Kötü koşullara salgının da eklenmesiyle mevsimlik tarım işçileri zorlu bir süreç yaşıyor
En son bir araçta 8 kişi olması gerekirken 35 kişinin olması ve ceza kesilmeleri ile gündeme gelen mevsimlik tarım işçileri, zorlu yaşam koşullarıyla salgın altında çalışmaya devam ediyor. Küçücük çadırlarda, sağlıksız ortamlarda ve kalabalık bir şekilde yaşamak zorunda kalan ve bölgenin birçok kentinden Ankara’da Kesikköprü’ye gelen tarım işçilerini görüntüleyen MA muhabiri Emrullah Acar gördüklerini aktardı. Tarım işçilerinin yaşadıkları zorlukları, yaşam koşullarını ve salgına karşı “alınan tedbirleri” yerinde gözlemlemek, belgelemek ve kamuoyuyla paylaşmak için sabahın erken saatlerinde tarım işçilerinin bulunduğu Ankara Bala ilçesi Kesikköprü Mahallesi’nin yolunu tuttuk.
‘Bu uygulama ilk’
İlk engelleme Kesikköprü Mahallesi girişinde başladı. Mahalleye, bizi durduran jandarma görevlilerinin uzun bir kimlik kontrolü ve “niçin geldiğimizi” öğrenmek için maruz kaldığımız soru yağmurunun ardından girebildik. Ancak bize herhangi bir uyarıda bulunmadan fiziki takibe başlayan jandarma ekibi ile gün boyunca engellemelerle karşılaşacağımız gözetleme mekanizması da devreye sokuldu. Kızılırmak kenarında yer alan mahalleye girdiğimizde, bizi mahalle sakinlerinden Erdal karşılıyor. Ailesinin yaklaşık 400 yıl önce Urfa Siverek’ten Kesikköprü’ye göç ettiğini anlatmaya başlayan Erdal, jandarmanın bizi takip ettiğini fark ederek, “İlk kez böyle bir uygulama görüyorum” diyor.
Ankara’dan sonra Karadeniz…
Tarımla uğraşan Erdal, mahallenin 800 haneden oluştuğunu ve birçoğunun yurt dışında yaşadığını anlatıyor. Buna rağmen risk altında binlerce kilometre yol katederek, çalışmak için gelen tarım işçileriyle konuşmak için çadırlarına doğru ilerliyoruz. İlk uğradığımız çadırda bizi karşılayan 12 yaşındaki Berfîn, iki hafta önce Urfa’dan geldiklerini ve yeni iş bulan ailesinin kendisini tek başına çadırda bırakarak tarlaya gittiklerini aktarıyor. 20 metrekarelik olan ve Berfîn’in “Biz burada 10 kişi yan yana yatıyoruz” dediği çadırda, elektrik ve su yok, hijyen koşullarından bahsetmek imkansız… Çalışmak için 8 ay farklı şehirde, aileleriyle şehir şehir gezen binlerce çocuk gibi sadece kış aylarında okul yüzü görebilen Berfîn’in hayali ise öğretmen olmak. Ailesinin soğan işinde çalıştığı bilgisini veren Berfîn, buradaki işlerinin bitmesiyle birlikte Karadeniz’de fındık toplamaya gideceklerini söylüyor ve “Karadeniz daha güzel” diyor. Kendisinin de çapa işinde çalıştığını öğrendiğimiz Berfîn, “Burada sadece bir tane arkadaşım var. Ama o da çalışmaya gittiğinde yalnız kalıyorum” diyor.
Araç bağlanıyor!
Berfîn’in kaldığı yerden ayrılıp, kalabalık bir çadır grubuna doğru yol alıyoruz ancak işçilerin kaldığı çadırlara varmamızla jandarma yine yanımızda bitiyor. İşçiler ile görüşmemizi engelleyen jandarma, bizi gezdiren mahalle sakini Erdal’ın aracını ise “Trafik borcu var” gerekçesiyle bağlayıp karakol bahçesine çekti.
Dönmek zorunda kalıyoruz
Bir şekilde işçilerin bulunduğu çadırlara ulaşsak da konuşamıyoruz, aramızda jandarma var… İşçilerle konuşmamız için jandarma “Sosyal mesafe ihlali, cezası var” diye bildiriyor. Oysaki İçişleri Bakanlığı’nın genelgesinde salgına dair yer alan tedbirlerin, gördüğümüz ama konuşamadığımız işçilerin kaldığı yere uğramadığına şahit oluyoruz. Zor durumda olan işçileri daha çok zor durumda bırakmamak için jandarma takibinde Ankara’ya dönüyoruz… Biz Ankara yolundayken bir işçi arıyor ve aracı çeken jandarmaların kendileriyle görüştüğünü, gazetecilerle konuşmamaları ve görüş vermemeleri yönünde uyarılarda bulunduğunu anlatıyor.
ANKARA