Kürtçe’ye eşit statü için BM’ye başvuru yapmak gibi ‘ağır suçlar’ ile müebbetle yargılanan Mahmut Alınak’a ilişkin açıklama yapan Avukat Bişar Alınak, ‘Bu suçlama, Kürtlerin en insani talebinin bile terörize edildiğini göstermeye yeterlidir’ dedi
Kars’ta 17 Şubat’ta çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklanan Kürt siyasetçi ve yazar Mahmut Alınak’ın iddianamesi tamamlandı. Hakkında müebbet hapis cezası istenen Alınak’ın dosyası Kars 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.
İddianamede, Alınak’ın iki aile arasında yaşanan kavga sonrası aranması, yazdığı Mehmet Tunç ve Bêkes kitabının gelirini Tunç ailesine bağışlaması “ağır suç” sayıldı. Alınak’ın Kürtçenin Türkçe ile eşit statüde yer alması için Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde yapmak istediği girişimleri de dosyada aynı şekilde suç olarak yer aldı.
Büyük tepki çeken iddianameye ilişkin bir açıklama da Alınak’ın aynı zamanda oğlu olan Avukat Bişar Abdi Alınak’tan geldi.
İddianame değil iftiraname
Avukat Alınak’ın yaptığı yazılı açıklamada “Yüzlerce sayfalık dava dosyasını ve iddianame adı altında yazılan iftiranameyi incelediğimizde Mahmut Alınak’ın yine düşüncelerinden ve yazdığı makalelerden ötürü tutuklandığını anlamış bulunmaktayız. Sosyal medya trollerini ve hatta Yandaş Medya haber kanallarını bile kıskandıracak zorlama ve mantıksız yorumlarla hazırlanan iddianame, hukuk fakültelerinde iddianame nasıl hazırlanmaz başlığı altında ders olarak okutulacak mahiyette, tarihi bir belge niteliğindedir” dedi.
Davanın düşüncenin hiçbir şekilde özgür olmadığını ve muhalif Kürtlerin akılla izahı mümkün olmayan mesnetsiz suçlamalarla nasıl yargılandıklarını ifşa eden bir devlet ikrarı niteliğinde olduğunun belirtildiği açıklamada, şu ifadeler kullanıldı: “Suç uydurmanın ötesine geçen, okuyan herkesi hayrete düşürecek komik suçlamalar ise şu şekildedir; Mahmut Alınak, Kayyım atamalarına ilişkin olarak ‘’uygulama faşizan bir devlet politikasıdır’’ dediği için, Devlet ve Kurumlarını Aşağılama ve Cumhurbaşkanına Hakaret suçlaması ile karşı karşıyadır. Ne komik değil mi?
‘Hukuk ilkeleri ile açıklanamaz’
Bundan ziyade Birleşmiş Milletlere sunulmak üzere Kürtçenin ve diğer mazlum dillerin Türkçeyle eşit hale getirilmesini talep eden dilekçe göndermesi bile suç isnadı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir dile ilişkin, kaldı ki kadim kardeş denilen Kürt halkının dili için yapılan eşitlik talebi örgüt üyeliğine delil olmaktadır. Hukuk ilkeleri ile açıklanamayacak vicdani sınırları çok çok aşan bu suçlama insanlık suçu niteliğindedir. Bu suçlama dahi tek başına Kürtlerin en insani talebinin bile terörize edildiğini göstermeye yeterli bir delildir.
Yine Mahmut Alınak’ın bir makalesinde Kürdistan demesi örgüt propagandası olarak değerlendirilmiştir. Başbakanın, Cumhurbaşkanının Kürdistan demesine üç maymunu oynayan savcılar aynı kelimeyi Mahmut Alınak veya muhalifler söylediğinde suçlama yapmakta pek mahirler. Yıllar boyunca Kürtçe diye bir dil yoktur diyen akla nazire yapan savcılığın, Sözde Kürdistan ibaresi kullanılarak kaleme aldığı suçlama nefretin boyutlarını ve inkara dayalı politikanın yargıya intikalini bundan da ziyade yargının objektifliğini en çıplak şekliyle ortaya koymaktadır. Kaldı ki Devlet arşivleri, NUTUK ve tarih, Kürdistan gerçekliğini kabul etmektedir.”
Yine Mahmut Alınak’ın işsizlik, pahalılık ve zulme karşı gerçekleştirdiği tek kişilik sessiz eylemi halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçu olarak değerlendirilmiştir. Demokratik protesto hakkını kullanan birinin bu hakkını kullanması bile terörize edilmiştir. Bu suçlama Akp siyasetinin Kürt halkına bakış açısını özetleyen bir suçlamadır. Bu iddianame en basit demokratik hakkın dahi kullanımını yasaklayan zihniyetin yargı elbisesi giyindirilmiş baskıcı yönetimin dışa vurumudur.
‘İktidar politikasının özeti’
Ceza vermek için kolları sıvayanlar tarafından aylarca telefonu dinlenen Mahmut Alınak’ın, Diyarbakır’da çöplerden kâğıt, plastik vb. toplayan insanlarla beraber çöp toplamak istemesi ve bu insanlar konusunda duyarlılık oluşturma çabası dahi Örgüt Üyeliği Suçu için delil olarak değerlendirilmiştir. Böylesi insani bir çabayı dahi kriminalize etmek ne hukukidir ne de vicdanidir.
Mahmut Alınak’ın yazdığı Mehmet Tunç ve Bekes kitabının gelirini aileye bağışlaması (Telif Ödemesi) dahi örgüt üyeliğine delil olarak değerlendirilmiştir. Hakkında mahkumiyet kararı olmayan Mehmet Tunç örgüt üyesi ilan edilerek, onu ve süreci konu eden kitabının geliri aileye gitti diye örgüt üyeliği ile suçlanan bir yazar! Cizre’de sivillere yönelen katliamları kaleme aldığı için ölümle cezalandırılmak istenen bir yazar! Gerçekleri, Kürtlerin katledildiğini korkusuzca kaleme aldığı için ölümle yargılanan, cezaevinde öldürülmek istenen bir yazar! Masumiyet karinesi ve suçların şahsiliği ilkelerinin okutulduğu hukuk derslerini anlamayan hukukçuların eşsiz zeka ürünü olan bu suçlamaya tavşanlar bile güler.
Mahmut Alınak’ın kavga eden iki aileden gelen barıştırma talebine kayıtsız kalmaması dahi suçlamaya konu edilmiştir. Bir barış aktivistine gelen bu talebi bile suçlamaya konu etmek yargının ne denli iktidarlaştığını kanıtlar niteliktedir. Söylemediği sözlerden, cevap vermediği sms’lerden dahi yargılanan Mahmut Alınak davası günümüz yargısını ifşa eden devlet politikasının özeti ve ikrarı niteliğindedir.
Bu komik suçlamalar bahane edilerek tutuklanan Mahmut Alınak 68 yaşında müebbetle yargılanıyor, tutuklanmadan evvel cilt kanseri şüphesi ile tedavisine başlanacaktı ve beraberinde birçok kronik rahatsızlığı mevcut. 65 yaşın üzerindeki yaşlı kişilere sağlık riski nedeni ile sokağa çıkma yasağı getirilen bu salgın günlerinde Mahmut Alınak kalabalık bir cezaevi koğuşunda birçok kişi ile beraber tutuluyor ve her an hastalık riski ile karşı karşıya, işte bu yüzden Mahmut Alınak ölümle yargılanıyor.”
HABER MERKEZİ