Askeri cunta, geçici konseyi dağıttı; başbakan Abdullah Hamdok ve bazı konsey üyeleri gözaltına alındı. Ama demokrasi güçleri henüz teslim olmuş değil. İki yıl öncesini çağrıştıran protestolar ve sokak gösterileri yeniden başladı
2019 Sudan devrimi, bütün dünya için 2020’li yılların kapısını aralayan en umut verici toplumsal olaylardan biriydi. Otuz yıllık siyasal İslamcı diktatörlük, yüzlerce insanın hayatına mal olan büyük mücadeleler sonucu yıkıldı. Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından soykırım zanlısı ilan edilmiş olan Ömer el Beşir iktidardan düştü ve hapsedildi.
Sudan devrimi, toplumun taleplerine rağmen ordunun iktidarı sivil iradeye bırakmaya direnmesi sonucu bir türlü tamamlanamadı. Sivil toplum temsilcileri ile generaller, iki yıl boyunca bir geçici konsey olarak ülkeyi birlikte yönettiler. Bu durum, 25 Ekim 2021 günü General Abdul Fettah el Burhan’ın yönetime el koymasıyla son buldu.
Burhan’ın darbesi, geçici konsey içindeki anlaşma uyarınca kendi başkanlık süresinin bitiminin hemen öncesinde gerçekleşti. Kasım ayı içinde konsey başkanlığını sivil kanattan bir isim devralacaktı. Başkanlıktaki değişim, Beşir’in Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesi başta olmak üzere ülkede demokratikleşmeyi hızlandırıcı bir dizi uygulamayı da beraberinde getirecekti. Beşir’in La Haye’de vereceği ifade, birçok generalin de suç ortağı olarak adını içerme riski taşıyor. Bu risk, darbenin başat nedenlerinden biri olarak görülüyor.
Oysa devrim, yalnız Sudan’da değil hem Afrika’da hem de Ortadoğu’da demokratikleşme umutlarını ateşlemişti. Beşir’in şahsıyla savaşırken, onun arkasında duran devasa bir asker ve polis devletiyle mücadele ederek ilerliyordu. Bu güvenlikçi devlet, Beşir rejimi içinde oluşmuş ekonomik çıkar ağlarıyla birlikte, özellikle Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin desteğine dayanmaktaydı. Sudan’ın egemenleri, ülkenin altyapısını parçalıyor, doğal kaynaklarına el koyuyor ve bu kaynakları bölgesel müttefiklerine satarak zenginleşiyorlardı. İşte devrim, bütün bu iç ve dış egemen çevreler için hem siyasal demokrasi ‘tehlikesi’ hem de Sudan halkı üzerinde kurdukları ekonomik sömürü tezgâhına yönelik topyekun bir tehdit anlamına geliyordu.
Geçici konsey, iki yıl süresince birçok ilerici adım atmayı başardı. Örneğin polise pantolon giyen kadınları dövme yetkisi veren kamu düzeni yasası kaldırıldı. Kız çocuklarının genital mutilasyonu (kadın sünneti) yasaklandı. Din değiştirenleri cezalandıran yasa ilga edildi. Kırbaçlama cezası kaldırıldı. Ülkede demokratik hayatın gelişmesi, dünya basın özgürlüğü endeksinde kısa süre içinde 16 sıra yükselmesi sonucunu getirdi. Bugün Burhan darbesinin ardında duran ulusal ve bölgesel karşı-devrim güçleri, işte bu gidişat nedeniyle kendilerini risk altında gördüler.
Askeri cunta, geçici konseyi dağıttı; başbakan Abdullah Hamdok ve bazı konsey üyeleri gözaltına alındı. Ama demokrasi güçleri henüz teslim olmuş değil. İki yıl öncesini çağrıştıran protestolar ve sokak gösterileri yeniden başladı. Milyonlarca insan her hafta sokaklara ve meydanlara akıyor. Askerlerin göstericilere müdahalesi de Beşir dönemindeki şiddeti yeniden yaşatıyor. Darbeden bu yana geçen bir ay içinde başkent Hartum’da en az on gösterici askerlerin açtığı ateş sonucu öldürüldü; yüzlerce yaralı var. Gazetelerin ve televizyon kanallarının askeri kontrol altına alınmasına ve internet iletişiminin engellenmesine rağmen demokrasi güçleri bir araya gelerek büyük protestolar örgütlemenin yollarını buluyorlar.
Eli kanlı generaller, Mısır devleti ve gerici Körfez rejimleri: Kuzey Afrika ve Ortadoğu’nun bütün karşı-devrimcileri Sudan devrimini öldürmek için birleşmiş bulunuyor. Demokrasi mücadelesinin gücü ise Sudan halkının otuz yıllık kanlı Beşir diktatörlüğünün ardından kazandığı hak ve özgürlüklerden vazgeçmeme kararlılığında yatıyor.