Dünyanın dört bir yanında ve Türkiye’de susuzluk büyük bir tehdit olarak gelişiyor. İspanya Sevilla’da kişi başı 90 LT su verileceği belirtilirken, İran Belücistan’da 15 LT su veriliyor. Diğer yandan Rize’de su sorunu büyüyor
Yusuf Gürsucu
Kapitalist endüstrinin aşırı üretim ve tüketim dayatmaları su kıtlığının başlıca nedeni olarak öne çıkarken, Türkiye gibi ülkelerde suyun sermaye kontrolüne geçmesiyle birlikte, su yaşamın elinden kayıp gidiyor. Son yıllarda Avrupa’da birçok nehir kurumaya yüz tutarken, Türkiye’de bu sorun daha derinden yaşanıyor. İspanya’nın Sevilla kentinde yaz bitmiş olmasına karşın susuzluk büyük bir sorun haline gelmiş durumda. Türkiye’de kişi başı su tüketimi belediyelerin verilerinde ortalama 228 LT olduğu görülüyor. Tükettiğimiz gıdaların üretiminde kullanılan su miktarı da dahil edildiğinde bu rakam 5 bin litreye ulaşıyor.
1 tişört için 20 bin LT su
Dünya’da 2 milyar insan nitelikli içme suyuna erişemezken, insan dahil tüm canlılar için susuzluk yaşamsal boyutta derinleşiyor. Bir dilim ekmek için 40 litre su harcanırken, bir paket patates cipsi için bu miktar 185 litreye çıkıyor. Bir yumurtanın tabağımıza ulaşması için 135 litre, 50 gram çikolata üretmek için ise 860 litre su gerekirken, 150 gramlık bir hamburger için çiftlikten itibaren kullanılan su miktarı 2 bin 400 litreye ulaşıyor. Sadece bir T-shirt ve kot pantolon üretimi için yaklaşık 20 bin litre su tüketiliyor. Aşırı su tüketimi kapitalist üretim süreçleriyle gerçekleşirken, aynı zamanda su varlığı geri kazanılamaz düzeyde kirletiliyor.
Suyu kapitalist endüstri tüketiyor
ABD Jeolojik Araştırması (USGS), bir varil yani 159 LT petrolün çıkarılması ve rafine edilmesi sürecinde maliyeti ortalama olarak 7 bin 450 LT su tüketiliyor. ABD’de başlayıp tüm dünyaya dayatılan kaya gazı üretimlerinde kullanılan su miktarı ise korkunç düzeyde. Yine ABD Jeolojik Araştırması’nın (USGS) verilerine göre, ABD’de ortalama tek bir kuyuyu bir kez kırmak için yaklaşık 39 milyon LT su kullanılırken, bir kuyuya bu işlem 15-18 kez uygulanıyor olması nasıl bir tüketimle karşı karşıya olduğumuzu ortaya koyuyor. ‘Çevreci’ yaklaşımlarda bireysel su kullanım miktarı kısıtlanıp, banyo yerine silinin gibi önermeler yapılırken, kapitalist endüstrinin neden olduğu küresel ekolojik krizle birlikte gelişen susuzluk tartışma dışı tutulmak isteniyor.
Susuzluk her yerde
İran’da her geçen gün can yakıcı biçimde gelişen susuzluk derinleşirken, Belücistan’da kişi başı verilen su 15 LT. Belücistanlılar 15 LT suyla yıkanmak, yemek yapmak, çamaşır ve bulaşık yıkamak ve kalırsa içme suyu ihtiyacını karşılamakta. İspanya’nın Sevilla kentinde ise kişi başı verilen su miktarı 90 LT olarak açıklandı. İran’a göre görece yüksek olan bu miktarı ihtiyaç duyulan suyun ¼’üne denk düşmesi susuzluğun Avrupa’daki seyrini gösteriyor. Federe Kürdistan bölgesinde ise susuzluğun başlıca nedeni İran ve Türkiye’den akan akarsuların barajlarla kapatılması sonucu büyük bir sorun olarak derinleşiyor. Rize’de ise büyüyen susuzluğa iktidarın çözümü ise susuzluğa neden olan HES ve barajlarla su sorununu çözme iddiası ile proje açıklanmasıyla bir paradoksa imza atılıyor.
Sevilla’da su kıtlığı
İspanya’nın Sevilla kenti Belediyesi’ne bağlı su şirketi Emasesa, kuraklık sorununun giderek büyümesi ve barajlardaki su rezervinin 268 hektometreküpün altına inmesinden dolayı temel ihtiyaçlar dışında suyun kullanımına yasak getirildiğini açıkladı. Sevilla Belediye Başkanı Antonio Munoz, “Gereksiz su tüketimlerine karşı tavsiyelerden yasaklara geçiyoruz. Mevcut rezerv durumumuza uygun olmayan uygunsuz içme suyu kullanımlarını cezalandırmaya başlayacağız” dedi.
Barajlarda su azaldı
Araba yıkama, bahçe sulama, havuz doldurma gibi kullanımları yasaklayan Sevilla Belediyesi, su kaynağı kıtlığı nedeniyle alarm durumuna geçtiğini, günlük kişi başına su tüketimini 90 litreye düşürmeyi hedeflediğini duyurdu. Son 30 yılın en kurak yılını geçiren İspanya’nın genelinde baraj ve göletlerdeki su doluluk oranı yüzde 28.5 düzeyinde bulunuyor. Sevilla’dan da geçen Guadalquivir Nehri’nin havzasındaki doluluk oranı ise yüzde 20’ye kadar geriledi. Kuraklık sorunu, zeytin ve üzüm üretimi başta olmak üzere tarım üretimleri de susuzluktan olumsuz etkiliyor.
Rize’de susuzluğa karşı baraj
Rize’de son dönemlerde ortaya çıkan susuzluğun başlıca nedenlerinden biri olan HES’ler tartışma dışı tutulup, sorunun küresel ısınmaya bağlanarak susuzluğa çare olarak ürettikleri şey yine bir baraj göleti oldu. Rize Belediyesi ile Devlet Su İşleri’nce (DSİ) kent için projelendirildiği açıklanan Su Göleti Projesi, Andon Vadisi’nde yapılacağı duyuruldu. Belediye Başkanı Rahmi Metin’in AA muhabirine, Rize’de bu zamana kadar bir gölet düşünülmediğini, ilin ilk kez bir gölete sahip olacağını söylemesi ise HES işgali altındaki kentte susuzluğun başlıca nedeni olduğu ise biliniyor.
Su israf ediliyormuş
AKP’li Belediye Başkanı Metin, “DSİ Genel Müdürlüğü ile yaptığımız çalışmayla Çağrankaya bölgesinde 45 metre gövde yüksekliğinde gölet yapıyoruz. Bizim 2 aylık kadar su ihtiyacımızı oradan telafi edeceğiz.
Rize’nin suyunun 50 yıllık geleceğini güvence altına alacağı gibi iklim değişikliğiyle beraber olacak kuraklıklara da bir çözüm üretmiş olacak. Önümüzdeki senelerden itibaren suyla ilgili bir sıkıntımız kalmayacak” dedi.
Bölgede meskende içilen en düşük su ücretini kendilerinin verdiğini iddia eden Metin, “Böyle olunca tüketim daha çok artıyor. Bu bir israftır. Bizim akıttığımız fazla su, başka bir komşumuzun su içememesine ve bulamamasına sebebiyet veriyor. Daha hassasiyetli olmamız lazım” ifadeleriyle yeni zammın kapısını da aralıyordu.
‘Dereler kurudu’
Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Öğretim Üyesi, İklim Değişikliği ve Çevre Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Ertuğrul Ağırbaş ise sorunu küresel iklim değişikliğine bağlamaya çalışarak, “Karadeniz üzerinde baktığımız zaman yer yer su kesintileri oluyor. Bazı dere yataklarının kuruduğunu veya önceki yıllarda olan debisinin giderek azaldığını görüyoruz” derken, dere yataklarının hangi nedenle kuruduğu gerçeğine değinmedi. 1 adet baraj ve 16 adet HES’in kurulduğu Rize coğrafyasında HES’ler sonrası derelerin akmaz olduğu gerçeği yok sayılarak yeni bir gölet ile muhtemelen elektrik üretimi de yapılacak olması sorunun kaynağı olan girişimler soruna çare aranmaya çalışılması manidar bir durum.
Kürdistan’da su yüzde 80 azaldı
Süleymaniye’de bulunan Komar Üniversitesi Medeniyet Bölüm Başkanı Ako Reşid, Türkiye ve İran’ın Federe Kürdistan Bölgesi ve Irak’a gelen suyu kesmesi ve bunun yarattığı tehlikelere dikkat çekti. RojNews’e konuşan Ako Reşid, “Irak ve Kürdistan Bölgesi’ndeki suyun azalmasının temel nedeni, komşu ülkeler tarafından Irak’ın su kaynakları üzerine barajlar yapılmasıdır. Çünkü su kaynaklarımızın yüzde 70’i dışarıdan geliyor. Çevre kirliliği ve bilinçsiz su kullanımı da diğer sebeplerdir” dedi.
Yeraltı suyu 750 MT
Ako Reşid, suyun engellenmesinin etkileriyle ilgili ise şunları söyledi; “Komşu ülkelerin suyu engellemesi nedeniyle Kürdistan Bölgesi suyu yüzde 80 oranında azaldı. Yeraltı sularında da gözle görülür oranda bir azalma var. Kuyulardan eskiden 200 metre derinlikte su çıkarılabilirken, şimdi 750 metrede çıkarılıyor.” İran’ın özellikle yaz aylarında Irak’a yönelik su akışını durdurması, yönünü değiştirmesi ve baraj inşaları Irak’ta büyük bir su krizini ortaya çıkarırken, Türkiye ise Dicle ve Fırat nehirleri üzerine kurduğu devasa barajlar nedeniyle bölgeyi susuzluğa mahkum ederken, zaman zaman akan suları keserek politik amaçlar güttüğü ifade ediliyor.
Irak’ta 15 baraj susuz
Dicle ve Fırat nehirleri üzerinde çeşitli amaçlarla kullanılan barajlar var. Dicle Nehri üzerinde 1986’da faaliyete geçirilen Musul Barajı, Irak’ın en önemli su kaynağı olma özelliğine sahip. Ayrıca Dicle Nehri üzerinde; Dokan, Derbendihan, Adhaim, Beduha, Dibis, Hemrin, Kut, Samara, Elvend ve Duhok Barajları da bulunuyor. Fırat Nehri üzerinde yer alan ve yine 1986’da inşa edilen Hadise Barajı da bu bölgedeki en büyük baraj olarak biliniyor. Nehir üzerindeki diğer barajlar da Hirdiye, Ramadi ve Felluce. İki nehir üzerinde inşa edilen barajların çoğunda yetersiz altyapı ve bakımsızlıktan dolayı elektrik üretimi çok kısıtlı ve bu barajlar sadece su tutma görevinde kullanılıyor. Bu nedenle Irak, İran ve Türkiye’den elektrik ithal ediliyor.
Dicle, Fırat ve 86 baraj
Dicle Nehri üzerinde yapılmış olan Kralkızı Barajı, Dicle Barajı, Ilısu Barajı ve Cizre Barajı bulunmaktadır. Ancak Dicle Nehri’nin kolları olan Batman Çayı’nda 2, Kulp Çayı’nda 4, Botan Çayı’nda 9, Bitlis Çayı’nda 2, Kezer Çayı’nda 1, Habur Çayı’nda 1, Hamam Çayı’nda 1, Hezil Çayı’nda 2, Hilal Deresi’nde 1, Zap Suyu’nda 7, Cemilkatlı Deresi 1, Nehil Çayı’nda 1 olmak üzere toplam 36 adet baraj inşa edilen veya inşaatı süren barajlarla ekosistem yerle bir edilmiştir. Fırat Nehri ve kolları üzerindeki baraj sayısı ise 50’dir. Yani toplam 86 baraja rağmen bölge halkı bundan yararlanamazken yeraltı sularına mahkum edilen Federe Kürdistan halkı ile Türkiye’deki Kürt halkına benzer durum yaşatılarak elektrik şirketi DEDAŞ’a mahkum ediliyor.