme diye, bize soruşturma açıldı. Oysa bu gazetelerin hepsinin üzerinde görüldü-okundu damgası var. Sadece bu gazeteler değil, 15 kişilik oda için alınan 8 adet çokokrem de stok olarak değerlendirilip, soruşturma konusu yapılmış. İnsan gülüp geçiyor ama verilen disiplin cezaları infazımızı yakabilir.”
* * *
29 Ekim 2022 günü, Ankara’da tutuklanan 9 gazeteci arkadaşımızdan biri olan Selman Güzelyüz’e gönderdiğim bir mektup ve bir kitap “Burada böyle biri yok” denilerek bana iade edildi. Neymiş, efendim nüfus kağıdında “Güzelyüz” değil, “Gozelyüz” yazılıymış. Gazeteci arkadaşımızın haberlerini hep “Güzelyüz” adıyla yayınladık. Burada “Güzelyüz” soyadlı biri yok, diyorsanız, o zaman yanlış birini tutuklamışsınız. Hemen serbest bırakın arkadaşımızı!..
MEKTUBU GELENLER:
———————————
Adil Abi – Antalya Yüksek Güvenlikli CİK
Muhammet Ahmet – Burhaniye T Tipi Cezaevi
Ali Gülmez – Kırıklar 1 nolu F Tipi Cezaevi
Selman Gozelyüz – Sincan 1 nolu Yüksek Güvenlikli CİK